Bir türlü anlayamadığı, bir türlü içlerine karışamadığı ve bunu zaten asla istemediği bu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onun müracaat ettiği son çareydi.
Üç kağıtçılıkla ne devrim olur, ne de ümmeti islam kurtulur. Bunlar 'çürüyen et, dökülen diş' gibidirler. Bayrak yaptıkları inançlarına rağmen, aslında inançsızdırlar. Kim hangi kapıdan ekmek yiyorsa, o kapının kulluğunu etmektedir.
Gerçekten 'korkak bir karanlık içinde'dirler. Yaşamaktan, eğlenmekten korkarlar. İnsanı, özellikle kadını tanımaktan korkarlar. Dünya nimetlerini çağ dışı boş inançlar yüzünden teperler. Aslında bir ruh hastasının tepkisidir bu; daha doğrusu reddettikleri nimetlere kapılmaktan korkan bozuk ruhların tepkisidir bu.
Bana istisnasız herkes kızıyor; kafalarındaki 'ben'i bozduğum için. Ben onların hayallerinde tutarlıyım. Belki kendi hayalimde de tutarlıyım. Yaşarken bu iki tutarlılığın da dışındayım.
İnsan bazı olayları yaşamanın heyecanını kaybedince, aynı olayları tekrar yaşarken daha ustalaşıyor; yaşamanın akışına kapılmadığı için daha üstün bir yaratıkmış gibi görünüyor başkalarına.
Yalanlar bizi bir partiye bağlayabilir ama en nihayetinde insanı özgürleşmeye götürecek olan tek şey hakikattir. Fakat pek çok insan özgürlükten korkuyor ve yanılsamaları ona tercih ediyor...
"Sevgi kadar böylesi muazzam umut ve beklentilerle başlamış olan ama yine de sürekli olarak başarısızlığa uğrayan herhangi bir eylem, herhangi bir girişim yoktur."