Konuşma dilinin seslerini nasıl yorumladığımızı düşünün. Anadilinizin seslerini anlamak size doğal gelirken, yabancı diller sıklıkla, aradaki farkı tam olarak çıkaramadığınız ve birbirine çileden çıkarıcı ölçüde yakın olan seslerden oluşmuştur. Ama neden? Anlaşıldığına göre, bu dilleri konuşan insanların beyinlerinde bazı farklılıklar vardır.
Ama bu farklılıklar, ne bu insanlar ne de sizin için doğuştan gelir. İnsanların ağızlarıyla çıkarabildikleri bütün olası seslere bir bütün olarak bakarsanız bunların pürüzsüz denebilecek bir süreklilik oluşturduklarını görürsünüz. Buna rağmen, anneniz, bakıcınız ya da öğretmeniniz tarafından çıkarılan belirli seslerin hep aynı anlama geldiğini deneyimle öğrenirsiniz: Beyniniz -İngilizcede- uzun ve kısa "i" seslerinin E sınıfına girdiğini çözümler. Teksaslı arkadaşınızın uzata rak çıkardığı "ai" ya da Avustralyalı arkadaşınızın çıkardığı "oy" sesleri için de geçerlidir aynı şey. Tecrübe size konuşmacıların, telaffuzdan bağımsız olarak, aslında aynı sesi kastettiğini öğretir ve böylece nöral ağlarınız bütün bu seslerin aynı yorum altında toplanmak üzere tepelerden aşağı yuvarlandıkları bir manzara çizer.