Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İnsanların pek çoğu gülmeyi hiç beceremezler. Hoş buna becerememek de denemez ya! Çünkü bu bir Tanrı vergisidir, değiştirmeye de imkân yoktur. Yalnız kendini yeniden yetiştirir, iyi bir biçimde geliştirir, kötü huylarını yenebilirsen, problem kalmaz: o zaman böyle bir insanın gülüşü de her hâlde iyi bir tarzda değişirdi. Bazı insanlar gülüşleriyle kendilerini büsbütün ele verirler, siz de onun bütün iç yüzünü bir anda anlayıverirsiniz. Hatta hiç şüphe yok ki zeki bir gülüş bazen iğrenç olur, iyi gülebilmek için her şeyden önce içten olmak gerektir. İnsanlarda içtenlik de kalmadı ya neyse ? Gülüş hırsla karıştırılmaz, insanlarsa çoğu zaman hırslarından gülerler. İçten gelen, hırsla karışmayan gülüş, neşe demektir. Günümüzün insanlarında neşe nerede, hem insanlar neşelenmesini biliyorlar mı? Zamanımız insanlarının neşesine dair söylenen bu sözler Versilov’un sözleridir. Bir insanın kişiliğini uzun zaman anlayamazsınız ama karşınızdaki bir gün içten bir gülüşle gülüverirse onun bütün kişiliğini, avucunuzun içi gibi öğrenmiş olursunuz. Ancak en yüksek, en mutlu bir gelişmeye erişen insan, başkalarıyla birlikte, yani ister istemez, iyi yüreklilikle eğlenmesini bilir. Bunları söylerken o insanın zekâca gelişmesinden değil de kişiliğinden, bütün olarak bir insandan söz etmek istiyorum. Böylece bir insanı incelemek, ruhunu öğrenmek isterseniz susmasına yahut konuşmasına, veya ağlamasına, yahut da soylu düşüncelerin etkisi altında kalarak heyecanlanmasına bakıp ileri geri konuşmayın, en iyisi gülerken inceleyin. Bir insan güzel gülüyorsa iyi bir insan demektir. Bu arada bütün küçük farkların da altını çizelim: Gülen insan ne kadar neşeli, ne kadar saf olursa olsun gülüşü size budalaca görünmemelidir. Gülüşünde en küçük bir budalalık eseri görürseniz, bu adam, etrafına en zekice düşünceler yağdırsa bile, hiç şüphesiz sınırı belli bir zekâya sahiptir. Başka bir insanın gülüşü budalaca değildir ama gülünce, kim bilir neden, size biraz olsun gülünç göründüyse bilin ki o adamda hiç değilse gerçek onur denilen şeyden eser yoktur. Yahut artık bu gülüş içten gelmekle birlikte herhangi bir sebeple yine de size bayağı gelirse bilin ki o adamın huyu da bayağılıkla doludur. Onda daha önce gördüğünüzü sandığınız bütün soylu; yüksek duygular ya kasten yapılmış, ya şuur dışında benimsenmiştir. Bu insan daha sonra mutlaka iyiye doğru değişir, “yararlı” şeylerle uğraşmaya başlar, soylu ‘ülkü’lerini de, gençlik yanılmaları, gençlik hayalleri diye hiç acımadan bir yana bırakır. Gülmeye dair olan bu uzun tiradı buraya bilerek koyuyorum, böylelikle hayat öykümden bile özveride bulunuyorum. Çünkü bunu hayattan çıkardığım en ciddi bir sonuç olarak kabul ediyorum. Bunu seçtikleri erkekle hayatlarını birleştirmeye hazırlanan ama ona hâlâ düşünceli düşünceli, güvensizlikle bakan, bir türlü kesin kararını veremeyen gelinlik kızlara da ayrıca önerirdim. Evlenme işinden hiçbir şey anlamadığı hâlde bu işe burnunu sokan zavallı delikanlıyla da sakın alay etmeyin. Ancak anladığım bir tek şey vardır, o da gülüş ruhun hiç şaşmayan bir aynasıdır. Bir çocuğa bakın: yalnız çocuklar kusursuz bir gülüşle gülmesini bilirler. Bunun için de insanı kendilerine çekerler. Ağlayan bir çocuk benim için iğrençtir, neşelenen çocuksa cennetten gelen bir ışıktır. Yarının, insanların en sonunda tıpkı bir çocuk gibi temiz, saf bir hale gelecekleri o zamanın müjdecisidir. İşte bu ihtiyarın hafif gülüşünde de çocukça, anlatılamayacak kadar çekici bir şey belirip kaybolmuştu… Hemen yanına yaklaştım. III
··
175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.