Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

217 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ustalara Saygı
Zweig kendine özgü anlatımıyla bizi edebiyat dünyasının üç büyük üstadının, Balzac, Dickens, Dostoyevski’nin hayatına sokuyor. Aslında alıştığımız türden bir biyografik eser değil bu kitap. Yer yer ustaların yaşamlarından kesitler sunsa da daha çok felsefi düşünceleri üzerine yoğunlaşmış bir eser. Zweig zaman zaman bu üç yazarın karşılaştırmalarını yapsa da bu karşılaştırma biri diğerlerinden daha iyiydi sığlığında bir karşılaştırma değil. Yazarların üslupları, düşünce yapıları üzerine yapılmış karşılaştırmalar söz konusu. Bazen bu karşılaştırmaya Wilde, Turgenyev ve Tolstoy gibi isimler de dahil oluyor. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Balzac ve Dickens’ı anlatırken nesnel bir dil kullanan Zweig, Dostoyevski kısmında bu nesnelliğini bir nebze kaybediyor. Hayranlığa yakın bir anlatım söz konusu. Bir diğer önemli nokta ise üç yazarın üç farklı ülkeden çıkmış olması. Bulundukları, yetiştikleri ülkenin yazarları sanatına ne derece bir katkı yaptığını anlamamıza yardımcı olmuş Zweig. Zira kitabı okurken şu soru aklıma takıldı: Fransa bir Dostoyevski çıkarabilir miydi? Ya da Dickens Rusya’da yetişmiş olsa bu derece şöhretli olabilir miydi? Kısaca kitabın özetine geçecek olursak, kitap Balzac ile başlamakta. Napolyon sonrası Fransa’da doğan Balzac, Napolyon’dan fazlasıyla etkilenen biri. Napolyon gibi dünyaya meydan okumuş sürekli olarak. “Onun kılıçla sona erdiremediğini, ben kalemle tamamlayacağım.” diyecek kadar Napolyon’dan etkilenmiş. Balzac’ın kahramanları da kendisi gibi hep en tepeyi hedefleyen karakterler. Tamamı birer hırs küpüdür. Hep en güçlü, en zengin, en yukarıda olmak isterler. Tüm Fransa’yı versen kâfi gelmez, dünyayı da isterler. Aynı zamanda tek yönlüdür Balzac’ın karakterleri. Goriot Baba’dan örnek verecek olursak, Goriot Baba fedakâr, Rastignac hırslı, Vautrin ise anarşisttir. Bu özellikleri dışında başka bir özelliklerini bilmeyiz bu karakterlerin. Dostoyevski’nin karakterleri gibi bir duygudan diğerine atlayan kişiler değil tek yönlüdürler. Bunun dışından bir ihtiras insanıdır Balzac. Romanlarını yazarken kendini gerçek dünyaya kapatır, romanın dünyasına girer. O derece sanrıları vardır ki bazen romanındaki bir kasın öldüğü zaman bunu gerçekten bir kadın ölmüşçesine tepki gösterir. Dickens ise tutucu İngiliz geleneklerini değiştirmeden hatta değiştirmeye bile teşebbüs etmeden yazar kitaplarını. Belki bu sebeptendir ki İngilizlerce tüm zamanların en sevilen yazarı olmuştur. Balzac’ın aksine Dickens’ın insanları mütevazidir. Büyük hayalleri, hırsları, tutkuları yoktur. Azla yetinmeyi bilirler. Yine Balzac gibi romanları şatolarda, görkemli balolarda geçmez. Sokakların hikayesini anlatır Dickens. İçlerinden çıktığı, yardımlarını gördüğü alt kesim insanlara bir nevi borcunu öder yazdıklarıyla. Zweig, Dickens’ın Balzac ve Dostoyevski’den farkını şu şekilde açıkları: “Dickens’ın kahramanları oluşturulmuş bir tablo gibi düşünür, Dostoyevski ve Balzac’ınkiler ise müzik gibi”. Yukarıda da bahsettiğim gibi Dickens bir devrimci değildir, yerleşik tabuların dışına çıkmaz. Ancak bu çerçevede bile toplumuna büyük katkılar sunmuştur. Mesela Oliver Twist sonrası sokak çocukları daha fazla sadaka almış, düşkünler evlerinin şartları iyileştirilmiştir. Toplumuna merhamet ve iyilik aşılamıştır. Kitabın Dostoyevski bölümü diğer bölümlerden daha uzun tutulmuş. Zweig’dan ufak bir torpil diyebiliriz bunun için. Dostoyevski acılardan beslenen bir büyük deha. Acılarını çok seviyor hatta bu acıları yaşattığı için kaderine teşekkür ediyor. Sağlık sorunlarıyla, maddi sıkıntılarla ve daha bir sürü dertle boğuşan biridir Dostoyevski. Ama Oscar Wilde gibi sıkıntılarla karşılaşınca eriyip gitmemiş aksine bu sıkıntılar onu daha büyütmüştür. Diyebiliriz ki Dostoyevski olmazsa insan ruhunun derinliklerine bu kadar inemeyecektik. Kitaptaki deyişle psikologların psikoloğudur Dostoyevski. Dostoyevski’nin kahramanları da kendi gibidir. Duyguları daldan dala atlar, cennet ile cehennem arasında, tanrı ile şeytan arasında gidip gelirler. Yaşadığı çağın Rusya’sından çok etkilenmiştir. Zira 19 yüzyıl Rusya’sı bir tür geçiş dönemi yaşamaktadır. Doğuya mı yoksa batıya mı yöneleceklerdir, ya da Ortodoks inançlarını mı koruyacaklar yoksa ateizmi mi benimseyeceklerdir. Dolayısıyla bir kaos vardır ve bu kaos Dostoyevski eserlerinde kendini bolca göstermiştir. Yukarıda yazdığım gibi daldan dala atlar Rus insanın duyguları. Pişmanlık ile gurur, kendini hor görme ile aşırı güven arasında…sürekli bir utanma duygusu da vardır bu karakterlerde. Her şeyden utanırlar, kendilerinden, halklarından…şurası kesin ki Dostoyevski kitaplarını okumaya başlamadan önce mutlaka okunması gereken bir eser. Balzac ve Dickens için aynı şeyi diyemem ama Dostoyevski için bir kılavuz diyebilirim bu kitap için. Hatta okuduğum Dostoyevski kitaplarını bu kitaptan sonra sanırım tekrar okuyacağım. Başka bir gözle bakmamı sağladı Dostoyevski’ye ve kitaplarına. Bu arada kitap bolca spoiler içeriyor. Bu sebeple spoiler görünce şeytan görmüş gibi kaçan okurlar belki pek hoşlanmayacaklar bu durumdan. Bana göre bir önemi yok bu durumun. Zira benim için kitabın finali önemli değil, o finale kadar nasıl gelindiği önemli. Benim için faydalı bir okuma oldu. Beğenerek okudum. Bu üç ustaya karşı merakınız varsa okumanız gerektiğini düşünüyorum.
Üç Büyük Usta
Üç Büyük UstaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20215,1bin okunma
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.