Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
·
Puan vermedi
Kitabı henüz bitirdiğimden, damağımda bıraktığı hoş tat ile dünya üzerinde okuyabileceğim başka Alper Kamu macerası kalmamış olmasının verdiği hüzün arasında gidip gelirken, duygu ve düşüncelerimi buraya dökmek istedim. Öncelikle, serinin ilk iki kitabını okuyup beğendiyseniz bu üçüncü kitabı okumadan önce tereddüt etmenize hiç gerek yok. Gönül rahatlığıyla alıp okuyabilirsiniz, zira kitabın diğerlerinden aşağı kalır yanı yok. Bense bu yazıda dikkatimi çeken bir iki noktayı eleştireceğim. Öncelikle, kitapta kimi zaman sert, çoğunlukla tatlı bir mizahi dille laf aralarına sıkıştırılmış fakat "Burada şu mesajı vermek istiyorum!!" diye sırıtmayan çok sağlam bir toplum-kültür eleştirisi olması, kitabın en beğendiğim özelliği diyebilirim. Bildiiniz üzere Modern Türk Edebiyatında okurken hem güldüren, hem düşündüren, hem de özeleştiri yapmamıza vesile olan kitap sayısı pek fazla değil. Öte yandan günümüz toplumunu otel arazisi için yakılan ormanlardan tutun TV programlarına kadar müthiş bir ustalıkla inceden inceye eleştiren, hatta zevk verecek düzeyde dalga geçen bu kitap; 2030 yılının Türkiye'sine de hitap edecek mi? Örneğin Alper Kamu'nun "Annem, aşçı olduğunu düşündüğüm bir grup sosyopatın genç meslektaşlarını aşağıladığı bir programı büyük bir ilgiyle izliyordu" minvalindeki cümlesinde kastettiği programın Masterchef olduğunu kitabı çıkışından 10 yıl sonra okuyanlar da anlayabilecek mi? Gerçi yazarın kalıcılığı yakalamak gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum. Diğer taraftan kalıcılığın bağlı olduğu tek unsurun mevcut toplum dinamiklerine hitap etmesi olmadığının farkındayım. Bugün klasikler dediğimiz kitapların kaç tanesi milenyumun problemlerini konu ediniyor? Tam aksi, onlar kendi dönemlerinin sorunlarını çok iyi analiz edebildikleri için dünya çapında tanınır, okunur ve nesilden nesile aktarılır oldular. Canıgüz'ün kitaptaki hiciv unsurlarının da Türk edebiyatında benzer bir etkisi olacağı kanaatindeyim. Kitapta mizah yoluyla eleştirilen konulardan biri de kadın erkek eşitsizliği, erk ve erkeklik kavramı gibi meselelerdi. Bu durumda baş kahramanımızın bizzat kendisinin de farkında olduğu erk ve erkeklik konularında eleştirdiği insanlardan pek farklı davranmaması beni inanılmaz rahatsız etti. Kahramanımız başta olmak üzere kitapta hemen tüm erkekler birer özne iken, kadınlar ve kız çocukları, öznelerin hayatına çoğunlukla güzellikleriyle ve uyandırdıkları kimi duygusal-cinsel dürtülerle etkiyen "öteki"lerdi. Sahnede başrolde hep erkekler vardı; erkeklerin etrafındaysa bazen aptallıklarıyla, bazen güzellikleriyle, çekicilikleriyle arada bir görünüp kaybolan "cinsilatifler". Alper Kamu da sahnedeki spot ışığının altında, kadınların çoğu zaman yukarıda saydıklarım dışındaki özellikleriyle pek ilgilenmeyen bir erkekti. Ne kadar zeki, başarılı veya X özelliğine sahip bir kadın olursa olsun, Alper Kamu'nun gözünde kadınların "esmer bir afet", "sarışın bir bomba" olmanın ötesinde bir vasfı yoktu. Çok, çok rahatsız edici. Bu, yazarın üzerinde düşünmemiz için ortaya attığı bir yaman çelişkiydi diye düşünerek aradan sıyrılıyor, takdiri sizlere bırakıyorum. Bu bahsettiklerim kitabın içeriğinden çok minik detaylar. Okuduğunuzda karşılaşacağınız felsefi, tarihi, bilimsel, psikolojik bir sürü unsurdan ve hepsinin okuyucuyu bayacak derecede değil de ufak bir merak uyandıracak düzeyde anlatılmasının kitaba kattığı leziz tattan bahsetmedim bile. Üstelik uzun bir aradan sonra birkaç on yıl öncesinin değil de günümüzün Türkçesiyle amatör olmayan bir şeyler okuduğumdan, kimi alelade cümleleri okurken bile zevkten dört köşe oldum. Uzun lafın kısası, bitince hayatınızdan bir arkadaş eksilmiş gibi hissedecek, Alper Kamu'yu bir hayli özleyeceksiniz. Evet, kitabın en kötü yanı bu!
Kıyamet Park
Kıyamet ParkAlper Canıgüz · Alfa Yayıncılık · 20212,294 okunma
·
138 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.