Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

68 syf.
9/10 puan verdi
HANGİMİZ DAHA DELİYİZ?
Herkese merhaba. Uzun bir aradan sonra yeniden kitap okumuş olmanın verdiği heyecanla ve etkilenmişlikle Altıncı Koğuş'un incelemesini yapmak üzere karşınızdayım. Bana göre kitabın en etkileyici kısmı -herkesin üzerinde az çok düşündüğü ama bir sonuca varamadığı- hayata ve çekilen acılara karşı tutumumuz hakkında doktor Andrey Yefimıç ve hasta(!) İvan Dimitriç arasındaki konuşmalardı. Doktor Andrey'e göre acı düşünülmediği müddetçe var olmayan bir durumdu, acı diye gördüğümüz olayları küçümsediğimizde acı çekmeyeceğimizi düşünüyordu. Bu konudaki düşünceleri ilk okuduğumda -ve daha önce duyduğum zamanlarda da- mantıklı bir çıkarım olabileceğini düşünmüştüm. Ancak doktor Andrey olumsuzluklara felsefi bir açıdan yaklaşıyordu. Gerçek hayat bundan çok daha farklıydı. İvan, doktorun hayatın gerçekleriyle daha önce hiç yüzleşmediğinden; insanın duygularını küçümsemeden sonuna kadar yaşamasının ve dışarı yansıtmasının insan olduğunu hatırlatan en büyük etken olduğundan bahsedişiyle düşüncelerime destek oldu. Evet, her ne kadar yaşadığımız olumsuzluklara ağlasak, öfkelensek ve hissettiklerimizi bir daha hiç hissetmemek istesek de bizi biz yapan, büyüten, daha farklı bakış açılarına sahip olmamızı sağlayan, dersler almamızı ve hayatımızı bunlara göre şekillendirmemizde rehber olan şeydir aslında sonucunda 'acı çekmek' dediğimiz durumlar. Hayır, olamaz, ben böyle yaşayamam dediğiniz hangi olay sonunda gerçekten yaşayamadınız? Bir şekilde yola devam etmediniz mi? Biz bütün bu olumsuzları görmezden gelseydik diğer varlıklardan farkımız kalır mıydı? Bir diğer önemli nokta ise İvan'ın korkularının Doktor Andrey'in hayatında gerçek bir hal almasıydı. İvan, tutuklanmış insanları gördüğünde bir gün kendisinin de o insanlardan biri olabileceğine inanıyordu. Her an her şey olabilirdi; bir hata, bir insan onun da tutuklanmasına neden olabilirdi. Doktorla konuşmalarında ben doktorun İvan'ın korkularını anlayamadığını hissettim. Belki de kendim de anlayamadığım içindir. Ama bir anda Doktor Andrey'in de 'hasta' konumuna düşüp Altıncı Koğuş'a yerleştirilmesiyle İvan'ın korkularının yersiz olmadığını anladım. Hayatta sahip olduklarınız bir anda sizden alınabilirdi, yanınızdaymış gibi görünen insanlar sizi anlayamadıkları için bir araya gelip karşınızda durabilirdi. İnsanlar güvenilir değildi. Hapishaneler ve hastaneler birileriyle doldurulmak zorunda olan alanlardı. İvan'ın "Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda?" sözleri gerçekten insanların hangisinin deli olduğuna neye göre karar veriliyor diye sorma ihtiyacı hissetmeme neden oldu. Normali neye göre belirliyorduk, toplum kuralları dediğimiz şeyler aslında kimlerin kurallarıydı? Deli olarak gördüğümüz insanları yetiştiren insanlarda değil miydi asıl sorun? Herkes aynı şartlarda doğmuyor, büyümüyordu ki sonuçta. Kim isterdi ki acı içinde büyümeyi, kim kötülük yapan birini görmese kötülüğü öğrenirdi? İşte böyle sorularla kalakalmış bir halde sonlandırıyorum yazımı. Okumayı düşünüyorsanız ve kararsızsanız eğer ben okumanızı tavsiye ederim. 'Benim başıma gelmez.' ya da 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' diyenler için çok güzel bir kitap olacağına eminim. Herkese keyifli okumalar ve mutlu haftasonları
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270,3bin okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.