Serpil Gence, Yusuf Atıgan'ı anlatıyor.
“Benim için yazarlığı değildi önemli olan; insan yanı kişiliğiydi. Alçakgönüllü ve ağırbaşlı, özgür. Bir takım insanlar yazdıklarıyla övünürken, o kendini yazardan bile saymazdı. Kendini ya da yazdıklarını hor gördüğü için değil. Tersine kendi değerini ve ne yazdığını çoktan biliyordu. O ve buna bir sınır koyabiliyordu. Bilindiği gibi çetin bir yaşamı olmuştur. Her şeye karşın yaşamı seçmiş olması; kendini geliştirmek-kendini tanımak-kendi olmak çabası, doğruluğa, arınmışlığa yönelişi bir mucizedir. Olağanüstüdür. Yalnızdı, evet… Ama birçoklarının düşündüğünün tersine neşeli, sevinçli biriydi Yusuf Atılgan. Dostu yok değildi ki! Kendine yetiyordu, kendi kendinin dostuydu o. Çok okurdu, her gün düzenli bir şekilde okurdu. İngilizce-Türkçe, herkesten fazlasını bilir, ama bilgisini satmazdı; Binde bir edebiyat üzerine tartışsa, boş konuşmalardan, tumturaklı söz ve davranışlardan, yapaylıktan nefret ederdi.”