Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

322 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ellisinde Bir Çocuk: Fakir Baykurt
Kendi hayat mücadelesini ve yazma serüvenini 8 cilt halinde «özyaşam» da romanlaştırarak edbiyatımızda bir ilki gerçekleştiren Fakir Baykurt'un, özyaşam dizisinin ilk kitabı olan 'Özüm Çocuktur' 1995 yılında yayımlanmış. 1929'da sıcak bir yaz günü Akçaköy'de başlayan hayatında insanın, kurdun, kuşun halini anlatan romanlar, öyküler yazdığını belirten Fakir Baykurt, "(...)meğer ne güzel bir yaşamım varmış" diyerek kendi hayat yolculuğunu nasıl yazmaya başladığını anlatır daha kitabın ilk sayfalarında. Arkadaşı Ahmet Doğan'ın ısrarları, Ahmed'in oğlunda kendi çocukluğunu yeniden yaşaması F.Baykurt'u harekete geçirir. « Çok mahcupluk çektim! Çok dayaklar yedim! Bir dünyada yanlışa özendim! İyi durumlu evlerin çocukları gibi olmak istedim. Kendime zehir ettiğim yılların değerini sonra bildim. Şükür hepsini zehir etmedim. Nasıl unuturum göğe göğe sıçradığım günleri? Bir türlü dinmek bilmedi içimdeki çığlık ...» (s.12) diyerek içindeki çocuğun sesine kulak veren Baykurt, özlemini duyduğu yılların; acı, tatlı anılarını ve öz'ündeki çocuğu yazmaya başlar. İkinci öyküsü "Arpalalar Yolunurken"de doğumunun ve asıl adı olan Tahir'in konulma öyküsünü anlatır okuyucuya: « 1929 yılının haziran sı­caklarında, arpalar yolunurken, Akçaköy'ün yüksek gökleri altında açtım gözlerimi dünyaya. Doğuran yalan mı söyleyecek? Anam söyledi: Haziran ortası, 15.6.1929 ! Babam da savaşlarda ölüp kalan kardeşinin adını koymuş: "Öldü Tahir, doğdu Tahir! Bu oğlumun adı da Tahir oluversin gali!" demiş. » 14 yıl sonra askerden sağlığını yitirerek Yemen'den dönen babasının vefat etmesi sonucu dul kalan annesi Elif'in, toprak damlı evlerinde 5 çocuğu ve karnındaki bebekle bir başına kalması nedeniyle erken yaşta başlar, Tahir'in zorlu hayatı. Yaşadığı bu zorlu hayatı, yoksulluklarını, ilk aşkını, can dostunu, ölümle çok erken tanışmasını, köy yaşamını, geleneklerini - göreneklerini, hayatının acı - tatlı günlerini kendi ağzından, kendi yüreğinden, kendi kaleminden anlatır okuyucusuna. Tahir'in, küçük yaşta 'ilk sevim' dediği Ümüş'ü ateşli bir hastalığın pençesinden yitip giderken Tahir günlerce arkasında ağlamış, arkadaşı Ali ise yılan görünce tutuk kalmış bir daha hiç konuşamamış, can arkadaşı Hasan'la birlikte yakalandığı sıtmadan arkadaşı kurtulamamış, toprağa vermişler. En çok savaşlarda bir de sancılarda ölmüştür, köylüleri. Erken yaşta tüm bu yaşadıklarının tortusu yüreğinde kalmış, Tahir'in. Bu anılardan en acılı günleri yaşadığı dönem de ne yazık ki dayısıyla kaldığı yıllar olmuş. Tahir, 9 yaşındayken Burhaniye köyünde yaşayan Osman dayısı babasının vefatından sonra başsağlığı için ailesini ziyaret eder. Bisiklet, yeni kıyafetler ve okutma sözüyle yanında götürür Tahir'i. Ancak dayısı verdiği sözleri tutmaz. Dayısına dokumacılıkta, su ve sırık taşımada yardım eden Tahir, küçük bedeniyle büyük işlerin altında bulur kendini. Üstelik dayısı nedenli nedensiz döver, eziyet eder, her davranışı göz hapsindedir. Kendini bir cezaevindeymiş gibi hisseden, yaşadığı çözümsüzlükten kurtulmanın yolunu bir türlü bulamayan Tahir, "Nerelerde Tanrı? İşkence altındayım, görmüyor." (s.154) diyerek içinde bulunduğu çaresizliğin haklı isyanını yaşar. II. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla dayısının askere alınmasını fırsat bilen Tahir, su taşıyarak biriktirdiği üç kuruşla Akçaköy'e, ailesinin yanına dönmeyi başarır. Bundan sonra Tahir'in hem okumak için hem de ailesinin geçimi için büyük mücadelesi başlar. Fakir Baykurt'un anılarını okudukça yoksulluğun onu yaşından önce olgunlaştırdığını öğrenip ailesiyle verdiği hayat mücadelesine, okumak için gösterdiği sabra ve çabaya, topraktan öğrenip kitapsız bilen annesi Elif kadına hayran kalmamak elde değil. Tahir'in çocukluk anıları, belgesel tadında bir yolculuğa çıkarıyor, okuyucusunu. Sadece Fakir Baykurt'un hayatını değil, o yıllardaki köyün, köylünün hayatına da tanık oluyorsunuz. Tarladaki bostanın kokusunu içinize çekiyor; sac ekmeği, peynir, haşlanık yumurtadan oluşan azığın tadını duyumsuyorsunuz damağınızda. İçinizde her şeyin kıymetinin bilindiği o yıllara belli belirsiz bir özlem duyuyorsunuz. Bu nedenle yazmaktan, çalışmaktan yorulmayan yazar Fakir Baykurt'un anılarının, hayatındaki deneyimlerinin okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Baykurt'un derin gözlemleri sayesinde tüm gerçekliği ile yansıttığı köy ve köylü dünyasını, dışardan değil köyün/köylünün içinden bir yazar tarafından yazılmış olması bu kitabı bir kez daha okunmaya değer kılıyor.
Özüm Çocuktur
Özüm ÇocukturFakir Baykurt · Literatür Yayınları · 2019136 okunma
··
1.997 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.