BİR İSTANBUL ROMANCISI : ORHAN PAMUK"Bilinmez neler gizlediği her köşe bucağın
Kim bilir hangi umuda tutsak
Belki unutulmuş bir gözyaşına
Apayrı bir düzen apayrı bir basım
Kimler okuyacak kimler çiğneyip ezecek
Bir roman çiziyorum yollarına İstanbul'un"
Feriha Aktan
1983 senesinde vefat eden bu çok az bilinen , neredeyse hiç bilinmeyen kadın şairimizin dizeleriyle başladım. Adeta Orhan Pamuk romanlarını özetlemiş , kendisi ölmeden önce yayınlanmış 2 Orhan Pamuk romanını okumuş mudur bu kadın şairimiz , kim bilir..
Bir başka edebiyatçı kadın yazar Jale Parla çok büyük emek verip güzel bir OP analiziyle bir derleme hazırlamış 2018 senesinde , yani yazarın son romanı Veba Geceleri hariç bütün romanlarına dair bir şeyler var bu kitapta.
Orhan Pamuk romanlarının en önemli karakteri şüphesiz bizzat İstanbul şehridir. Bir şehir romancısıdır OP , İstanbul dışındaki şehirleri ve taşrayı anlatırken bile hep bir yanıyla İstanbul söz konusudur.
İlk 2 romanı Cevdet Bey ve Oğulları ile Sessiz Ev büyük oranda otobiyografik öğeler taşımaktadır , yazarın anne babası kardeşleri , büyükanne büyükbaba amca gibi akrabaları , elbette bizzat kendisi de bu romanlarda büyük yer tutar.
Beyaz Kale ile Doğu-Batı çatışması ya da uzlaşması meselesine net bir giriş yapar OP , önceki romanlarında da olsa da bu konu , artık bu romanıyla ve bundan sonraki romanlarıyla giderek en belirgin meselesi haline gelir Doğu-Batı meselesi yazarın romancılığında , tıpkı Tanpınar gibi.
Yeni Hayat ve Kara Kitap ise belki romancılığının zirvesindeki iki kitabıdır. İstanbul'un labirentlerinde dolaşır dururuz , kimlik sorunlarıyla birlikte , inanç odaklıdır ayrıca bu romanlar , çokça da belirsizlikler içerir , defalarca okusak bile anlamadığımız bir şeyler kalır mutlaka.
Benim Adım Kırmızı ile hem tarihe dalarız hem de polisiyeye bir bakıma. Kar romanıyla 90ların kaos dolu siyasi ortamına göz atarız , o günleri bilenler yaşayanlar için bolca 'vay be neydi o günler gerçekten' dedirtir.
Masumiyet Müzesi ise bir başka alemdir. Kitabın adıyla kurulan kanlı canlı bir müze olduğunu bilmek insanı heyecanlandırır. Yazarın en 'aşk' dolu romanıdır.
Kafamda Bir Tuhaflık ise yine bize İstanbul'u bir seyyar boza satıcısının ayaklarıyla dolaştırır. Şehirle bütünleşen karakter bizi de şehirle kucaklaştırır.
Kırmızı Saçlı Kadın ile efsanelere gönderme yapar OP , aile olmayı ve kaybolmayı da işler , diğer romanlarında da olduğu gibi.
....
Bu kitabın ismi de bence çok yerinde olmuş. 'Kefaret' çünkü çok geniş ve içi dolu bir kavram , buna yazıyla kefaret deyince yeni bir anlam daha eklenmiş oluyor. Kitapta da geçen bir Kara Kitap alıntısıyla noktalamak isterim incelemeyi , özellikle Orhan Pamuk okurları bu kitabı okumalı , maalesef çok az okunmuş. İyi okumalar.
"Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Yazı hariç. Evet , tek teselli yazı hariç."