Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Geceye övgü
Gece düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis, kısacası yaşamımızı düzenleyen tüm güçler uykudadır; sokakta devriye gezen növbetçi polis dışında. Askerler de hepimizden önce yatağa girerler. Dünyanın bu en baskıcı kurumunun mensupları, en erken yatanlardır aynı zamanda. Aslında tüm totaliter kurumlarda, daha doğrusu tüm kurumlarda (tüm kurumlar totaliter değil midir zaten?) insan her zaman erken yatmak zorundadır - yatılı okullarda, manastrlarda, ailede, cezaevlerinde, hastanelerde... Kişinin istediği saatde yatma hakkını destekleyen, bu özgürlüğü onay veren hiç bir kurum tanımıyorum. Aşk üzerine kurulu olan ve iki kişinin özgür iradesiyle gerçekleşen evlilik kurumunda bile, çiftler yatağa aynı zamanda girmezlerse, biri daha geç yatar, daha fazla yaşarsa, sorunlar çıkmakta gecikmez. Kurum her zaman geç yatanı suçlar. Erken yatanı değil. Avrupa feodel toplumunda tüm kent sakinleri mumlarını aynı saatde söndürmek zorundaydılar; bayramlar dışında. Düzen ve baskı güçlerinin doğal yapısı, her zaman belirli bir uyku saatini zorunlu kılar. Bu belirli saatin erken bir saat olması da yine onların doğal yapısından kaynaklanır. Tarih boyunca bize, tüm kültürlerde karanlığın kötü güçlerle ilişkili olduğu öğretildi. Gece yaşayan insanlardan, geceyi yaşayan, gecede yaşayan insanlardan korkmamız gerektiği anlatıldı. Oysa gündüz ve gece kişileri aslında aynı kişiler. Gün ışığı içimizdeki teslimiyetçiliği ortaya çıkarır, ama geceleri kendimizi özgür hissederiz. Düzen güçleri bizi, özgürlükten kaçınmaya koşullandırmışlardır. Kurumlar, ister din, ister aile, ister devlet kurumları olsun, gece insanlarına korku ile bakarlar. Gece insanlarına her zaman kuşku ile bakılır. O saatlerde ayakta olan hiç kimse hayırlı bir iş peşinde olamaz.
··
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.