Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Galile Denizi
Galile Deniziİlhan Berk
7.1/10 · 178 okunma
·
8 görüntüleme
Mustafa Özel okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Galile Denizi’nden itibaren İlhan Berk’in şiirlerinde öncelemeler ve alışılmadık bağdaştırmaların yol açtığı anlam, söz dizim, imge, yazım ve tarihi dönem sapmaları başta almak üzere, hemen her çeşit sapmalar yansıma bulmuştur. “Galile Denizi” başlığının Kitab-ı Mukaddes’te geçen Taberiye Gölünden esinlenerek seçilmesi bu dönemde İlhan Berk’in dikkatinin toplumcu gerçekçi bakış açısından vazgeçerek, bireysel algılamalara, aşka, Hristiyanlık istilahlarına, tarihe, mitolojiye ve ünlü ressamlara yönelmiş olduğuna işaret etmektedir. Bu süreçte Berk’in şiiri iyice batıya ve antik çağların mitolojik unsurlarına açılmış, bu kültürün verileri anokranik biçimde şiir diline serpiştirilmiştir. Şiirde anlam derinleşmiş, zaman mekân ve olay örgüsünde olduğu kadar, şiirin yapı ve kurgusu bilinen sınırların dışına çıkma eğilimi göstermiş, basit mantık yürütülmesi yolu ile kolaycı yorumlara açılan kapılar kapanmıştır. Berk’in Çivi Yazısı, Otağ ve Mısırkalyoniğne adlı eserlerinde bulunan şiirleri, insanda dilin tüm aykırı ve üst imkânlarının sınanması ve denenmesi adına bir zemin oluşturmak maksadıyla kaleme alınmış izlenimi uyandırmaktadır. Bir başka ifade ile, adı geçen eserlerdeki şiirler, sanki “Şiirin kırk türlü yazılabileceğini kanıtlamak” ve şiirin bir üst dil grubu içinde konuşlandırılarak yaratılabileceğini göstermek için yazılmış gibidir. İkinci Yeni şiir anlayışının tipik yansımalarını içeren konuşma diline aykırı şiirler ortaya çıkmıştır. Dil, derin okumalar şeklinde, konu edilen sözcükler bağlamında somuttan soyuta doğru bir açılım süreci içine girmiş, usun baskıcı gücü kırılarak, zengin bir anlam ve tarihi dönem kaleydeskopu ortaya çıkmıştır. Şiir, beyit ve kıtaların bağlayıcılığından kurtularak mikro boyutlarda ele alınmış; dize dize, hatta kelime kelime kurulmaya başlanmıştır. Şifreli bir dil eşliğinde usun ölümü ve anlamın örtülmesi gerçekleştirilerek, halis İlhan Berk şiirinin, dilin deformasyonuna dayanan girift yapısı ortaya çıkmıştır. Eksiltmelerin Galile Denizi’nden başlayarak İkinci dönem ve sonrası şiirlerinde anlamı dip sularına çektiğini, İlhan Berk’in deyimi ile “hiçten doğan bir şiir”in yaratılmasında etkili bir sapma türü olduğunu söyleyebiliriz. Şairin sustuğu, şiirle okur arasında üretilen anlamın şiiri tamamladığı bir sapma olarak eksiltmeler İlhan Berk şiirinin nerede ise bütün evrelerinde karşımıza çıkaktadır. Eksiltmeler, cümle eksiltmeleri olarak yüklem, tümleç, zarf gibi sözdizim unsurlarının dilbilgisi kuralları açısından bilinçli bir biçimde, dizenin dışına çekilmesi, bir başka ifade ile bu ögelerden bir veya bir kaçının eksik bırakılması ile oluşturulmaktadır: İlhan Berk, ikinci dönem şiirlerinde anlamla bir ölüm kalım savaşına girmiştir. Asırlarca hüküm sürmüş anlamın üzerine ölü toprağı atılarak, şiirin dip sularına çekilmesi sağlanmıştır. Şiirde, anlamlı göstergelerin üstü çizilmiş, dil deformasyona uğramış, şiir dilinin sınırları genişlemiştir. Sapmalara uğramış bu dil, Türk şiirinde büyük bir değişime işaret etmekte, deformasyonun sınırlarını zorlayan çizgisi, gücünü başka hiçbir şiirsel erkle paylaşmak istememektedir. Kısaca, İlhan Berk şiirinde, “Sözcüklerin anlamları yok, kullanımları vardır” ilkesi hâkim olmaya başlamıştır.
Mustafa Özel okurunun profil resmi
1958'de yeryüzü ve gökyüzünü tanımış İlhan Berk yazıtları. Bu dünyaya anlam kazandırma çabası. Zamansız bir anda Galile Denizi kıyısında durup Mesih ve mucize bekleyen insanlara, dilin bozularak yeniden oluşturma çabasıyla verilen cevap. Ünlü ressamların tablolarını ilmek ilmek betimlediği dizelerinde canlandığını görmek Picasso'nun, ayaklandığını görmek, belki koştuğunu Paul Klee'nin... Tarzı belli bir kalıba sığdırılamayacak özgünlükte olan, ikinci yeninin henüz ilk tohumlarını eken, sonsuzluğa bırakılmış sonsuz bir kitap.
Mustafa Özel okurunun profil resmi
Galile Denizi ile başlayan öncü şiirler, insanın insanlar arasındaki ve kâinattaki yerini arayan, fakat bulmaya niyetli olmayan bir şairin dar labirentler içinden süratle çıkmaya çalıştığı, bu arada yön pusulasını yitirerek, gittikçe başlangıç noktasından uzaklara düştüğü bir çıkmaz sokağı andırmaktadır. Çıkmaz sokaklarda sahnelenen bu arayış, İlhan Berk şiirinin trajedisini oluşturmaktadır. Aynı zamanda mitolojiye ilgisinin "Galile Denizi" ile başladığını söyleyebiliriz. Gerek sözdizim sapmalarıyla, gerek dili zorlamasıyla, gerek düzyazıda söylenebilecek olanı şiirde söylemeyerek kolayca çevrilemeyen ve anlatılamayan bir şiir anlayışı ortaya koyması, gerek karmaşık ve içinden çıkılması zorlaşan postmodern bir bilinçaltı akışının şiir diline yansımasıyla ve gramer kurallarını iyice göz ardı edilmesiyle eleştirmenler tarafından İlhan Berk’in Şiirleri, "Galile Denizi" öncesi ve sonrası olmak üzere genel olarak iki ana dönem halinde ele alınmıştır. Berk, dizedeki dilbilgisi ögelerinin yerlerini değiştirmekle kalmaz, bazı sözcükleri eksik bırakarak, tümceyi iyice kapalı ve karmaşık bir yapıya büründürür. Anlamın genel anlamda kapalı olması bizlere yeni kapıları aralamamıza davetiyedir. Ayrıca bu şiirler alt görülen gerçekleri dile getiren, sözün iktidarına dayanan şiir diline bir başkaldırı olarak nitelendirilebilmekle beraber, asırlardır el üstünde tutulan söze bir başkaldırı olarak, “Sözün en aza indirgenmesidir.” şeklinde özetlenebilir. İlhan Berk, “Dil şairin kimliğidir, şairin kanıdır”, “Yer altı dilleri ile yazar şairler” , “Kazısı dil olan bir kazıbilimcidir şair” gibi ifadelerle sözcüklere ve sözdizimine dayalı sapmalardan oluşan bir şiir dili yaratmak konusundaki istek ve düşüncelerini her zeminde ortaya koymaktadır. 1950’lerin ilk yarısında İkinci Yeni şiir anlayışının filizlenmesi ile birlikte, İlhan Berk’in batıya yönelişi iyice belirgin hale gelmiş görünmektedir. Berk, bu yönelişi kendisi de kabul ederek, “Galile Denizi’nin dış kökenlerinde Mallarme, Rimbaud, Artaud, Cummings vardır.” tespitinde bulunacaktır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.