Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

755 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
KILICINI AL VE BENİMLE BU SERÜVENE KATIL,MÖSYÖ...
İçine şeytan kaçmış bir kadının nefretinin sınırları var mıdır? Arkadaşın için neleri göze almazsın? Bir kadının bir saniyelik kaçamak bir bakışı koskoca iki devleti birbirine düşürebilir mi? Bir adam, sırf sevdiği kadın için ülkesini ve milyonlarca masum insanı savaşa sürükleyebilir mi? Peki ya bir çocuk, sevdiği kadın için ölümle dans eder mi? Uzun bir aradan sonra inceleme yazma isteğimi tetikleyen bu kitapta neler yok ki? Aşk, dostluk, ihanet, entrika, yalan, intihar, savaş, kötülük ve daha onlarca duyguyu 748 sayfalık bir hikayede öyle güzel harmanlamış ki Dumas. Bir yazar düşünün. 1844'te yani yaklaşık 200 sene önce bir kitap yazıyor. Aslında o kitap yazdığını sanıyor ama yaptığı şeyin zihnindeki bir kurguyu yaşamak olduğunu bilmiyor. Duyguları kitabına oldukça iyi yansıtan Dumas, dönemin karakteristik yapısını, konuşurken kullanılan hitapları ve üslupları, hikayenin akıcılığını çok güzel işlemiş. Bu kitaba oturayım bir yarım saat okuyayım diye başlarsanız kendinizi üç saat sonra kitabın ortasında bulursunuz. Çünkü kitap oldukça sade ve akıcı bir dille yazıldığı gibi, insanı meraktan çıldırtabilecek bir kurguya da sahip. O anda okumakta olduğunuz sayfadayken aklınız bir sonraki sayfaya kayıyor. Çünkü kitapta durağan hiçbir yer yok, hep bir koşturmaca hep bir entrika hep bir kavga ve hep dostluk kırıntıları. Daha da ileri gidip şunu belirtebiliriz; Dumas, erkeklerin kadınlar karşısındaki acizliğini, zayıflığını ve bir kadının yeri gelirse bir orduya denk geleceğini muhteşem bir şekilde anlatmış. Bu kitabı bu kadar güzel kılan etmenlerden birisi de diyalogların oldukça resmi bir hava altında geçmesi. Nefret ettiğiniz ya da sizden nefret eden birisiyle konuşurken bile oldukça saygılı bir hava içinde konuşulması, dostum diyeceğiniz insanla konuşurken dahi samimi bir dil yerine resmi ve ciddi bir hava takınılması karakterleri ve diyalogları güzelleştiriyor. Öyle bir kitap ki her karakterin içinde bir duyguyu temsil eden bayraklar var. Mesela Milady adındaki karakter, Uğultulu Tepeler'in Heatcliff'inden sonra gördüğüm en kötü karakter. Ancak bu kadar 'iyi' yazılabilirdi 'kötü'. Silahşorlarımız da birbirinden farklı, aslında oldukça zıt karakterler barındırsalar da konu dostluk olduğu zaman birbirleri için ölümle oturup karşılıklı sigara içebilecek kadar yiğitler. Dumas'ın hayatını araştırdığım zaman da ömrü boyunca birçok kadınla birlikte olduğunu öğrendim. Sanırım kendi zaafı da kadınlar :) Ve kitapta geçen <''Aşk, kazananın ölüme mahkum olduğu bir piyangodur.'' syf 344> ve <''Aşk, dünyadaki tutkuların en benciliydi.'' syf 126> cümleleri aşk temasında yazılabilecek en güzel cümlelerden birkaçı. Kitabı bitirdiğimde on sezonluk bir diziyi bitirmiş gibiydim. Kitap nereden nasıl başladı, buralara nasıl geldi anlamak çok zor ve bittiği için gerçekten üzgünüm. Binlerce sayfa daha okumak isterdim bu olağanüstü hikayeyi. Bu duyguyu nadiren yaşarız aslında, bitmesini istemediğimiz kitaplar vardır, bittiğinde üzüldüğümüz hatta boşluğa düştüğümüz. İşte bize bu hisleri yaşatan yazarlara karşı verebileceğimiz tek şey saygı. Bu yazarlar yüzyıllar sonra bile her zaman canlı kalabilmeli, en azından yüreğimizde... Saygılar Dumas...
Üç Silahşor
Üç SilahşorAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20218,8bin okunma
··
13,2bin görüntüleme
Tamara okurunun profil resmi
Demir maskeli adam:)) bu kitaptan uyarlama film 🎥:) güzel bir okuma olmuş :)) kalemine sağlık ☘️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.