Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

244 syf.
6/10 puan verdi
·
14 günde okudu
İslamın mülke indeksli hiyerarşik düzene karşı bir devrim hareketi, hamasete karşı muhatapsızlık, ilkel ve yağmacı zihniyete karşı bir medeni duruş olduğuna inanan bir müslüman olarak; eserin vücuda gelme amacını ve arkesel fikrini ziyadesiyle takdir ediyor ve fakat içeriğini aynı ölçüde övgüye mazhar kılamıyoruz. Zira bir çok etken, bu başarı nitelemesine engel oluyor. Bunların başını ise eserde ziyadesiyle mevcut bulunan çelişkiler çekiyor. Bir kaç örnekle ahvali resmedelim: + Yazar, Bedir gazvesinin, köle olmayan muhacirlerin mallarını geri almak için çoğunluğu köle olan müslümanlar tarafından gerçekleştirildiğini bunun da sebebinin bu sermayenin müslüman komininin malı kabul edildiğini iddia ediyor (s132). Bir sonraki sayfada ise ortak sermaye hamlesinin Mekke’nin fethine kadar teoride kaldığını dolayısıyla pratikte uygulanamadığını ifade ediyor (S.133). Ard arda gelen bu iki ifadenin çelişkili olduğunu delillendirmeye gerek dahi görmüyoruz. Zira ortak sermaye anlayışının mekkenin fethine kadar pratik karşılığının olmadığını söyleyip bedir gazvesinin amacının bu bilincin neticesi olduğunu ifade etmek açık bir çelişkidir. Bir başka bölümde ise yazarın şöyle bir çelikisi mevcut. Yazar göre kelime anlamları dönemden döneme değişmektedir (s.138). Fakat aynı yazar iddialarını delillendirmek için sunduğu ayetlerdeki kelimeleri bugünkü Arap diliyle anlamlandırıyor ve kelime kökenine göre o gün kullanılmayan anlamlar üretiyor. + Diğer yandan ayetleri sebebi nüzulünden kopartarak yorumlaması da (sen atmadın, allah attı... ayetini mistik doktrinine delil sayıyor), bir diğer çelişki örneği. Oysa mezkur ayetin direk hadise ile bağlantılı olduğu aşikar. Bir başka örnek de “Ben kur’ana hz muhammed getirdi diye inanmam, ben kur’anda hz muhammed nebi olarak yer aldığı için ona inanırım (s.120)“ cümlesi. Bu cümledeki mantık hatasına değinmeye dahi hacet görmüyoruz. +Yazar bir başka husus olarak, her bir insanın ayet olduğunu, vahyin doğal olana dönüş olduğunu dolayısıyla doğal olduğunu söylüyor ve kaderin de ölçü ve mizan anlamına geldiğini ifade ediyor fakat kur’andaki bazı kelimeleri sayarak (gün, 365 defa geçiyor gibi) mucizevi bir olguya işaret ederek ve aslında vahyin de varlığa bir müdahele olmadığını söyleyerek yine kendisiyle çelişiyor. Kendince özgür iradeyi imlemesi bir yana sonraki satırlarda da “eylemlerinin faili kendisinin olduğunu zanneden insan” ibaresini kullanıyor. + Bir başka çelişki ise kur’andaki ayetlerin bazen sembolik bazen ise literal okunması ve her okuma da sebebi nüzul yani ayetin inzal ettiği olayı itibara almamısıdır. Oysaki kur’an bir kitap olarak inmiş ve peygamber ile ashabı da yaşamını bu kitaba göre sigaya çekmiş değildirler. Ortada mevcut ve sürmekte olan bir hayat vardır ve kur’an bu hayata müdahale etmek suretiyle vücuda gelmiş bir kitaptır. Dolayısıyla kur’anı bu olaylardan kopararak salt sembolik okumak makul olmasa gerektir. —- Eser’e dair olumsuz kanaatimiz sadece çelişkilerden müteşekkil değil elbette; çarpıtmalar da olumsuz kanaatimizi besliyor. Öyle ki yazar sayfa 152’de Ebu Zer’in emevi saltanatını hadis uydurmakla itham etmesi temeli üzerine şu ayeti de hadis uyduruculuğuna dolaylı misal göstererek, hadislerin uydurulduğunu iddia ediyor : “﴾hucurat 6﴿ İşte şunlar, sana gerçekten okuduğumuz âyetlerdir. Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra (buna değil de) hangi HADİS’e inanacaklar? “ Oysa kur’anın nüzulü esnasında hadis kavramı, bugün anladığımız anlamda hz peygamberin söz, fiil ve taktirleri anlamında kullanılmıyordu. Bugün anlamıyla hadis kavramı, İmam Şafi ile kuranın nüzulünden yaklaşık bir buçuk asır sonra oluşmuştur. Dolayısıyla kur’anda bugünkü anlamda hadis kavramının kullanılması mantıken imkansızdır. Bu kelime “hadis”, haber anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu ayette hadis kavramının haber manasına geldiği delaleten kat’idir. Hal böyle iken ayetteki hadis kelamının bugünkü anlamda hadis olarak ifade edilmesi bilinçli ise açık bir çarpıtma değilse büyük bit hatadır. Fakat ayetin hadislerin uydurulduğu iddiası üzerine zikredilmesi ne üzücü ki bizi hüsnüzan beslemekten alıkoyuyor. ... Pek tabi tenkitlerimiz bunlarla da sınırlı değil. Eserin 30 sayfası (170-200) “hz Muhammed’in kronolojisi bölümü” olarak telif edilmiş olup biçim bakımından içindekiler bölümünden farklıca bir yapıya sahip değil. Hal böyle olunca bu bölümün okuyucunun okumasına sunulduğuna dair vücuda getirildiğine kanaat getiremedik. Hacimin artması için telif edildiği izlenimi oluştu bizlerde. Diğer yandan eserin üslubunun yalın olmasına rağmen ifade biçimi biraz karıncalı. Bu durum okuyucuyu sıkabilir. Bir başka problem ise yazarın bazı söylemlerinde tekrara düşüyor olması. Bu durum da kitabın hacmini gereksiz yere arttıran bir başka etken. Lakin tüm bunlar eserin fikrini ve amacını taktir etmediğimiz anlamına gelmiyor. Üstelik eserin baş ve son bölümlerinden ziyadesiyle istifade ettiğimizi ve arkhe fikrin ziyadesiyle resmedilebildiğini ifade edelim. Dolayısıyla eserin müellifine ziyadesiyle saygı duyduğumuzu, muhabbet beslediğimizi, otorite karşısındaki dik duruşuna ise imrenip taktir ettiğimizi belirtmek ve tenkidimizin hem kendisine hem de hakikat arayışındaki okuyuculara faidesi olması için vücuda geldiğini ifade etmek isteriz. Eseri okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar diliyor ve bu eserden önce mutlaka Ali Şeriati’nin “dine karşı din” adlı eserini okumalarını tavsiye ediyoruz. Mezkur eserin ana fikrini daha çelişkisiz bir şekilde o eserde bulacaksınız. Böylece bu eserin arkhesel fikrini daha kolay kavrayabileceksiniz. Sevgi ve saygılarımızı sunar; bol okumalı ömürler dileriz...
Devrimci Peygamber
Devrimci PeygamberEren Erdem · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2014121 okunma
·
2 artı 1'leme
·
458 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.