Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Siren Yayınları'nın kitaplarını okuyorum bu aralar. Kitaplarında beni çeken bir şeyler var. Tokyo'nun Son Çocukları da daha önce araştırıp okuma plânlarıma eklediğim kitaplardandı. Yoko Tawada birçok ödül almış, Almanca ve Japonca eserler kaleme almış ve bu nedenle Alman kültürüne katkılarından dolayı Goethe Madalyası'na da layık görülmüş. Çift dilli bir yazın hayatı var yazarın. Tokyo'nun Son Çocukları'nı Japonca yazmış ve 2018'de "Çeviri Edebiyat" dalında Amerikan Ulusal Kitap Ödülü'nün sahibi olmuş. Tokyo'nun Son Çocukları bir distopya. Ancak karanlık ve karamsar bir hava ile okurken bir yandan da üzülüp umut edebileceğiniz bir distopya. Bilinmeyen bir felâket sonrası Japonya dış dünya ile bağlantısını kesmiş ve ülkelerden kendini izole etmiştir. Felâket nedeniyle insanlar yüksek yerlerde yaşamaya başlamış, kirli havadan ve zehirli topraktan mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışmıştır. Yaşlıların asla ölmediği, çocukların asla büyümediği bir yer olmuştur Japonya. Bir yanda; en küçük şeyden bile etkilenen, güneşten, havadan hastalanan, yediği yiyecekleri öğütemeyen hatta çiğneyemeyen, fiziksel olarak dayanıksız çocuklar diğer yanda 100 yaşından fazla yaşayan, dilediğince yiyip içen, fazla enerjisini koşu yaparak atmaya çalışan zinde yaşlılar kalmıştır felaketten sonra. Bu dünyayı iki kişi ile anlatıyor yazar okuyucusuna. Biri 108 yaşına girecek Yoşiro, diğeri ise Yoşiro'nun torunun torunu olan Mumei. Mumei ilkokul çağında bir erkek çocuk ve felaketin tüm etkilerini yaşayan biri. Dedesi ile kurdukları dünyada, Mumei'in tabiri ile "cennet" yani dış dünya yok. Sadece bir ev ve gittiği okul var. Yaşıtları ve diğer çocuklar gibi onun da sürekli ateşi var, o da sürekli yorgun. Ancak dedesinin katkısı ile hayatı "normalleşme" seviyesinde. Bir büyük tarafından korunan, yediği her şeye dikkat edilen sayısız çocuktan sadece biri o. İki insanın yaşamlarını bazen üzülerek bazen de derin düşüncelere dalarak okuyorsunuz. Gelelim benim fikirlerime. Kitapta yaşanan felaketin ne olabileceğini çok düşündüm. Aklıma nükleer sızıntı, radyoaktif bir etki gibi ihtimallar geldi hep. Yeni nesli etkileyip onlarda kalıcı izler bırakan, eskileri daha da dinçleştiren ne olabilir bilemiyorum. Yazar sayfalara ironik detaylar eklemişti. Mesela, bu dünyada yaşayanlar sadece kendi dillerini konuşabiliyordu. Sadece kendi dillerinde okumalar yapıyor ve 40 saniyeden fazla yabancı dilde bir şarkı söylemeleri bile yasak. Çeviri romanlar yayımlanmıyor, İngilizce konuşulmuyor yani bir dil karmaşası yaratılmış. Çalışmak isteyip çalışamayan gençler için "Yaşayalım Yeter Günü" kutlanan, gerektiği gibi büyüyemeyen çocuklar üzülmesin diye "Vücut Sağlığı Günü" yaratılan bir dünya burası. Herkesin, saygı ile ayrılmak istediği eşyalarını gömdüğü kamuya ait bir eşya mezarlıkları bile var! Düşünün böyle bir dünyada yaşamak nasıldır. Torununun torununa bakmak, onun ölümünü yavaşlatmaya çalışmak, yiyememesini, gönlünce koşamamasını izlemek nasıldır. Ya da; dedesine yaşadığı acıyı hissettirmemeye çalışmak, yiyemediği basit şeyleri onun yiyebildiğini görmek nasıldır. İki taraf için de cehennem olabilecek durumları yazar öyle iyi kurguyla anlatmış ki, bazen üzülüyor bazen de umut ile dolabiliyorsunuz. Dede ile torununun gözünden dünyayı farklı değerlendiriyor ve bu farklara hayret ediyorsunuz. Kısacık bir okuma ile bunca şey hissettiriyor Tawada bana. Bazı yerlerde tekdüze giden şeyler olsa da genel anlamda iyi ki okumuşum dediğim kitaplar arasına girdi Tokyo'nun Son Çocukları. Butik yayınevlerinin kitaplarında bulduğum bu güzel tat umarım hiç bitmez. Meraklısına, inceleme ilgisini çekenlere mutlaka tavsiye ediyorum...
Tokyo'nun Son Çocukları
Tokyo'nun Son ÇocuklarıYoko Tawada · Siren Yayınları · 2020840 okunma
··
2.295 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
rosyln okurunun profil resmi
çok güzel bir yorum... sadece aklıma şu takıldı, sonunu nasıl yorumlardınız?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.