Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

205 syf.
10/10 puan verdi
Bir absürt drama
Vladimir Nabokov bir söyleşisinde onu tanınan eseri Lolita’yı yazarkenki motivasyonunda ‘kalplere dokunma gayesini’ taşıyıp taşımadığını soranlara şöyle cevap veriyor; “İlk olarak kalplere dokunmak ya da zihinleri etkilemek gibi bir gayem pek yok.Şahsen daha çok okuyucunun boğazında bir düğüm bırakmak istiyorum. Nabokov’un Lolita için bahsettiği bu gayesini, İnfaza Çağrı’da da sürdürdüğünü, hatta bu sefer Lolita’ya nazaran daha kısa ve bir hicv havasında olmasının verdiği akıcılıkla hedefi daha iyi tutturduğunu düşünüyorum. Henüz ikinci kitabını bitirmiş olmama rağmen, Nabokov kitaplarında en az karakterler kadar onun dehasını gösteren çok önemli bir unsur var; Mekan.Hatta -bu eser için- dekor dememiz daha doğru olur.Kitap daha çok teatral bir dekorun içinde sahnelenen absürt bir drama oyunu gibi.Hangi karakter zihinde, hangi karakter gerçek hayatta onu anlamlandırmak epey güç.Yazar gerçeklikle hayali kesin bir çizgiyle ayırmaktan imtina ediyor.Yine de dikkat çekmek istediği noktayı anlamak zor değil.Başlarken
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
‘nündeki gibi insanlık onuruna aykırı olan ölüm cezası üzerine yazılmış bir manifesto beklentisi, sayfalar ilerledikçe -bunu da içerisine alan- daha geniş bir perspektifle devam ediyor; Toplumsal yozlaşma. 1917 yılındaki Bolşevik Devrimi’nden sonra Almanya’ya kaçan, daha sonra orada yükselen faşizmden dolayı tutunamayıp çareyi Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınmakla bulan Nabokov için, bu sancılı süreçlerin izlerini İnfaza Çağrı’da görmek mümkün.Toplumu tamamen homojen yapılar haline getirme amacı taşıyan bu iktidarlar, kitapta günün yirmi dört saati gözetlenen bir mahkumun cılız, pespaye bedeni üzerinden ustalıkla hicvediliyor. Sürekli astın üste yaranmaya çalıştığı devlet memurlarından, mahkumları dansa kaldıran(!) gardiyanlara kadar; kokuşmuş bir sistemin sergilendiği acı bir pandomim gösterisi.Verilen infaz kararından çok, bu kararın yerine getirileceği tarihin belirsizliği altında ezilen zavallı Cincinnatus’un ruh hali, ne zaman karaya çıkacağını asla kestiremeyen hezeyanlar içindeki kayıp bir denizcinin ruh haline benziyor.. Sonunda Cincinnatus’un celladının kimliğinin bir şölen havasında açıklanması, ve gerçek hayatta bir entolomog olan yazarın ana karakter Cincinnatus ile hücresindeki örümceği özdeşleştirmesi -ya da örümceğin ağına yakalanan kurbanlarla kim bilir?- benim için en keyifli bölümlerdi.(Çünkü bu bozuk sistem için hepimiz zamanı gelince ezilmesi gereken bir böcekten ibaretiz, Gregor Samsa’ya selam olsun.) Spoiler vermemek adına kitabın kafa karıştırıcı sonuyla ilgili fikirlerimi kendime saklıyorum :) Celladın arkasından okuyucuya gülümseyen Nabokov’un belki de en başından bize vermek istediği o boğazımızdaki düğüm, tam olarak budur. Keyifli okumalar!
İnfaza Çağrı
İnfaza ÇağrıVladimir Nabokov · İletişim Yayınevi · 2007104 okunma
··
4.437 görüntüleme
lilith okurunun profil resmi
O zaman okuma listesine eklendi 🤞emeğinize sağlık ama tadı damağımda kaldı, uzun uzun yazsaydınız da zevkle okurdum :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.