Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

131 syf.
6/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Cepheye Giderken
İsmini vakfı ve onun fonlanmış üyeleri vasıtasıyla çok duyduğum Heinrich Böll’ün okuduğum ilk kitabı olan Trenin Tam Saatiydi bir tren ile Doğu cephesine gitmekte olan Andreas’ın tren yolculuğu boyunca ölüme adım adım yaklaştığı düşüncesiyle kafasındaki ümitsizlik, pişmanlık ve karamsarlık üzerine kurulu bir eser. Kitap ilk seksen sayfa bir trende geçiyor. Son kırk sayfa ise bir randevuevinde geçmekte. Dolayısıyla kitaptaki mekân çeşitliliği çok kıt. Zaten Böll için önemli olan cepheye giden bir askerin düşüncelerini aktarmak. Yani amaç sürükleyici, akıcı bir eser yaratmak değil. Savaşın birey özellikle bir asker üzerindeki psikolojik etkisini yansıtmak istenmiş ve bence de başarılı olmuş. Zira kimse bir savaşa güle oynaya gitmez. Özellikle genç ve önünde uzun bir ömrü ve gerçekleştirmek istediği hayalleri olan biri için. Bu bağlamda Andreas’ın da bazı hayalleri var, piyano eğitimi almak gibi. Ama bu hayali Alman eğitim sistemi, Nazi hükümeti ve savaş sebebiyle gerçekleşmemiş bir genç asker. Andreas’ın tren yolculuğunda tanıştığı iki asker daha var. Bunların isimleri kitabın sonuna doğru ortaya çıkıyor. O zaman kadar sadece Sarı ve sakalı uzamış asker olarak biliyoruz bu iki kişiyi. İsimlerinin verilmemiş olması bence bir amaçla yapılmış. Savaşa gitmekte olan ve yakında öleceğini düşünen insanlar yeni arkadaş yapmak ya da yeni insanlarla tanışmak gibi dertleri olmuyor. Nasılsa yakında öleceklerini düşünüyorlar, yani sosyalleşmenin de pek mantığı yok bu açıdan bakınca. Kitabın yaklaşık son kırk sayfası ise yukarıda da belirttiğim gibi Lviv’deki bir randevuevinde geçiyor. Burada kendisi gibi piyanoya meraklı Polonyalı bir kız olan Olina ile tanışıyor. Olina da yalnız, o da ailesini kaybetmiş ama bir amacı var. Ta ki Andreas ile tanışana kadar. Olina için Alman olması sebebiyle düşman sınıfına giren bir genç olan Andreas ile aralarında bir yakınlaşma oluyot. Bu cinsel manada bir yakınlaşma değil. Onları birbirine bağlayan şey her ikisinin de savaş sebebiyle yalnızlaşması ve hayallerini kaybetmiş olmaları. Yıkım edebiyatının öncülerinden olan Heinrich Böll’ün bu eseri türden hoşlananlar için çok değerli. Özellikle anti-militarist düşüncede iseniz eminim çok hoşunuza gidecek bir eser. Ancak bir kitaptan sürükleyicilik, akıcılık gibi beklentileriniz varsa bu kitap sizi sıkar. Kitapta çok fazla diyalog da yok. Genelde Andreas’ın kafasından geçenleri okuyoruz. Kitabı almadan önce bunu da not etmenizde fayda var.
Trenin Tam Saatiydi
Trenin Tam SaatiydiHeinrich Böll · Can Yayınları · 2019465 okunma
·
371 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.