İnsanlığın, insan yaşamının tümüne yeni bir anlam katan, kendisinden öncekilerden oldukça farklı yeni etkinlik biçimlerinin peşine düşüp yeni bir yaşam teorisi sunan insanlar çıkartmak gibi özel bir kabiliyeti var. Din denilen de, girdiği yeni koşullarda insanlık için uygun yaşam felsefesinin biçimlenmesinden başka bir şey değildir.
Ve işte bu yüzden ilk olarak din, bilimin sandığı gibi eskiden insanlığın gelişmesine eşlik ettiği halde o zamandan beri yenilenmemiş olan bir tezahür değil, insan yaşamına özgü ve başka zamanlarda olduğu gibi günümüzde de hala insan için tamamen doğal olan bir hadisedir. İkinci olarak ise, din hep geçmişin değil geleceğin uygulamalarına dair bir teori olmuştur; bu durumda geçmişteki hadiselerin araştılmasının hiçbir şekilde dinin tüm anlamını kapsayamayacağı gün gibi açıktır.