Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ebu Talib Ölüm Döşeğinde
Allah Resûlünün yaşları kırk dokuz yıl, sekiz ay, on bir gün... Amcaları Ebu Talib ölüm döşeğinde... Yaşı seksen yedi... Kendisine babalık etmiş, sayısız fedakârlık göstermiş, soy ve aile gayretleriyle de olsa himâye kanadını alabildiğine açmış, İslâmiyete asla düşman olmamış, hattâ onu benimsemenin son haddine kadar gelmiş, fakat yekûn çizgisini çekememiş ve toplamı yapamamış olan ihtiyara bakıyorlar. Dalgın dalgın baktılar ve fısıldadılar: Amca, şehadet getir de Kıyamet gününde sana şefaat edebileyim! Ebu Talib gözlerini açtı, tekrar açtı; sonra doğrulur gibi yaptı ve başını yeğenine doğru bıraktı. Ağır ağır: — Kardeşimin oğlu, dedi; eğer Kureyşliler «ölümden korktu da müslüman oldu!» demiyecek olsalardı, seni sevindirmek için hemen İslâma gelirdim. • Çarpıcı levha. Her şeye rağmen Haşimoğullarının asîl üstü asîl kanı, Ebu Talib'de istikametini bulamamış bir harikulâdelikle tecellî ederken, bu kadar yakına geldikten sonra yine uçurum... — Ölümden korktu demiyecek olsalardı. Diye düşünen asîl Arap, o anda asıl Allah korkusunu hesap edemiyor ve hâlâ: — Seni sevindirmek için müslüman olurdum! Diye de, dâvayı şahsî hatır ve fedakârlık kadrosunda görüyor. Ulviyet ve dalâletin birbiri içinde çizdiği görülmemiş tezad levhası... Ölüm döşeğinde, ihtiyar şövalyenin başında, yeğeni, Kâinatın Efendisinden başka, kardeşi Abbas... Ruhunu teslim ederken Ebu Talib'in dudakları kıpırdar gibi oldu. O zaman Abbas, Allah'ın Resûlüne döndü: — Kardeşimin oğlu! Temin ederim ki, istediğin şehadeti getirdi. Allah'ın Resûlü buyurdular: — Ben işitmedim! • İslâm büyüklerinden bazılarının fikri: — Bu hâle göre Ebu Talib, ölürken müslüman gitti... Daha büyüklerin fikri: — Heyhat ki, aksi... Abbas'ın şehâdetiyle buna inanılamaz. Zira Abbas henüz bizzat müslüman olmuş değildi. Olsaydı mesele yoktu. Allah'ın Resûlü, «ben işitmedim!» buyurmazlar, Abbas'ın şehâdetini kabul ederlerdi. Allah'ın Resûlü, manzaradan o kadar üzüntü duydular ve bütün insanlığa rahmet hazinesi kalblerinde öyle bir ayrılık acısı hissettiler ki, tam ihtizar ânında Ebu Talib'e hitab ettiler. — Amca, Allah tarafından yasak edilmedikçe daima sana mağfiret dileyeceğim! Fakat âyet indi ve yasak geldi: «— Peygamber ve müminler için, ne kadar yakınları olursa olsun, müşriklere rahmet dilemek olmaz!» • Ve Allah buyurdu: «— Sen, sevdiğine hidayet edemezsin; lâkin Allah dilediğine eder.» İşte bütün insanlığı saran hikmet ölçüsü... • Allah'ın bizzat şehadetinden sonra, Ebu Talib'in nasıl gittiği münakaşa götürmez. Ebu Talib gibi, bağına girdikten, asmanın üstüne titredikten, böcekleri temizledikten, suyunu verdikten, meyvesini yetiştirdikten sonra dudağının üstüne koydukları halde üzü münü yiyemeyen insanın nasibi sadece ağlatıcıdır. Sırların, Allah'ım, sırların sonsuz... • Müslüman Abbas, bir gün Allah'ın Resûlüne soracaktır: — Ey Resûl, sana bu kadar yardım eden, şefkat gösteren insanın bu hareketlerinden kazanacağı hiçbir şey yok mu? «— Var, buyuracaklar Allah'ın Resûlü; ben onu Cehennemin tâ dibinde buldum ve serin yerine çıkardım.» Mutlak mizanda kötülükle beraber, hiçbir iyilik yoktur ki, teraziye girmeyecek olsun... • Ebu Talib ölmüş ve artık koruyucuya da lüzum kalmamıştır. Sevgilisini koruyan doğrudan doğruya Allah... Deniz yükseliyor.
Sayfa 230 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / 35 DENİZ YÜKSELİYORKitabı okudu
·
141 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.