Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

712 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Yeterince gelişmiş bir teknoloji, büyüden ayırt edilemez.
Değinilecek çok fazla konunun olduğu oldukça uzun bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Elimden geldiğince kategorilere ayırarak yorumlayacağım ve okumak isteyenlere faydalı olacağına inanıyorum. Kitap boyunca beni en çok etkileyen konuyla başlamak istiyorum. SU! Hani bazen kötü bir şey yaşarız ya da bir haber bekleriz ve bu durum bizim için kritiktir ve yerimizde duramaz, içimizde kötü bir his olur ve oldukça rahatsız hissederiz. 712 sayfalık bu kitabın her sayfasında bu hissi buram buram hissettim. Susuz kalabileceğimiz hissi beni o kadar rahatsız etti ki benim için kitabın olay örgüsünün önüne geçti diyebilirim. İnsanların kendi vücudundaki arıtılmış suyu içtiğini düşünün, asla soğuk olmayan ve o çöl sıcağında bizi asla tatmin etmeyen azlıkta. Ağlamak bile yasak! Yazar, gerçekten suyun önemini vurgulamak mı istemiş yoksa sadece o atmosferi daha iyi anlayabilelim diye mi bu kadar ayrıntısal vurgular yapmış bilmiyorum, bu konuyu araştırmadım fakat her halükârda bu kitabı okuduktan sonra suya asla önceki gibi bakmayacaksınız. Kitabın diline gelecek olursak çok fazla terimsel ifadeler olmasına karşın kitapta anlatılanları anlamakta zorluk çekmiyor ve bu kelimeleri sanki günlük hayatımızda da kullanıyormuşuzcasına alışıyorsunuz. Kitabın sonunda bir sözlük bölümü var ben sayfaları karıştırmadığım için keşfetmedim fakat kitabı okurken yeni bir kelimeyle karşılaşırsanız sözlükten anlamına bakarak da kitabı zorlanmadan okuyabilirsiniz. Kitap oldukça akıcı bir dille yazılmış, çok yoğun betimlemelere sahip değil, kısa ve öz anlatımıyla atmosferin görüntüsünü zihninizde yakalayabiliyosunuz. Bazı okuyucular, kitabı daha iyi anlamak için “Ekler” bölümünü daha önceden okumuş fakat kesinlikle tavsiye etmiyorum. Kitabın gidişatına dair oldukça fazla spoiler içermekte hatta özeti bile diyebiliriz. Kitabın ilk başlarında biraz sıkılabilirsiniz, kitap çok fazla merak uyandırmayabilir. Bu da tamamen çok yeni bir dünyaya adım atmamız ve kavramları anlamaya çalışmamızla alakalı. Bu yüzden birazcık sabretmeliyiz çünkü 1. kısmın sonuna doğru olaylar gerçekten heyecan verici hal alıyor. Kitabın ana karakteri Paul’un ilerleyişi bana Game of Thrones Khaleesi’nin ilerleyişini oldukça anımsattı. Khaleesi’nin sonlara doğru geldiği hali sanki Paul daha erken yakaladı. Genel olarak Paul’e çok ısındım diyemem, kitabın sonuna doğru da soğumuş bulundum. Fakat Paul’u sanırım sevmemiz gerekmiyor herkes gibi inanmamız gerekiyor. Paul’un iç dünyasında barındırdığı duygulara daha çok yer verilmesini isterdim, sanki okuyucuya biraz kapalı kutu gibi sadece ambalajı gösterilmiş. Diğer kitaplarda bu durumun değişmesini umuyorum. Kitabın sonuna gelecek olursak bu kadar güzel bir kitaptan daha ihtişamlı bir son beklerdim. Sanki sayfa bitmiş de yeni sayfaya geçmiş gibi yarıda ve hiç merak uyandırmayan bir son yazılmış. Bu da tabi yazarın tercihi. Kaldı ki kitap hakkında eleştirilecek ufak şeylerden biri, zaten eleştirecek çok şey bulamıyorsunuz. (Leydi Jessica’nın hain olduğunu düşünmelerini de eminim herkes gereksiz bulacaktır.) Kitabın yazım yılını göz önünde bulundurursak, araştırmanın ve sonuç almanın kısıtlı olduğunu da elbet anlarız. Bu da kitabı baş yapıt yapan diğer bir gerçek. Çağını aşan ve hangi yüzyılda okunursa okunsun garipsenmeyecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bence çoktan ölümsüzlüğü yakaladı fakat popülaritesi neden bu kadar düşük anlamış değilim. Filminin çekilmesiyle değerinin biraz daha anlaşılacağını ümit ediyorum. Kesinlikle herkesin okumasını ve kendi yorumunu katmasını tavsiye ederim.
Dune
DuneFrank Herbert · İthaki Yayınları · 202111,5bin okunma
··
2 artı 1'leme
·
25bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.