Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

536 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Bu eseri de bitirerek Lermontov maratonuna bir son verdim. Onu tanıdıktan sonra bu hayatta yalnız olmadığımı fark ettim, 217 yıl önce doğup 27 yıl yaşamış gibi hissettim. Lermontov, her ne kadar bir yanım bir şeyler için hırsla çabalasa da diğer yanımın da varlığını bana hatırlattı. Toplum için "ruhumun yarısını kestirip atmamam" gerektiğini, iyisiyle kötüsüyle iki ruhun sentezi olduğumu kafama kazıdı. -- 1000kitap kullanıcıları, Instagram kullanıcılarından farkınız yokmuş meğer! Yalnızca çiçekli böcekli fotoğraflarda önerilen basit şeyleri okuyor, "Özgürlüğün Son Oğlu" gibi tıka basa edebiyat dolu şeylere burun kıvırıyorsunuz. 41 okuma çok büyük bir utanç! Her yerde "Satranç" "Şeker Portakalı" "İnsan Neyle Yaşar" görüyoruz ancak kitap okumak demek 80 sayfa okuyup edebiyattan anladığını sanmak değil! Duymak istediklerinizi okuyarak, çok katmanlı eserleri boş vererek ileri gidemezsiniz. -- Hem kendime bir hatırat olarak, hem de bu incelemeyi okuyacak birkaç kişiye şiirleri özetlemek istiyorum. "Hançer" kitabındaki şiirler gibi göndermeli ve gizli anlamlı şiirlerden ziyade tek anlamlı ve daha olay odaklı eserler çünkü. Kafkas Tutsağı: Puşkin'in "Kafkas Esiri" tadında bir eser olmuş. Lermontov'un betimlemeleri Puşkin'in betimlemelerinden kat kat iyi bu arada. Konu çok benzer, özgürlük hevesiyle başka diyara giden ama bu diyarın felaketine uğrayan ve eski gençlik günlerini arayan gençler var tekrardan, Çerkes kızları yine merhametli, sevecen ve çok güzel, gene aşık olma maceraları var, var da var! Puşkin'in eserinde Çerkes kızı, kölenin başkasına aşık olduğu gerçeğini kabullenir ve yine de yardım eder; Lermontov'un eserinde devrimci romantizmin de etkisiyle Çerkes kızı bu aşkı kabullenmez ve köleyle birlikte kaçar. -- Çerkesler: 1763'te başlayan Rus-Çerkes Savaşı, Lermontov'un askerlik yaptığı dönemde en azılı dönemindeydi. Lermontov'un Kazaklarla bizzat yürüttüğü operasyonlar ona iyi bir betimleme yeteneği anılar topluluğu getirmiş. Kısa ve öz bir şekilde Çerkeslerin savaş felsefesine, köylerinin görünümlerine ve Kafkas Savaşı anlarına tanık oluyoruz. Lermontov, "Kafkasya'nın En Büyük Şairi" lakabını hak ediyor. -- Korsan: Lermontov'un "Hançer" kitabındaki şiirlerinde de, "Kafkas Tutsağı" poemasında da olduğu gibi burada da kahramanların gençliklerini heba ettikleri ve artık buna bir son verme, hayatı dolu dolu yaşama fikri görülür. Ayrıca "Mtsıri" poemasındaki aile yokluğu, yabancılar tarafından yetiştirilme olayı burada da var. Ana kahramanın kimseye güvenememesi ve yolculuğa çıkma isteği de Peçorin karakteriyle benzer. Şiirin geçtiği zamanlar 1821-29 Yunan Bağımsızlık Savaşı dönemi. O yüzden Türklere barbar olarak sesleniyor kahramanımız. Bu özelliğin yanı sıra karakterin bulunduğu konumlar (Romanya, Yunanistan) ve maceracı ruhu, bana Karamanlı Türkçesinde yazılmış ilk roman olan "Tamaşa-yi Dünya ve Cefakar ü Cefakeş" romanını hatırlattı. -- Kanlı: Kafkas kültüründe yer etmiş olan kan davası temasını görüyoruz. Puşkin'in "Tazit" şiirini incelerken kullandığım alıntıyı buraya da ekleyeceğim: "Bir katil olmaktan daha aşağılık bir şey varsa o da başkasının canını bile yakamayacak bir adamdan katil yaratmaktır." Kan davası adı altında masum insanları katleden Çerkes, buna sebep olduğuna inandığı mollayı da katleder. Ancak aslında tek sebep kendisidir, ya da onun ailesini öldüren Akbulat'tır, ama ölen ölmüş, sebebin kim olduğu pek de bir şey kazandırmayacak. -- Culio: Hikaye, ana kahramanın sevgilisini aldatması ve bundan pişman olmasıyla alakalı. Ne yaparsa yapsın sevgilisini unutamıyor. Onu unutmak için ülke ülke geziyor, meşguliyet yaratıyor ama nafile. Hikayenin bir yerinde "Hangimiz daha zavallıyız?" diye bir dize geçiyor. Zavallı olan gayet de kızımız Lara. Sen aldat, ayrılın, sonra ağla zırla sevgilinin ardından. Sebebi olduğun şeyden dolayı acı çeken kimse zavallı değildir. Bu arada, ah canım Madina'm!..* *Madina: İnceleme yazarının uzunca bir müddet unutamadığı, bu şiirle tekrar hatırladığı güzel insan. (inceleyenin notu) -- Ölüm Meleği: Diğer poemalar kadar sevemediğim, hatta hiç sevmediğim bir poema oldu. Lermontov'un "arım balım peteğim aşkım kuşum" eserlerini sevmiyorum. Bunalım edebiyatında ilk ona kesinlikle girer, böyle de kalsın. Külliyat tamamlanmak için okunabilir. Gereksiz ve aşırı fazla betimleme var ve konusu yazarla çelişiyor. Lermontov huzur arayan bir adamken hikayenin kahramanı Zoraim savaş arıyor. Culio eserindeki gibi erkeklerin kızların değerini bilemeyişi teması var. -- Günah Çıkarma: "Dünyada cenneti bulmuşluk" ve delilsiz, keyfekeder adalet sistemine gönderme var. 7 sayfacık bir eser de olsa ben sevimli buldum. Okurken "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" havası aldım. Gerçekten de bazı hayatlar vardır, ölümden beter. -- Özgürlüğün Son Oğlu: "Boris Godunov" incelemesinde 800'lü yılların başında birçok Slav kabilesinin dağınık yaşadığını ve Vikinglerin bu kabileleri birleştirip "Kiev Rus Prensliği"ni kurduğunu söylemiştim. Burada bu olayın aslında nasıl olduğunu ve bazı kişilerin nasıl başkaldırdığını anlatıyor. Karakterlerden "Vadim"in ismi tesadüf değil, "Vadim" Lermontov'un yarım kalmış bir roman denemesinin adı. Şiir kitaba adını verecek kadar güzeldi, anlatım tarzıyla, vermek istediği mesajla. Şiirde yalnızca bir çarpışma görmüyoruz, aynı zamanda özgürlüğünü bile isteye vermiş cahil bir halk, acımasız ve muhalefetsiz bir iktidar ve onu hiç sevmeyen, saymayan bir halkıbulunduğu şartlardan çıkarmaya çabalayan bir insanı görüyoruz. Sondaki "Ruslan ve Lyudmila" göndermesi hoşuma gitti. -- İsmail Bey: Lermontov'u okurken umutsuzlu aşk sendromu görürseniz şaşırmayacaksınız. "Ya bari bir saat yanımda kal, ne acelen var?" diyen kıza bir saati acele gören ana kahramanımız, sonra ağlıyor zırlıyor kızı göremeyeceğim diye. Kalsana, ahmak mısın? Hikayemizde küçüklüğünde Rusya'ya gönderilen, orada birisinin nişanlısına göz koyan ve sonra birden Çerkes damarı kabaran İsmail Bey'i tanırız. Kahramanlık çabası, ırkçılık karşıtlığı gibi konular işlenmiş. Sonu çok saçma ve gereksiz trajik olmuş. İsmail Bey, kardeşi Roslambek'in aksine yiğitçe savaşmayı seçmiş, dinsiz imansız şerefsiz demek neden? -- Litvan Kızı: Tatyana ve Polina gibi yine bir güçlü kadın karakteri görüyoruz ancak olaylar biraz abartıydı. O aşk cümlelerini okurken mest oldum ancak bir kız için savaş başlatmak olmamış, başka bir tema olsa tadından okunmazdı. Aileye sadakat, intikam gibi konular işlenmiş, tipik Lermontov şiiri. -- Bastunci Aulu: Kitapta en sevdiğim eserlerden birisi. Akbulat ve Selim isimlerini sırasıyla Kanlı ve İsmail Bey'de gördük; Zara ismini de İsmail Bey'de gördük. Ancak yanlış anlaşılma olmasın, isimler tesadüf eseri. Hikayemiz, kızımızın tek başına bacanak olmasıyla başlıyor, iki kardeş de aynı kıza tutuluyor, sanki dünyada başka kız yok. Lermontov'un keskin hatlarını çok seviyorum. Bir eserinde erkekler uysal bir kedi gibi oluyor ve kadınların emirlerini yerine getiriyor, bir eserindeyse masaya yumruk vurup "Benim olacak lan o kız!" diyor. Kötülük yapma isteği insanı nerelere kadar götürüyor diyebileceğimiz harika bir hikaye. -- Hacı Abrek: Çerkes milletinin aile bağlarına verdiği değeri gözler önüne seriyor yazarımız. Yaşlı bir adam için oğlunun cephede ölmesi gurur kaynağı, kızının kocaya kaçması utanç kaynağıdır. Cinsiyetçilik falan diyenler olacak da erkekler de diken üstünde merak etmeyin. Hikaye bir babanın utancını temizleme ihtiyacıyla başlıyor, gençlerden kızını ona geri getirmesini istiyor. Hacı Abrek gönüllü oluyor, ancak kimse "Bu herif niye gönüllü oldu, karşılıksız iyilik olur mu hiç?" diye düşünmüyor. Hacı Abrek tabii ki kan davalısı Beybulat'ı öldürme fırsatını tepmeyecek. Leyla'yı babasına dönmeye ikna etmeye çabalasa da hiçbir işe yaramaz ve Beybulat bilinmedik bir sebepten, Leyla kafası kesilerek, Leyla'nın babası da üzüntüden ölür. Hacı Abrek zevkten dört köşe olmuştur. -- Boyar Orşa: Puşkin'in "Büyük Petro'nun Arabı"ndaki Çar'ın İbrahim'i vaftiz etmesi, yedirip içirip giydirip yardım etmesi senaryosu burada da var. Her ne kadar Çar sarayında kalsa ve hayatının sonuna kadar refah dolu olsa da geleneklerinden şaşmayan Orşa, Dinyeper kıyısındaki şatosuna döner. Her şey iyi hoş derken kölesinin ona anlattığı hikayeden sonra kızını dikizler ve bir başka köleyle aşk yaşadığını görür ve oğlanı idam ettirmeye karar verir. Şimdi şöyle bir çifte standart var: Eyvallah tamam, çocuk, itaat etmesi gereken kızla sahibe-köle ilişkisinden ziyade sevgililik ilişkisi kurmuş ama iki tarafın da istediği bir şey için niye sadece erkeğe ceza kesiyorsun, daha doğrusu, niye ceza kesiyorsun? "He şimdi öldürdün adam mı oldun?" derler adama. Oğlanın idam edilirken tıpkı "Günah Çıkarma" poeması gibi konuştuğunu fark edeceksiniz. Aynı cümleler tekrar yazılmış çünkü sahiden de. Ayrıca "Mtsıri"deki yaşama isteği, aşk dolu satırlar da var, bu kısımdan çok etkilendim. Sonrasında tesadüflerle dolu bir savaş, Lermontov'un usta betimleri ve üzücü, beklenmedik bir son. -- Saşka: Sözde "Ahlaki Şiir" ama ahlakla alakalı bir şey göremedim, sıkıntı bende mi acaba? Lermontov'un sosyete ve Petersburg düşmanlığını şu dizelerle net bir şekilde anlıyoruz: "Kahramanımız Moskovalı, Neva'ya/Düşman olduğum için ve dumanına." Ancak arkadaşı Gogol de tam bir Neva aşığıdır. Çelişkiye bakın. Puşkin'in "Dahinin eserini çiziktiren barbar ressam" yakıştırmasını Lermontov da "Yolculuk defterini karalayan eleştirmen" şeklinde yapmış. Saşka tipik ataerkil bir baba ve içindeki genç kızı öldürmemiş bir annenin oluşturduğu bir aileden geliyor. Ailesinin özelliklerini almış, tutkulu ama umursamaz bir insan. Lermontov'un kişisel özellikleri ve anlatmak istediklerini net olarak görüyoruz. Bu şiiri bitirdiğinizde Lermontov kimdir onu anlamışsınız demektir. -- Tambov Haznedarının Karısı:  "Yüzbaşının Kızı" incelemesinde "Maça Kızı" hikayesinde "Kapitalizm yüzünden kendini kaybeden insan" tabirini kullanmıştım. Lermontov da bu hikayede bu durumu daha şen şakrak bir tabirle anlatıyor. Kumar masasında daha çok kazanmak için elindekini gözden çıkarmak, para için insanlığını kaybetmek ve yanındakilere yabancılaşmak kavramlarını ele alan bu hikayeyi zevkle ve gülerek okudum. Lermontov burada eseri "Onegin ölçüsü" ile yazdığını belirtiyor. Nedir peki bu ölçü? "Yevgeni Onegin" romanında kullanılan 14 satırlı, iambos uyak kalıbı. Lermontov da buna uymuş. Aynı zamanda bu ölçüyü kullanmasını bir nevi çağına ayak uyduramamışlık, eski zamanda yaşamak olarak düşünebiliriz. -- Çar İvan Vasilyeviç ve Genç Muhafızı ile Yiğit Tacir Kalaşnikov'un Şarkısı: Buradaki Çar, Korkunç İvan, zaten eserde bahsi geçiyor. Hile hurda ile istediğini elde etme çabası, sahtesine karşı gerçek aşkın kazanacağı, önyargı, eşe duyulan güvensizlik, intikamın vicdan rahatlatıp rahatlatmadığı gibi dolu dolu bir eser. Diğer eserlerine nazaran çok daha az olay içerse de güzel bir eserdi aslında. -- Kaçak: Puşkin'in "Tazit" eserine bir nazire olarak yazılan 5 sayfalık minnacık bir hikaye. Tazit'teki "Kölesin, ödleksin, Ermeni'sin sen!" dizesi burada "Kölesin, ödleksin, oğlum değilsin sen!" dizelerine dönmüş. Eserin sonunda yine mezarsızlık söz konusu, İsmail Bey gibi. -- Mtsıri ve İblis: "Hançer" kitabında bu poemaların incelemeleri mevcut. Bu yayının çevirisi çok daha edebi ve haz vericiydi. -- Çocuklar İçin Masal: Şiirin havasına giremedim, konuyu beğenmedim ki zaten konu yoktu, hiçbir şey anlamadım. Boşuna vakit kaybetmeyin, ne bileyim, "Tambov Haznedarının Karısı''nı tekrar okuyun, daha çok şey kazandırır.
La Perduta Gente
La Perduta Gente
Armağan
Armağan
Ömer Giray Özdemir
Ömer Giray Özdemir
@Vega2
Özgürlüğün Son Oğlu
Özgürlüğün Son OğluMihail Yuryeviç Lermontov · Yapı Kredi Yayınları · 202079 okunma
··
1.585 görüntüleme
Ömer Giray Özdemir okurunun profil resmi
Ekledik hocam listeye, var olun.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.