1930 yıllarda Alabama eyaleti ırkçılığın en yüksek olduğu yerlerden biridir. Prensip sahibi ve idealist bir avukat olan Atticus, bir beyaza karşı suç işlediğine inanılan bir siyahı savunmaktadır. Çevresi tarafından baskıya uğrasa da, Atticus hukuk karşısında her insanın eşit olduğuna inanıyordur. Bu hikaye avukatığın büyüttüğü iki çocuğun gözünden bizlere aktarılıyor. Romanı az önce bitirdim ve hissettiklerim henüz tazeyken düşüncelerimi aktarmak istedim. Bu kitap ırkçılığın ne kadar kötü bir şey olduğunu, hastalık olduğunu bir gözler önüne seriyor. Sırf ten renginden dolayı dışlanan, bu insanları savunanında dışlandığı bir dönemden bahsediliyor. Hepimiz aynı türden canlılarız, hiçbirimizin birbirine karşı bir üstünlüğü yok, hatta bazılarımız aynı Tanrıya inanıyoruz. Buna rağmen ırk, dil, din ayrımı yüzünden birbirimiz üzerinde Egemenlik kurma çabasındayız. Irkçılık denilen bu hastalığın saf bir çocuğun gözünden aktarılması da hoş bir detay olmuş. Normalde sözlerimi keyifle okudum diyerek bitirirdim fakat bu kitabın sonunda keyif yerini hüzüne bıraktı. Ama okumaktan pişman olmazsınız diyebilirim. 1961 Pulitzer Edebiyat Ödülü almıştır ve Oscar ödüllü bir filme de konu olmuştur. Filmi izlemenizi de tavsiye ederim.

Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Epsilon Yayınevi · 202071,7bin okunma

·

119 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.