Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-1998 Baskı Arka Kapak Yazısı- Çocukların soruları, kuşlara benzerler. Onlar, aklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular, kimi zaman öylesine yükseklerden uçarlar ki, beynimizin dağları, ovaları ve kıvrımları bile çok aşağılarda kalır. Bu tür soruları boşluğa bırakanlardan biri de, benim uykusu bulutlu oğlum Fırat'tır: "Baba, kargalar neden kara biliyo'musun?", "Yumurtalar neden uçmuyor?", "Deniz balıkların evi mi baba?", "Ay amca evlerdeki ışıkları yiyor, onun için çok ışığı var onun di mi?", "Vapurlar batınca denizin canı acır mı baba?"  Fırat da, doğanın kaçınılmaz sonucu olarak bir gün büyüyecek. O zaman, onu sırtıma alıp sokaklarda gezdiremeyeceğim. Belki de, şimdi yaptığı gibi, elini başına koyup, "Baba, beni sırtına alsana!" demeyi bir gün kendiliğinden bırakacak. Onun çocukluğunun bittiğini belki o zaman anlayacağım. Yıllar sonra, sanki gizli bir kentten söz eder gibi, "Ben nasıl bir çocuktum baba, anlatsana!" diye soracak. Ben de, o zaman kendime "Şimdi ben o çocuğu nerde bulabilirim?" diye sormamak için, Fırat'ın dünyayı yeniden kuran sözlerini ve anlamı yerinden oynatan sorularını bir kenara yazmaya başladım. Önceleri, bunları yayınlamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama kirpi saçlı çocuğun sözleri öyle yerlere vardı ki, sıradanlığın sınırlarını zorlamaya başladı. Bu kitabın yazılışı bittiğinde, beş yaşını zamanın sıçrama tahtasından süt içtiği bardağa yuvarlayan Fırat soru sormayı sürdürüyordu: "Baba, insanlar eskir mi?", "Anne baba ayrılınca önce hangisi evden gider?", "Fillerin neden gagası yok baba?"...  Sanıyorum, içinde çocuk olan her evde bu kitabın benzerleri yazılıyor.  Büyüklere rağmen!!!! *** 2018 Tanıtım Bülteni Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sorduğu sorular benim yaşamım boyunca karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: “Yumurtalar neden uçmuyo’ baba?” Bir diğeri mutfak penceresinin önünden uçarak geçen kuşlar yüzünden soruldu: “Kargalar neden kara biliyo’ musun?” Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan çıktı: “Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?” En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıköy-Eminönü vapurunda buldu beni: “Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?” Halime gülüyorsunuz elbet, ama ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir çocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa götürebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana düşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerçeklerin ve düşlerin içine dalmak oldu. Döndüğümde yanımda Márquez, Galeano, Uyar, Tolstoy, Cansever, Neruda, hatta bir sürü astronot ve saat tamircisi de vardı! Fırat’ın bazı sorularına yanıt olarak onları getirmiştim. Okuyunca göreceksiniz; çaresiz bir babanın işine yaramışlar mı, yaramamışlar mı?
Elimi Tut Yeter
Elimi Tut YeterAkgün Akova · Çınar Yayınları · 201851 okunma
·
170 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.