Gönderi

Kendimi bağışlıyorum sonra tufan sonrası çocuğunun güçsüzlüğüyüm, duruşum çağları yanında taşıyamıyor. sigara içerken ve şiir yazarken acemi özellikle. yorgunum. hasta duran ekinler gibi erken büyümenin kapılarını zorluyorum -çocuk olamadım belki her gece ayaklarını dağıtarak sarhoş gelen babamdı, her gecr ağlayan bendim. sinen ve dağılan sessizce... oysa kanatırdı o, yoksulluğunun yaralarını iç çekişlerle kanatır ve kapatırdı bize göstermeden... bağırmak isteyen biri nasıl koşarsa dağlara doğru okul sıralarının arasına sıkıştırdığımız ılk kitapların coşkunluğuydu hayata sarılarak, yeni bir gözle baktıran her şeye -dokuma kilimlerine evimizin yufka ekmeğine, bakır tencerede kaynayan fasulyesine buruk bir akşam gülüşüne... 2 ayaklarıma bir denize salıyorum dalgalar... ve binlerce yıllık deprem yıkıntıları arkadaşlıklar ve inançlar örselendi artık acımasızca kondurup da kuşkuları herhangi bir dar sokağında herhangi bir şehrin, korkular biçimlendi verilen her adresten sonra bir hücrenin daha kapısı açıldı güz çiçekleriyle birlikte ağladı kalbim fakat cesaretin ve kitapların boyunduruğu sürüyor hâlâ ve sürüyor tüm saflığıyla dolmuş kuyruklarında hayat sabahın ilk güvercinleriyle dolu kalbim nefes alıyor yeni şarkılarda... 3 hangi nehirler sığmaz yataklarına bilirim görürüm, her duruşun bir inceliği vardır gençliğim tutuşturur ellerimi oysa bir kavganın yeşeren tomurcuğuna su taşıyan da bendim ellerinin kanadığını görüp ağlayan da... gözlerim bir yandan gündüzü sarmalar bir yanda geceyi çağırır - yorgunluğun bir ağ gibi üzerime gerildiği gecelerde düşündüğüm ne çok şey vardı neden boyunbağı takmadığımı düşünürdüm bir sevgilim olmadığını sonra hep kendimizden konuşacaktık belki bana pop müziğinin inceliklerinden söz edecekti inanmayacaktım... çocukları korkutan gecelerin dinlerim, hep susmak gibi korkuları vardır kalemim kusar dünya kelimesini şiirler uykuyu götürür yorgunluğu getirir beraberinde yazılınca gün doğacaktır gökyüzü tutacaktır yelelerini... ey, bir çocuğunun en içten gülüşünde kalan güneş kitapların içinde sessizce göveren ve bir işçiye ellerinin anlamını öğreten aydınlık kalbimi sana uyarlıyorum akla beni! 1976 Ahmet Erhan Burada gömülüdür.
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.