Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

384 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Öncelikle bu kitabı 10 günde değil 4 günde okudum, ancak 4 gün İstanbul'da bulunduğumdan ve 2 gün de aşıdan dolayı halsiz düşünce 10 gün gösteriyor. Azer Yaran'ın yazmış olduğu biyografi ve açıklayıcı metin, gerek Yevgeni Onegin, gerek diğer kitapları için çok kapsayıcı olmuş. Okurken fark edeceksiniz ki Çarlık yönetimi; Puşkin'i sürgünle, işten çıkarmayla, sansürle adam edeceğini sanarken Puşkin'in daha da azıtmasına neden olmuş: Puşkin'in neden 37 yaşında öldüğüne şaşırmamak gerek. Ayrıca iki aylık bir süreçte bir tiyatro kitabı (Küçük Tragedyalar), bir hikaye kitabı (Byelkin'in Öyküleri) ve bir manzume (Kolomna'daki Küçük Ev) yazan adamın Yevgeni Onegin gibi bir kitabı yazması gram şaşırtmadı. Ancak eleştireceğim iki nokta da kesinlikle Azer Yaran'ın kelime seçimi ve cümle yapısıdır. İnadına yapmadığını bilsem de taş devrinden kalma kelimeler kullanması canımı çok sıktı: Hacim yerine oylum, dert yerine bun, refah yerine gönenç bunlara örnek olacaktır. Ayrıca Puşkin'in "yamb" kalıbının (abab cc dd effe gg) yanına yaklaşamadığı halde kafiye uydurmak için ikide bir devrik cümle kurması da okumayı güç kılıyor, tam anladım diyorsunuz bir bakmışsınız ki kastedilen şey başka. Biyografi ve çevirmen eleştirisinden sonra Yevgeni Onegin'e geçebiliriz. Bu iki paragrafı yazma sebebim Yapı Kredi Yayınları çevirisi yerine Alfa Yayınları'nı tercih etmeniz içindi. Önce karakter, sonra genel olarak kitap incelemesi. ----------------------------------------------------------------------------------- Yevgeni karakteri, Puşkin'in ardılları tarafından sıkça ele alınacak "çelişkili, gereksiz adam" imajıdır. Ayrıca çıkarcı oluşunu Tatyana'yı reddettikten sonra bunalıma girmesini Raskolnikov'a benzettim. Zamanında afacan ve sevimli bir çocuk olan Yevgeni, okuduğu kitapların da etkisiyle çapkın, küstah, ikiyüzlü olmaya çabalar ve özünü terk eder. Bunun da bedelini "Rus melali"ne kapılarak, yani depresyona girerek öder. Petersburg'da sosyetik bir yaşantıya da sahip olsa, daha sonrasında bu cafcaftan bıkacak ve amcasının ölümü sonrası elde kalan miraslar için köye gider. Yaptığı en doğru ve en yanlış hareket olacaktır. Lenski karakteri ise şahsi fikrime göre gerek dost canlısı oluşuyla, gerek aile bağlarına verdiği değerle (Olga'nın babasını öz babası gibi görmesi) Razumihin'e benziyor. Ayrıca yine şahsi fikrime göre her kahramanda Puşkin'den esintiler var ancak en çok Lenski'de var. (İleride bahsedeceğim.) Tatyana karakteri ise Rus edebiyatında karşılaştığım en sıradışı karakter, itiraf edeyim. Onda erkenden olgunlaşmak zorunda kalmış, hovardalıkla ve eğlenceyle gram alakası olmayan, hayata kitaplarının gözünden bakan bir kız çocuğu görüyoruz. Tabii Tatyana'nın neden kendini okumaya verdiği ve eğlence peşinde koşmadığı bariz: Babası kendi kafasına göre hareket ediyor, annesi ise ev sahibesi olma derdinde (ve pek tabii istikrarı bozuluyor ve her şey alaşağı oluyor). Haliyle Tatyana ile ilgilenen kimse de yok, sessiz evlerin çocuklarından yalnızca biri olmuş. ----------------------------------------------------------------------------------- Karakterleri tanıttıktan sonra kitap hakkında konuşmadan önce şunu söylemem gerekir ki kitabın kurgusu ve mesajı harikaydı, ancak Puşkin'in "Allah ne verdiyse" misali yaptığı betimlemeler, sürekli araya girip otobiyografik bilgiler vermesi, yazar ve Yunan tanrısı adları vermesi, esin perisi muhabbeti yapması, kitabın yazım aşamalarını araya sıkıştırması hoşuma gitmedi. Yani Yevgeni Onegin kitabı 384 sayfa değil de 204 sayfaymış gibi değerlendirmeme yol açtı. Kitap Petersburg'da sosyetik bir kişi olan Yevgeni'nin birçok yere davet alması, hepsinden tiksinti ve sıkıntı duyup gitmesiyle başlar, hatta çok ünlü bir oyuncunun balesini terk etmeden önce "Bu Diderot'u da ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar kardeşim" misali sözler ediyor. Puşkin her ne kadar sosyete ve Fransız özentisi ortamlarda büyüse de Rus milliyetçisidir ve bunu Puşkin'in bir başkaldırısı gibi düşünebilirsiniz. Amcasının ölümü üzerine köye gittikten sonra kaderin bir cilvesi olarak şair Lenski ile tanışır. Lenski yarı-rus bir şairdir Puşkin'e göre ama Puşkin ırkçı değildir, tüm milletlere seslenir. Yapacak bir şey yok diyerek dost olan iki insan haline gelirler. Yalnız kalmak isteyen bir insanla yalnız kalmak kavramının vücut bulmuş hali olan bu dostluk, aslında Yevgeni'nin psikolojisini anlamamız açısından çok çok önemlidir. Çünkü Yevgeni ve Lenski sandıklarından daha yakın ve daha uzak iki adamdır: Lenski romantiktir, aşkını uluorta haykırmaktan çekinmez, küçük kalbi bülbülün gülü Olga'sı için atar. Yevgeni ise aşk meşk konularına girmekten hoşlanmaz ve Lenski'ye nazaran soğukkanlıdır, ancak Yevgeni'ye "küstah, şeref yoksunu, aşağılık, kadirbilmez herif" gibi ithamlar çok gaddarca olur çünkü Lenski'nin konuşmaları ilgisini çok çekmese bile onun hevesini kırmamak, onla iyi vakit geçirebilmek için kırk takla atmıştır. Puşkin kitapta "Tutkularla tanışıp vazgeçen kutludur (Lenski'yi kastediyor); tutkularla hiç tanışmayan daha kutludur (Yevgeni'yi kastediyor)." diyerek özetlemiş aslında. Ardından Larin ailesini (Tatyana, Olga) tanıyoruz.  Tatyana'yı yukarıda tanımıştık, Olga da Lenski gibi bir kız aslında. Buradaki önemli kısım gerek aile tanıtımı, gerek yemek sofrasının betimlenişi, "Kolomna'daki Küçük Ev" şiirini çok andırıyordu. Zaten yakın zamanlarda yazıldı iki eser de. Tam bir Rusya ansiklopedisi gibiydi. Zaten Yevgeni Onegin konu bakımından bireysel, anlatım olarak toplumsal bir eser. Yevgeni ve şair dostu bu aileyi ziyarete gider. Tatyana bu buluşmanın ardından Yevgeni'ye aşık olur, Lenski ve Olga zaten kırıtıyordu :) Tabii burada şu detayı atlamamak lazım: İngilizce kaynaklarda analizleri okuduğumda aslında bu kitabın Puşkin'in realizme attığı ilk adım olduğu, bu yüzden de gerçekdışı şeylerin çok tasvip edilmediği söyleniyor. Tatyana hayata kitaplarının gözünden baktığı için Yevgeni'yi de o kefeye koyuyordu. Hayat tecrübesi olmayan kızımız da sahici olmayan bir aşkla dolduğundan bu argümanı doğrular nitelikte. Ayrıca Tatyana'nın bir diğer değişik özelliği de ilanı aşk etmesi. "Bizde kadın aşkı bu zamana dek/Betimlenmiş olmadığına göre Rusça," sözlerinden de bunu anlıyoruz. Kadınların Ortaçağ ve Yeniçağ dönemlerinde hep seçen ya da verilen taraf olmasına, kendi adımlarını atamayacak hale sokulmalarına bir gönderme. Tatyana mektup yazacak kadar haddini aşıyor (bakmayın bu tabiri kullandığıma, bu da bir göndermeydi.). Mektuptan bahsedelim. Alıntılar bölümüne de inceleme bölümüne de mektuptan herhangi bir alıntı koymayacağım, nasıl bir gökkuşağı yedi rengin birliğiyle oluşuyorsa ve birini çekip alamıyorsak mektubun cümlelerini de aynı şekilde çekip alamazdım. Mektupta realizm vardı, Tatyana okumuş ve köylü bir kızdı, haliyle yazdıkları da edebi ama süssüz olacaktı ki olmuş da. Eğer bir kız bana böyle cümleler sarf etmiş olsaydı o mektubu öper, onuruma güvenip kendisini bana bırakan meleğe kalbimin altında yer verir, dizinin dibinden ayrılmazdım. Peki Yevgeni ne cevap veriyor bu göksel hislere? "Yar ben belanın ta kendisiyim, ben kötüyüm kötü, sorun sende değil bende, ben herkese böyleyim depresyondayım anlamıyorsun." misali ukalaca reddediyor. Devamında gözdağlarının, yeminlerin, yalvarmaların, altı sayfalık pusulaların (Tatyana'nın mektubunu kast ediyor), evliliğin, avam şeylerinin onu yorduğundan bahsediyor. Doğru tahmin ettiniz, bunlar Zamanımızın Bir Kahramanı'nın Peçorin'inin ta kendisi! Burada yine Enis olarak ben devreye giriyorum. Puşkin eserlerini kronolojik okurken fark ettim ki hep güçsüz erkek ve güçlü kadın ilişkileri var. Kafkas Esiri şiirinde erkek köleye Çerkes kızı yardım eder, Ruslan ve Lyudmila'da Ruslan karısını daha ilk gecede elinden kaçırır ama Lyudmila esarete uzun süre direnir, Boris Godunov'da kendini Çar oğlu olarak niteleyen gencimiz aşık olduğu kızın karşısında ağlak bir çocuk olur, Çingeneler'de ise Zemfira Aleko'yu aldatır ve Aleko mızmızlanır. Ancak Yevgeni, kitabın başında güçlüdür, Tatyana ise kendi halindedir. Sonra dengeler değişiyor ama başı böyle. Aklıma gelen başka bir benzerlik de Tatyana'nın aile kurma isteği ve Lenski-Olga aşkı. Tolstoy'un "Aile Mutluluğu" eserine ve fikrine esin olduğunu düşünüyorum. Tüm bu olayların ardından Lenski ile Yevgeni, Tatyana'nın ad günü kutlamasına çağrılırlar. Lenski "Ya dostum aile ortamıdır en fazla, ne olabilir ki?" diye Yevgeni'yi ikna eder ve giderler. Ancak sonuç tam bir fiyasko: Bildiğin balodur bu etkinlik. Yevgeni'nin sosyeteden bıkmışlığını bilen değerli inceleme okuyucularım ne kadar sinirlendiğini de tahmin edebilir.  "Sen misin beni kandıran?" diyerek Lenski'nin sevgilisine göz koyan Yevgeni, dans edip flörtleştikten sonra Lenski'nin baloyu sinirle terk etmesine yol açar. Onuruna hakaret edildiğini düşünen Lenski, Yevgeni'ye düello teklifi eder ve bu teklifi kabul görür. Lenski bu düello teklifinde idealist davranır. Bir gece uğruna düello teklif etmek bence saçmalıktan ibaret olsa da bunu Olga'yı Yevgeni'den kurtarmak için yapmış olması takdire şayan. Düello başlar ve kan donduran dizelerle karşılaşıyoruz. Lenski göğsünün altından vuruluyor ve İlya Repin'in tablosuna göre Lenski vurmadan önce Yevgeni'nin omzuna nişan alıyor. Puşkin de 1837 yılında karnından vurularak ölüyor ve düello esnasında rakibi d'Anthes'i omzundan vuruyor. Daha daha merak uyandıran kısım şurası: Olga, Lenski öldükten sonra bir süvari askeriyle evleniyor. Puşkin öldükten sonra karısı da bir süvari tuğgeneraliyle evleniyor. Puşkin hakikaten bir kahin olabilir diye korkmuyor değilim. Mevsimler geçer ve Tatyana'nın evlilik çağı gelmiştir. Moskova'da sosyetenin ortasına fırlatırlar tabiricaizse. Ancak Tatyana, hem ismi hem de davranış konusunda gelenekçidir, köyünü Moskova'ya tercih eder, ki zaten Yevgeni ile son konuşmalarında da bunu gözüne soka soka belli edecektir. Son cümleler bir klasik eserde okuduğum en gelenek dışı cümlelerdi, inanamadım bir an bunların söylendiğine: "Ben sizi seviyorum (niye olayım içtenliksiz?)/Fakat ben teslim oldum başkasına;/Ömrüm boyunca bağlı kalacağım ona." Gerçekten çok cüretkar cümlelerdi. Fransızlardaki "aşk için mücadele etmek, gerekirse aldatmak" kavramlarına meydan okuma gibiydi. Ama bir yandan da "yanındakiyle yaşlanır aklındakiyle ölürsün" felsefesine dönmüş. Okuduğum en iyi kitaplardan biri olabilir ama 10 puanlık değildi. Her ne kadar bazı yerlerde kopup gitmiş olsam da ben eleştirirken olay örgüsünü baz alırım. Esenlikle kalın!
Armağan
Armağan
ceren güneş
ceren güneş
Cemre Ceylin
Cemre Ceylin
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
La Perduta Gente
La Perduta Gente
Yevgeni Onegin
Yevgeni OneginAleksandr Puşkin · Yapı Kredi Yayınları · 2020785 okunma
·
867 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.