Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
3 kitabı aynı anda okumaktan ve birkaç şiir okuyup diğer kitaplara geçmekten dolayı bu kadar uzun sürdü. Kronolojik bir okuma sırası yapmıştım. Yine kitaptaki şiirleri çözümlemek için bir inceleme yazıyorum:  -- Kafkas Tutsağı, kentin boğucu ortamından kaçan, özgürlük ve bağımsızlık için yaşayan bir Rus'un Çerkesler tarafından yakalanıp esir edilmesini anlatır. Ve tabii ki esirimizin gözünden Çerkeslerin yaşam tarzını da imrenilesi bir şekilde görürüz. Çerkeslerin savaşçı, kahramanlık peşinde ve bir o kadar da misafirperver olduklarını görürüz. Bu şiirin yazılma dönemi Rus-Çerkes Savaşı'nın en hareketli dönemlerinden birine yakın olduğundan erkekleri agresif ve savaştan savaşa giderken görürüz. Çerkes erkekleri Ruslara karşı nefret dolu olsa da kızları onlara göre merhametlidir ve zulüm gören köleleri bir nebze olsun rahatlatmaya çalışırlar. Köleye acıma duygusuyla karışık bir hoşlantı duyan kızımıza köle her ne kadar olumsuz cevap verse de dürüsttür ve Çerkes kızı da onun kurtulup kaçmasına yine de yardımcı olur.  -- Gavriliada'da İncil'deki İsa'nın Doğuşu hikayesinden yola çıkılsa da Puşkin'in aşk acısı sebebiyle Tanrı'dan ve Ortodoksluktan uzaklaştığı bir dönemde yazılmış olduğundan ağır kinaye ve aşağılama bulunmaktadır. Hatta bu şiir isimsiz yayımlanmış, Puşkin bu şiir yaygınlaştıktan sonra bunu onun yazmadığını iddia etmiştir ancak sonrasında kabul etmiştir. Şiir Meryem Ana'nın alımlı ve genç bir Yahudi kızı olarak tasvir edilmesi ile başlar. Aciz, iktidarsız bir koca, evi idare etsin diye onu nikahına alıyor. Tanrı'nın peygamber için biçtiği ananın Meryem olduğunu fark eden Şeytan, Meryem'i baştan çıkarmaya çalışır. Ancak sonunda galip Tanrı olur, güvercin suretiyle Meryem'le ilişkiye girer ve İsa'ya hamile bırakır. Neden güvercin diye düşündüm ve aklıma güvercinin barış sembolü olduğu aklıma geldi. Hazreti İsa da zaten sevgi ve barış için çabalamıştı. Buradaki sorun anlatım tarzıydı. Tanrı'nın yarattığı şeye aşık olması ve bir sözüyle halledebileceği işi Meryem'e çaba sarf ederek yapması; Meryem'in Şeytan, Cebrail, Tanrı, evrende ne varsa aşk yaşayıp baştan çıkarılması; Meleklerin pehlivan güreşi gibi, hatta okul kavgası gibi birbirine girmeleri (Puşkin'in benzetmesi) o kadar utandırıcıydı ki... Hele "Ey boynuzluların savunucusu ve hamisi!" cümlesini bir Hristiyan okusa sinirinin haddi hesabı olmazdı. İğrendim okurken.  -- Haydut Kardeşler, zorlu bir çocukluk geçiren ve hapse düşen iki kardeşin haydutlukla geçimlerini sağlaması konusu adı altında Çarlık ve derebeylik sistemine göndermedir. Aslında Orwell'in "Şartlar ne olursa olsun, onurlu bir yenilgi, onursuz bir galibiyetten yeğdir." Sözünün zıttını bu çocuklar olarak gösterebiliriz. Yine de gerek Karokep, gerek Dubrovski gibi haksızlığa karşı çıkan antikahramanlar oluşları hoş. Kısa sürmesi haricinde güzeldi.  -- Bahçesaray Çeşmesi, Puşkin'in sürgün döneminde Kırım coğrafyasını, saray erkanının yaşantısını ve dönemin aşkını anlattığı çok tatlı bir şiirdir. Okuduğum ilk şiir olduğundan ötürü yeri benim için çok ayrıdır. Şiire adını veren çeşme Mariya karakterinin adına yaptırılmıştır, için için döktüğü gözyaşlarına nazaran. Tabii Kırım Hanı, bir Leh'e aşık olurken yanıbaşındaki Kafkas kızının ne psikopat olduğundan haberdar değildir. Kafkas kızları yetiştirilme tarzı olarak biricik olmaya alışkındır ve hareme gelemezler (yani seçenek olmaktan nefret ederler). Gürcü kızı Zarema da Leh Mariya'ya hançer çekecek kadar ileri gider. Ama hiçbir sebebi yokken ikisinin de ölmesi tüm zevkimi kaçırdı, ne güzel gidiyorduk...  -- Çingeneler de yine Puşkin'in Besarabya sürgününde yazmış olduğu bir şiir olup ova tepe dolaşan, sıkıntıya bunalıma gelemeyen Çingenelerin arasına bir Rus'un gelmesiyle başlar. Aleko, Puşkin'in kendisini simgeliyor. Kentin boğucu ortamı, insanların özgürlüklerini ve kendilerini para karşılığı satması onu rahatsız etmiş. Zaten "Kuş", "Kafkas Tutsağı" gibi şiirlerde de bu konulardan bahsediyordu. Aleko, Çingenelerin arasına karışıp o ova senin bu tepe benim misali gezinirken, Zemfira ile kırıtmaya başlarlar. Sohbetleri arttıkça Zemfira, Aleko'ya neden şehri terk ettiğini sorar, oradaki kızların kıyafetlerinin ve refahlarının çok iyi olduğunu söyler. Aleko ise mal mülkün her şey olmadığını, davulun sesi uzaktan hoş geldiği için övünmesinin normal olduğunu söyler.  Şiirde beni çıldırtan şey resmen aldatmanın meşru kılınmasıydı. Aleko'nun dert yandığı adamın "Boşa üzülme oğlum ya bizde kural falan yok, benim karı da beni aldattıydı boşver" demesi. Bana uzak olmayan bir yeri hatırlattı. Aleko tabii sonrasında cilveleşen ikiliyi fark edip ikisini de öldürüp kaçar, Puşkin de benzer bir senaryodan dolayı düelloya girer, ilginç.  -- Kont Nulin, araba yolculuğu yapan bir Fransız olup dönemin adeti üzerine bir şatoya davetsiz misafirlik etmiştir. Kocasının av tutkusu yüzünden ihmal ettiği karısı Natalya halinden gayet memnundur. Aslında Shakespeare'in "Lucrece Tecavüzü" şiirine uyarlama olarak yazılmış: Nulin karakteri Tarquin, Natalya karakteri Lucrece yerine konmuş.  Şiir maalesef çok çabuk bitti, daha hiçbir şeyi anlayamadan sonunu gördüm. Kont geldi, Natalya'nın ayağına devrildi, Natalya tokat attı, Kont gitti, son. Yani evet mevzubahis olan eşlerin sadakatiydi ama daha kapsamlı olmasını beklerdim. Eleştirmenler şiiri Yevgeni Onegin'e benzetmiş. Yevgeni Onegin'i bitirdikten sonra şiiri yine okudum ve hakikaten benziyordu. Yevgeni'nin Tatyana'nın ayaklarına kapanışı ve Tatyana'nın eşine sadakati benzer bir şekilde işlenmiş.  -- Poltava'nın geniş ovalarında ve minik köylerinde adı sanı bilinen, parayı bulmuş Koçubey, kızı Mariya'nın sırf inat olsun diye Kazak Hetmanı İvan Mazepa'ya kaçar. Koçubey'in kızını geri alma çabasının kendi canına mal olacak kadar ileri gideceğini kestiremeyişi tarihi büyük oranda değiştirecektir.  Poltava, tarihî bir olayı anlattığından fazla yoruma gerek yok. Büyük Kuzey Savaşı'nı araştırırsanız net olarak her şeyi anlayabilirsiniz. Ya da benim notlarımı isteyebilirsiniz. Şiir kitaptaki en uzun şiirdi ve ilk üçüme girmese de okuduğumda içime sinen bir eser oldu.  -- Tazit'te ise konu daha sadedir, geleneklerin dört duvarını aşmamaya yeminli bir adamın bu duvarların dışındaki oğluyla çatışmasıdır. Bu şiir aslında Erzurum Yolculuğu sırasında bir Osetyalı'nın cenazesindeki söylencelerden esinlenilerek yazılmış. Kitaptaki en sevdiğim şiirdir kendisi. Albert Camus'nün "Bir katil yaratmaktan daha aşağılık bir şey varsa o da kimsenin canını yakamayacak bir adamdan bir katil yaratmaktır." sözündeki masum adam bizim Tazit'in ta kendisidir. Çerkes gelenekleriyle büyümediğinden ötürü aptal cesareti ve cahil palavraları yerine topluma ayak uyduramamışlık ve zeki özgüvensizliği var. Babası tarafından bir insan öldüremediği için aşağılanan oğlanımız, Tolstoy'un "Kazaklar" eserindeki Yeroşka'nın "Bir Çeçen öldürmüş... İnsan hiç birini öldürdüğü için zevk duyar mı?" sözüne yaraşır.  Edebiyatbilimci Sergey Bundi'ye göre Tazit Hristiyanlığı, Çerkesler ise vahşeti ve İslam'ı temsil eder. Rus-Çerkes Savaşı'nın sonlarına yaklaşıldığından Puşkin'in "Belki Çerkesleri bizimle ticarete zorlasak, Hristiyanlıkla tanıştırsak yumuşarlar." hayalinin deneme tahtası olmuş da diyebiliriz.  -- Kolomna'daki Küçük Ev, minimini evimizde Osmanlı Haremi'ne benzer bir gün geçiriyoruz. Ama ondan önce Puşkin'in alışık olduğumuz "Dörtlük bizi kesmez, sekizliğe geçiyorum" tarzı güç gösterileriyle başlıyoruz. Paraşa'nın Rus kadınına misyonlanmış bir karakter olduğunu düşünüyorum. Ev işi bilen, Tanrıya ibadeti tam, gururlu... Tabii kızımız böyle ama ev acımasızlık örneği. Aslında Serflik ve Derebeyliğe gönderme olan bu şiirde ev sahibesi "Paraşa, bizim aşçı öldü, git ucuz ve yeni birini bul!" diyor. İnsan canının ne kadar değersiz olduğu, iki yemek yiyebilmek için yeni köle almak ve eskisini unutuvermek gözümüzün önüne seriliyor. Sonuna yarılarak güldüğümü söylemem lazım. Yeni aşçının kadın kılığındaki bir erkek olacağını hiç tahmin edememiştim.  -- Bakır Atlı, şu ana kadar okuduğum en iyi metafor örneğiydi. Gerek karakterler, gerek olaylar...  Kitabın başında Yevgeni karakteriyle tanışıyoruz. "Kulağa/Hoş geliyor bu isim; ayrıca/Kalemim nicedir dost onunla." derken aslında Yevgeni Onegin'den bahsediyor. İki Yevgeni de Petersburg'da yaşıyor, soylulardan kaçıyor. Ayrıca "Kahramanımız ise/Kolomna'da yaşıyor ve bir yerde çalışıyor." sözü de Kolomna'daki Küçük Ev'e atıf. Öbür yandan Yevgeni'nin Kolomna'da Paraşa diye bir kıza aşık olması. Kolomna'daki Küçük Ev şiirinde Paraşa karakteri var, aynı yıl yazıldığı için 3 eserin birbiriyle az da olsa alakalı olduğunu düşündüm.  Su baskını da aslında Dekabrist ayaklanmasını simgeliyor. Önce Dekabristler başkentte ayaklanıyor, yakıp yıkıyor, sonra Rus ordusu isyanı bastırıyor, idam edilenler de gizlice bir adaya gömülüyor. Su baskınında da önce su coşmuş, sonra geri çekilmiş, en sonunda da bir ceset adaya gömülüyor. Mükemmel!  -- Ancelo şiirinde ise yaşlı bir Dük, "Boşver ya yasayı falan, insanları cezalandırıp da ne yapacağız?" misali kanunları yürürlükten kaldırır. İyilik meleği yaşlı adamın ülkeyi sosyal olarak çöküntüye götürmesi üzerine Ancelo diye genç bir insan evladını kendi pisliğini düzeltmesi için görevlendirir. Ülkedeki suçsal ilişkilerin yerini liyakate bırakması ile işlerin rayına gireceğini düşünen Dük'ün istediği olmaz. Ancelo, idam ettireceği adamın kızkardeşine "Sevgilim ol kardeşini kurtar heh." teklifi yapacak kadar haysiyetsizleşir. Tabii bu arada Tatyana, Polina, Paraşa gibi karakterler yaratan Puşkin'in "Kadınlar zayıftır, boyun eğ!" diyecek bir karakter yaratmasına şaşırdım. Gerçi bu karakter sonunda başarısız olduğu için Puşkin'i bu fikirlerin savunucusu olarak niteleyemeyiz. Kardeşlerin diyalogu ve Dük'ün planı zerre ilgimi çekmedi, kitap bitsin diye okudum. Ancak temanın affedicilik olması bunu meşru kılıyor.  -- Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum, Puşkin'i önce düzyazılarıyla tanımıştım ancak şairliğinin bu denli iyi olduğunu bilseydim derhal erkenden okuyuverirdim. Olsun, her şeyin bir zamanı var.  --
Armağan
Armağan
Cemre Ceylin
Cemre Ceylin
ceren güneş
ceren güneş
Poemalar
PoemalarAleksandr Puşkin · Yapı Kredi Yayınları · 2012105 okunma
··
687 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.