Uluslararası hukuk profesörü Kont Komarovski anılarında "Her türlü çelişkinin bolca bulunduğu bir zamanda yaşıyoruz," diyor, ''her ülkenin basını uluslar arasında barışın gerekliliğinden değişik tonlarda söz ediyor ve bunu hararetle arzuluyor. Ve şöyle devam ediyor:
“Hükumet yetkilileri, resmi ve özel organlar bunu istediklerini açıkça beyan ediyorlar; parlamentoda, diplomatik yazışmalar da, hatta devlet antlaşmalarında bundan söz ediyorlar. Barış herkesin ağzında, buna rağmen hükumetler her yıl daha çok silahlanıyorlar, yeni vergiler getiriyorlar, yeni borçlara giriyorlar, böylece akılsız politikalarımızın hatalannı düzeltmeyi gelecek kuşaklara bırakarak borçlarını büyük ölçüde arttırmış oluyorlar. Söylenenler ile yapılanlar arasında ne keskin bir çelişki var böyle. Tabii, hükumetler silahlanmalarını ve bütçe açıklarını haklı çıkarmak için bütün bunların tamamen savunma amaçlı olduğunu iddia ediyorlar! Tarafsız bir insanın anlamadığı ve anlayamayacağı karanlık nokta şudur: Bütün büyük güçler, politikalarında sırf savunmayı öngörüyorlarsa o zaman saldırı hangi taraftan gelecek? Oysa şurası kesin ki bu güçlerin her biri her an ötekilerine saldırmaya hazır vaziyette. Genel güvensizliğin nedeni işte budur, her bir devlet askeri alanda öteki devletleri geçmek için olağanüstü bir çaba içindedir: Savaş meydanında en hatırı sayılır kitleyi kim oluşturacak.
Böyle bir rekabetin kendisi savaş tehlikesini arttırmaya yeterlidir. Uluslar bu durmadan artan silahlanmayı sonsuza dek sürdüremezler, eninde sonunda savaşı içinde bulunduklan gerilimli ortama ve sürekli savaş tehdidine tercih edeceklerdir. Öyle ki sudan bir bahane bütün Avrupa'yı bir uçtan öbür uca savaş ateşinin içine atmaya yetecektir. Böyle bir krizin, belimizi büken siyasi ve ekonomik musibetlerden bizi kurtaracağı düşüncesi yanlıştır. Son savaşların gösterdiği tecrübeler bize, her savaşın uluslar arasındaki nefreti daha da derinleştirdiğini, militarizmin yüklediği ağırlığın daha çekilmez olduğunu ve Avrupa'nın ekonomik ve siyasi durumunun daha üzücü ve içinden çıkılmaz hale geldiğini göstermiştir.”