وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ ﴿ ١٢٠ ﴾
120 (Habîbim!) Sen onların dînine tamamen uyuncaya kadar, ne Yahudiler ne de Hristiyanlar asla senden razı olacak değil(ler) dir. De ki: “Allâhın hidâyeti (ve dosdoğru yolu olan İslâm var ya), şüphesiz ki (iki cihan saâdetine ulaştıracak istikameti gösteren) hidâyet ancak odur (sizin davet ettiğiniz sapık yolların ise hidâyetle hiçbir alâkası yoktur)!” Andolsun ki; eğer (İslâm’ın doğruluğuna dair) sana gelmiş olan (bunca) ilimden sonra yine de onların (eğri büğrü görüşlerine ve) kötü arzularına uyacak olursan, elbette Allâh’tan (başına gelecek belâlara karşı) senin için ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı!