“- Eğer dilimiz için de bir renk yazman gerekseydi,
ne diyecektin?
Durdum. Sorduğu tuhaf ama önemliydi. Şaşırdım.
Dile renk yakıştırılır mı? Mavi desem olmaz. Turuncu yakışmaz. Al, pembe, siyah; hiç alakası yok. En sonunda:
- Ben yakışacak rengi bulamadım. Sizin aklınıza geliyor mu?, diye sordum. Güldü, dedi ki:
- Ben buldum, ama sadece bir renk değil.. Renkler topluluğu. Renk de değil, birkaç rengin birleşmesinden olma ‘Mozaik’..
- Mozaik! Gerçekten çok uygun. Öyle ya; Arapça, Farsça, İtalyanca, hele bir de şimdilerde Fransızca ve Türkçe! Kıyamet...!
- Evet. Dil büyüdükçe, yeni kelimelere muhtaçmış.
Mesela, ‘tatlı’ kelimesi pek eski, kullanılamazmış.
Onun yerine ‘nuşin’ kelimesi konulacakmış. Bundan sonra, ‘helva-yı nuşin, nuşin karpuz, nuşin renk, nuşin söz, nuşin dil’ denilecek...;))”