Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Görülüyor ki, bu dünyada olan insana, seçmesi için sadece iki seçenek verilmiştir; ve insana bu seçmesini yapması için de sadece bir fırsat verilmiştir. Çünkü hayat birdir, bir daha tekrar edilemez. Birinci seçenek, kazanma, ya da Kur'ân'ın deyimiyle “felâh”dır. (bkz. 23/Mu'minün, 1; 87/A'lâ, 14; 91/Şems, 9; 5/Mâide, 35; 100; 10/Yunus, 17; 16/Nahl, 116; 2/Bakara, 5; 58/Mücadele, 22; vs.). İkincisi ise, kaybetme veya yine Kur'ân'ın deyimiyle “hüsran”dır. (bkz. 22/Hac, 11; 39/Zumer, 15 ve 63; 3/Âl-i İmrân, 85; 4/Nisâ, 119, 42/Şürâ, 45; vs.) Kazanmakla kaybetmek, yani felahla hüsran arasındaki fark ölçülemeyecek kadar büyüktür; hatta sonsuzdur diyebiliriz. Diğer bazı durumlarda kazanmakla kaybetmek arasında, sonuç açısından pek o kadar önemli bir fark olmayabilir. Kazanmakla kaybetmek arasındaki bu sonsuz uçurumu, neyi kazandığımızı ve neyi kaybettiğimizi belirtmekle daha iyi ve daha belirgin bir şekilde ifade edebiliriz. Yalnız önce şunu belirtelim ki, bu iki durum arasındaki farkı kavramak, insana verilen “emanet“in önemini idrâk etmeye bağlıdır. (33/Ahzâb, 72) Zaten insanlığın bu ezeli muamması altında ezilen filozofun en derin sorusu, bu kazanma ve kaybetme ile ilgili olan “ne” sorusudur. İşte her insan gibi Müslüman filozof da bu “ne” ile meşgul olmaktadır. O halde varoluş sonucunda “ne” kazanılacaktır; ve “ne” kaybedilecektir? Sonuç ise “ölüm” olduğuna göre, kazanılan ve kaybedilen sonsuz bir “felâh” ya da “hüsran”dır. İşte felsefenin en temel sorunlarindan biri olan felah ve hüsranın keyfiyeti, İslam felsefesinin en önemli meselesi olmalıdı.
··
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.