Gönderi

138 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Küllerdeki Resimler Canım annem benim! “Vicdan sahibi olmanın başlıca kuralı adaletli yapıcı ve paylaşımcı olmaktı. İnsan olmanın ilk koşulu ise hoşgörülü merhametli ve adil olmakla başlar” derdi. O, aç insanlar kadar aç olan bütün canlıları düşünürdü. Sofrada çok zaman ekmek parçacıkları bulundurur, pencere kenarı duvar diplerine ekmek kırıntıları bırakırdı. Kışlar sert ve soğuk geçerdi bizim oralarda. Oysa sevgili anemin varlığıyla sıcacık olurdu küçük yuvamız. Şimdi ise küllerdeki resimler, öykülerin saklısında kaldı. Yaşamımı şekillendiren, renklendiren ve izdüşümde kalan mutluluk resimleri… O ise, içinde bulunduğu şartlara göre haillerini, umutlarını, özlemlerini, düşlerini, kırıklıklarını, hayallerini ve çocuklarının mutlu geleceğini çizerdi küllere. Sonra umudu vaat eden öyküler anlatırdı. Onun küllere çizdiği resimlerle, evimiz bir cümbüş bir şenlik havasına dönüşürdü. Resimlerin, her mevsimde bir başkaydı rengi. Bir ressamın tablosundan çıkmışçasına manalı bir derinliğe sahipti. İnsanın düş ve hayal gücümüzü genişleten, masalsı düş dünyasının kapılarını aralayan ve ressamları bile kıskandıran, anlatım gücüne sahip olan imzasız resimler…
Yeminli Kitap
Yeminli KitapHatice Elveren Peköz · İkinci Adam Yayınları · 20101 okunma
·
4 views
Hatice Elveren Peköz okurunun profil resmi
Tam bu sırada bir bebek çığlığı duyulmuştu. Öteden kadının biri; “Hayırlı olsun Selime Gelin! Bir kızın daha oldu,” diyordu. Selime Gelin, bu defa çocuğunu dere yolunda doğurmuştu. Bu kaçıncı kız diye, kimse düşünmüyordu!
Hatice Elveren Peköz okurunun profil resmi
Zaman hızla geçip gitmişti. O mahallenin çocukları büyümüş, her birimiz ayrı diyarlara savrulmuştuk. Sonra ayrı yuvalar kurup kocaman kadınlar olmuştuk. Çoğumuz Sevda’nın düşüşüne ilişkin olabilecekleri düşünüyor, kızın sonunun ne olacağına dair endişe ediyorduk. Herkes “acaba?” diyordu. Sevda, her genç kız gibi normal bir evlilik yapabilecek miydi? Yoksa onu yaşlı bir adama vereceklerdi? Yâda dul diye alaca bir akşamüstü, bilmem hangi bedel karşılığında mı kapatacaklardı? Onun yaşam öyküsü, küllerdeki resimlere benziyordu sanki? Suya yazı yazmak gibi, silindikçe yeni şekiller alan resimler…
Hatice Elveren Peköz okurunun profil resmi
Zaman hızla geçip gitmişti. O mahallenin çocukları büyümüş, her birimiz ayrı diyarlara savrulmuştuk. Sonra ayrı yuvalar kurup kocaman kadınlar olmuştuk. Çoğumuz Sevda’nın düşüşüne ilişkin olabilecekleri düşünüyor, kızın sonunun ne olacağına dair endişe ediyorduk. Herkes “acaba?” diyordu. Sevda, her genç kız gibi normal bir evlilik yapabilecek miydi? Yoksa onu yaşlı bir adama vereceklerdi? Yâda dul diye alaca bir akşamüstü, bilmem hangi bedel karşılığında mı kapatacaklardı? Onun yaşam öyküsü, küllerdeki resimlere benziyordu sanki? Suya yazı yazmak gibi, silindikçe yeni şekiller alan resimler…
Hatice Elveren Peköz okurunun profil resmi
Küllerdeki Resimler Canım annem benim! “Vicdan sahibi olmanın başlıca kuralı adaletli yapıcı ve paylaşımcı olmaktı. İnsan olmanın ilk koşulu ise hoşgörülü merhametli ve adil olmakla başlar” derdi. O, aç insanlar kadar aç olan bütün canlıları düşünürdü. Sofrada çok zaman ekmek parçacıkları bulundurur, pencere kenarı duvar diplerine ekmek kırıntıları bırakırdı. Kışlar sert ve soğuk geçerdi bizim oralarda. Oysa sevgili anemin varlığıyla sıcacık olurdu küçük yuvamız. Şimdi ise küllerdeki resimler, öykülerin saklısında kaldı. Yaşamımı şekillendiren, renklendiren ve izdüşümde kalan mutluluk resimleri… O ise, içinde bulunduğu şartlara göre haillerini, umutlarını, özlemlerini, düşlerini, kırıklıklarını, hayallerini ve çocuklarının mutlu geleceğini çizerdi küllere. Sonra umudu vaat eden öyküler anlatırdı. Onun küllere çizdiği resimlerle, evimiz bir cümbüş bir şenlik havasına dönüşürdü. Resimlerin, her mevsimde bir başkaydı rengi. Bir ressamın tablosundan çıkmışçasına manalı bir derinliğe sahipti. İnsanın düş ve hayal gücümüzü genişleten, masalsı düş dünyasının kapılarını aralayan ve ressamları bile kıskandıran, anlatım gücüne sahip olan imzasız resimler…
Hatice Elveren Peköz okurunun profil resmi
Küllerdeki Resimler Çocuğun Halasının yüzü ifadesi, anlaşılmaz bir korku ve gerginlik içindeydi. Annemin kulağına eğilmiş usulcaca bir şeyler fısıldarken burnundan soluyordu. Başka bir kadın gerginliği önlemek için çaba harcıyor, o da kendince muammalı ve konuya ilişkin yorum yapmaya çalışıyordu. Kadın; “Selime Gelini korkutmayın! Kızı daha küçük bir çocuk… Büyüyünce kızlık zarı kendiliğinden kapanacaktır” diyordu. Bizler, büyüklerin söylediklerinden bir şey anlamıyorduk. Sevda, bir ağaçtan düştü diye kadınların bu kadar telaş etmelerine bir anlam veremiyorduk. “Kızlık zarı da neydi?”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.