Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

202 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
yan(may)an kitapları okuyalım!..
"Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir."
Irvin D. Yalom
Irvin D. Yalom
"Ne de olsa ben geleceklerin önleyicisiyim, öngörücüsü değilim."
Ray Bradbury
Ray Bradbury
Önceleri bilim kurgu eserlerin kitap ya da film, dizi fark etmeksizin geleceği öngördüğü ve gerçekleşmeden sunduğunu düşünürdüm. Şu anda da bu düşüncem çok değişmedi ancak genişledi. Artık bilim kurgu eserlerin geleceği öngörmekle kalmayıp geleceği değiştirebilmek için uyarı niteliğinde eserler olduğunu anladım. Tam da Yazarımızın dediği gibi "öngörü değil önleyici..." Fahrenheit 451 kitabının isminin tam olarak nasıl oluştuğuna değineyim ilkin,
Son Yaya
Son Yaya
kitabını yazdıktan sonra fahrenheit 451 'de bu yürüyen bireyi Clarisse olarak çıkarır karşımıza, kitap şekillendikçe "itfaiyeci" olarak devam eder hatta son minvalde "Gece Yarısından Çok Sonra" olarak isim vermiş. Ama içine sinmediği (iyi ki) için bir gün İtfaiye Teşkilatının şefini arayarak "kitap kağıdının kaç derecede tutuşup yandığını" sorar. "451 fahrenheit" cevabını alır ve kendisi bunu "
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451
" olarak tersine çevirip kitabın ismine karar verir. Kitabın henüz girişindeyken bizi yangın alevleri sarmalıyor, kitaplar yakılıyor. Bu sahne gözümüze korkunç ya da abes gelebilir ancak Fahrenheit 451’in bahsettiği dünyada kitap okumak bir suç unsuru ve doğal olarak okuyucu olan suçlular suç materyallerinin yakılmasıyla cezalandırılıyor. Peki bu kitapları yakan kimler? Cevap veriyorum: Devlet; itfaiyecileri kullanarak kitapları yakıyor. Evet, itfaiyeciler söndürmek yerine yakıyor. Evler artık yangına dayanıklı hale gelmiştir ve insanların düşünme, sorgulama yetisi elinden alınıyor ve de kitaplar yakılıyor... Tamam, bu gerçek dünyada, günümüz Türkiye’sinde olan bir olgu değil. Fakat romanımızda geçen bazı cümleler toplumun kendisinin süreç içerisinde kitap okumayı bıraktığını, kitap okumayı tamamen bırakmadan önce benim deyimim ile içerisi hem duygusal hem de bilgisel açıdan boş, süslü püslü, cicili bicili birkaç şey okumakla yetinilmiş. Güçlü, bir şeyler anlatan, aktaran ve hissettiren eserleri okuyan insan sayısı gitgide yok düzeyine inmiş. Sonra ise okuma eylemi tamamen kesilmiş. Ardından bir de kitap okumak büyük bir suç unsuru haline gelince, çoğu zaten okumayan toplumun içerisinde çıkan tek tük aykırı ayrık otlarını da biçebilmek için itfaiyeciler tutulmuş. Geçmişimize baktığımızda Türk halkının genel olarak okumaya alışık olmadığı görülebilir. Matbaanın Türk kültürüne gelişinin bile uzun bir süreç aldığı gözlemlenebilir. Konuya dair ayrıntılı açıklama "Eşekli Kütüphaneci" incelememde belirtmiştim zaten, buraya bağlantısını ekleyemiyorum ne yazık ki... :// Günümüzde hem gazete hem de kurgu ve kurgu dışı alanlardaki kitap, dergi okuyucu oranı gittikçe azalıyor. Bunun en büyük sebebinin insanların yorulmadan sadece eğlenmek istedikleri olduğunu söylersek sanırsam ki yanılmam... En son ne zaman bir gazetenin tüm eklerine ilgi duydunuz?! En son ne zaman bulmaca çözdünüz?! En son ne zaman büyük bir zevkle bir kitap okudunuz?! Ve en son ne zaman bunun bir daha asla olmayacağını düşündünüz?! Kitapla beraber bunu çokca sorguluyorum aslında, bir daha kitap okuyamamak ve onların yakılmasını eğlence haline getiren insanlara şahit olmak... Eğlence!.. İnsanların eğlenceye düşkünlüğü konusu altında Fahrenheit 451'in dünyasına baktığımızda duvarlara monte edilmiş televizyonlardaki eğlence programlarını, saatlerce konuşup birbirini çekiştiren "oturma odası aileleri"ni görüyoruz. Günümüz Türkiye'sinde eğlence programlarının, uygulamalarının insanları avlayıp saatlerce kendileri ile ilgilenmesini sağlamaları bir yana; Fahrenheit 451'de oturma odası aileleri sayesinde varlığını anladığımız görüntülü konuşmanın, daha da genellersek, fiziksel olarak yanımızda olmayan insanlarla vakit geçirebileceğimiz sanal alanların günümüz Türkiye'sinde kapladığı alan o kadar çok ki yanımızda olan insandan daha çok yanımızda olmayan, ancak telefonda olan insana vakit ayırıyoruz. Fahrenheit 451'de üniversitelerin de hali yaman. Hepsi kapatılıyor, akademisyenler işsiz kalıyor. Hatta öyle ki bazı entelektüeller berduş olarak trenlerde, orada, burada yaşamaya çalışıp bir de önemli kitapları ezberleyerek, kitapların yeniden basılabileceği döneme kadar aktarıcılık görevi üstlenerek, bireysel ölçüde yapabileceklerini yapıp sorumluluklarını yerine getirerek bir parça kitapları okumaya çalışıyorlar. ¶¶Hepimizin fotoğrafik hafızası vardır, fakat bütün bir ömrü, gerçekten orada olan şeylerin nasıl önünü tıkayacağımızı öğrenmeye harcarız. Burada aramızda olan Simmons bu konu üstünde yirmi yıldır çalışıyor ve artık bir kere okuduğumuz bir şeyi yeniden hatırlayabilmek için bir yöntemimiz var. Montag bir gün Platon’un Devlet’ini okumak ister misin?” “Elbette!” “Ben Platon’un Devlet’iyim. Marcus Aurelius’u okumak ister misin? Bay Simmons, Marcus’tur.” “Nasılsınız?” dedi Bay Simmons. “Merhaba,” dedi Montag. “Şu günahkar politik kitap Gulliver’ın Gezileri’nin yazarı Jonathan Swift ile tanışmanı istiyorum! Şu diğer arkadaş da Charles Darwin ve şu da Schopenhauer ve şu Einstein ve burada, dirseğimin dibinde olan da Bay Albert Schweitzer, oldukça da iyi yürekli bir filozoftur. İşte hepimiz buradayız, Montag. Aristophanes, Mahatma Gandi, Gautama Buddha, Konfüçyüs, Thomas Love Peacock, Thomas Jefferson ve Bay Lincoln. İstediğini seç. Bizler ayrıca Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’yız.” Herkes sessizce güldü. “Olamaz,” dedi Montag. “Ama öyle,” diye Granger gülümseyerek yanıtladı. “Biz de kitap yaktık. Kitapları okuruz, sonra, bulunmalarından korkarak, yakarız. Mikro filme çekmek işe yaramıyor, çünkü durmadan seyahat ediyoruz; filmleri gömüp sonra dönmek istemiyoruz. Her zaman bulunmaları olasılığı var. En iyisi onları, kimsenin şüphelenip bulamayacağı yaşlı kafalarda saklamak. ¶¶ Günümüz Türkiye'sinde çok şükür bu yok; ancak akademilerden çıkan öğrenciler ne kadar nitelikli, verilen eğitimin kalitesi ne düzeyde; sorgulanabilir... Kaçımız sevdiğimiz bir kitabın sayfa sayısı söylendiğinde onu ezberden söyleyebilir ki, kaçımız bunun kitap aşkı ile bir mecburi görev olarak adledebilir ki kendisine... Ütopik değil mi?! Olası bir şey olarak düşünürsek bir daha o kitaplara dokunup puntolara göz atamadığınızı düşünün. Dehşete kapılıyorsunuz değil mi?! Ele aldığımız konular bağlamında baktığımızda; gelecek, bir korku ütopyası vadediyor... Kitapları okumalıyız, onların hepsininin hafızamızda yer tutmasına olanak sağlayamasak da ; anlattığımız daha doğrusu anlatabildiğimiz ölçüde karşı tarafa aktarabilmeliyiz... "Söz daha ağızdan çıkarken yokluğa karıştığı için, zihnin dışında başka bir yere geri dönülemez." (alıntı) Kitap okuma yasağı yazı yasağının yanısıra başka bir yasağa daha işaret eder: Konuşmak da yasaktır. Okumanın “bir tür konuşma yöntemi” olduğunu bildiğimiz için bu yasağa çok da şaşırmamak gerekir. Üstelik konuşmanın düşündürmesi an meselesidir. Bradbury’nin romanında insanların oturup konuşacakları bir yerin -verandanın- yokluğu bu yasak yüzündendir... Bazen yazarlar henüz var olmayan bir dünya üstüne yazar. Tam anlamıyla şu an o andayım, bunu yapmalarının pek çok sebebi vardır; geriye değil ileriye bakmak iyidir. İnsanlığın seçmesini umdukları veya seçmesinden korktukları bir yolu aydınlatma ihtiyacı duyarlar. Geleceğin dünyasının günümüz dünyasından daha büyüleyici veya ilginç olduğunu düşünürler. Bizi uyarmaya ihtiyaçları vardır. Cesaretlendirmeye. Hayal etmeye. Yarından sonraki gün ve ondan sonraki tüm yarınlar üstüne yazmanın sebepleri, yazan insanlar kadar çok ve çeşitlidir. Kitaplar bazen bize uyari nitelikleri taşıyarak gelir; sahip olduğumuz şeylerin değerli olduğunu ve değer verdiğimiz şeylerin bazen kıymetini bilmediğimizi hatırlatır.... Okur kalın...
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
··
21,9bin görüntüleme
Denizci Okur okurunun profil resmi
Geleceği değiştirebilen uyarıcı nitelikteki kitapları okumanın önemini ve kitapta yaşanan olayların günümüzdeki yaşamla benzerliğini çok güzel ifade eden inceleme yazınızı çok beğendim.
Ayfer okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim, okumuş olup bir fikre ve aslında nasıl olurdu düşüncesine kapılmış olmanızın, detayları irdeleyen farkındalığınız içinde ayrıca teşekkür ederim. Umarım bu dünya bir gün yaşanmaz ve bizler okumak istedikçe ; okuyabiliriz...
emine okurunun profil resmi
Epey oldu kitabı okuyalı ama sayfa sayfa hatırlattı incelemen.. Yüreğine sağlık.. Ne güzel bir soru " Bir daha kitap okuyamayacak olmayı hiç düşündünüz mü? " Evlerden ırak.. Düşünmeyi bile düşünmek istemedim 🙈😊
Ayfer okurunun profil resmi
Irak, hem de hiç yakın olmasını tahayyül etmeyeceğim şekilde ırak olsun güzel kadın. 🤗🤗 Değerli yorumun için ayrıca teşekkür ederim. 💜🍀
Ayfer okurunun profil resmi
Dişçi koltuğunda paylaştım, bakın(!) çok acılar çektim.. :)) Moral olsun diye okuyabilirsiniz. 🥰🥰
Bu yorum görüntülenemiyor
Arda Kayra okurunun profil resmi
En keyifli okuduğum incelemelerden biriydi elinize sağlık.
Ayfer okurunun profil resmi
Teşekkürler, mutlu etti yorumunuz. 🤗🤗
Levent okurunun profil resmi
Yine dopdolu bir kitap yorumu olmuş. Birçok, yerinde tespit de var üstelik. Emeğinize sağlık. Yaşadığımız şu saçma günlerde güzel insanların da var olduğunu bilmek, ufka bakabilmek için umut ve cesaret veriyor. Var olun...
Ayfer okurunun profil resmi
Kitap o kadar etki bıraktıki ben de, her satırını hatırlıyorum diyebilirim. Ve bu kitapla beraber ;bundan sonraki okuyacaklarımda şekillendi. Yaşam tarzı, bakış açısı kat be kat değişti diyebilirim. Anlıyor ki insan, kitaplar var ise varız. Okuduklarımızdan bir nebze bir şeyler çıkarabilirsek ne mutlu bize. Bu doğrultuda yazdıklarıma da saygıyla göz attığınız için teşekkür ederim. Sizler de var olun. 🍀🤗
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.