Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

*** Her toplumun temelinde karşılıklı etkileşim yattığından bir toplum en' rastgele olanından en yakınına kadar binlerce ilişkiyi içerir. İlişkiler aynı ve farklı cinsler, aynı veya farklı yaş grupları, aynı ya da ,farklı sınıftan bireyler arasında kurulabilir. Bu ilişkilerin bazıları cinsel olabilir ve cinsel ilişkiler her türlü ilişkide meydana gelebilir. Bazı ilişkiler yardımlaşma ve sevgi bazıları ise siddet ve düşmanlık üzerine kurulur. Çok kısa sürebilecekleri gibi bir insanın yaşamının en güzel dönemine yayılabilir. Görüldüğü gibi oluşumları, doğaları ve süreleri açısından ilişkiler çeşitlidir. Buna rağmen batı toplumu ideolojik açıdan uzun dönemli kadın erkek ilişkilerine ve ebeveynler ile çocuklar arasındaki ilişkilere en yüksek statüyü vermektedir. İdeolojik açıdan bu ilişkilerin gerçekte bir çoğu olmasa da sevgi ve ilgiye dayandığı düşünülür. Bunların 'doğal' ilişkiler olduğu iddia edilir ama daha önce de belirttiğimiz gibi aslında değildirler. Bu idealler tüm diğer uzun süreli veya yakın ilişki biçimlerini dışlayarak 'aile' kavramında somutlaştırılmış ve kutsallaştırılmıştır  *** Evlilik yalnızca cinsel çekicilik, aşk ve romans düşüncelerinin etkisi altındaki ekonomik bir ilişki yada iş sözleşmesi değildir. Aynı zamanda hem kadın hem de erkek için önemli bir statü değişikliğidir. İnsana yetişkin statüsü kazandırır. Bir erkek için bağımsızlık ve başkalarının sorumluluğunu kazanma anlamlarını taşırken , kadın için yeni bir bağımlılık biçimi ve hanehalkının sorumluluğunu üstlenme anlamına gelir. Kadın için birisinin çocuğu olmaktan birisinin karısı olmak yarıbağımlı konumuna geçişi temsil eder. Şüphesiz bu statü değişikliği kadın ve erkeklerin evlenmek istemelerinin önemli sebeplerinden biridir. Evlilik modern sanayi toplumlarındaki genç kadın ve erkekler için eskiden olduğundan daha önemlidir. Bekarlığın belli bir statüsü ve çekiciliği bulunmakla birlikte bu sadece ergenlik döneminin sonuyla yirmilerin başına kadar süren kısa bir statüdür. (Özellikle de kadınlar için) bu dönem eğlenceyle "gözalıcı" bir yaşam tarzıyla ve sorumsuzlukla özdeşleşmiştir. Ancak 25 yaşına gelinmesiyle birlikte akran grubunun gitgide daha çok üyesi evlenip çoluk çocuğa karışınca gözalıcılık solar. Hala bekar kalanlar yalnızlığı zor ve sıkıcı bulmaya başlarlar. İnsanların -ama özellikle kadınların- evlenme nedenlerinden biri ebeveynlerinden ve çoğunlukla şiddetin hüküm sürdüğü ebeveyn evinden kaçma isteğidir.  *** Ne yazık ki çağdaş toplumda romans ve romantik aşk idealleri o kadar güçlü ve yaygındır ki çok az kişi evlilik ilacının şekerinin altındaki acı tadın farkına varabilmektedir. Herkes diğerleriyle sevgi ve anlayış ile yüklü bir ilişki kurmak ister ancak, aile ideolojisi bunu başarmanın tek yolunun heteroseksüel evlilik olduğunu vaazetmektedir. Elbete sevgi ve anlayışa dayalı bir ilişki evlilik dışında ve/veya aynı cinsten bireyler arasında da kurulabilir. Şüphesiz ideal ile realite arasındaki bu uçurum hayal kırıklıklarının, acıların ve boşanmaların bu denli yaygın olmasının sebeplerinden biridir. Çağdaş aile ideolojisi evliliği birbirini seven bir kadın ile bir erkek arasındaki eşit ortaklık olarak sunmaktadır. Ancak modem sanayi toplumunun sosyal, siyasi ve ekonomik yapısı evlilikte eşlerin eşit konumda olmalarına nadiren olanak tanır. Tanım gereği eşitsiz bir ilişkiyi ifade eden kadın ve erkek görev ve sorumluluklarını belirleyen patriarkal ideolojinin üzerine kurulmuştur. 
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.