Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Octavio Paz'ın muhteşem incelemesi
VVilliams’ın taklide dayalı olmayan gerçekliği, onu diğer iki şaire yaklaştırır: Jorge Guillen ve Francis Ponge. (Burada da ,etkilenmelere değil, rastlantılara işaret ediyorum.) Jorge Guillen’in bir dizesi, onların simgelere duyduğu ortak tiksintiyi dile getirir: “Tanrısal bir amaç olmaksızın cıvıldıyor küçük kuşlar” Tanrısal amaç ortadan kalkıyor mu? Hayır: Şair fark etmeksizin şiire gizlice giriyor. Artık tanrısal amaç gerçek kuşlarda değil, metindedir. Nesne-şiir, simgeci şiirin düşünce-şiiri denli ulaşılması olanaksız bir şeydir. Sözcükler birer nesnedir, ancak söylemek istediklerimizi dile getiren nesnelerdir. Göstergeleri, yani dili yok etmeksizin anlamı yok edemeyiz. Dahası, evreni yok etmemiz gerekir bu durumda. İnsanın dokunduğu her şey anlamla yüklü hale gelir. İnsan tarafından algılandıklarında nesneler var olmak yerine bir anlama gelmeye başlarlar: Varlıkları değil, anlamları öne geçer. “Anlamı olmamak” da bir anlam biçimidir. Saçma, anlamın, kendi bilincini inceleyip, kendisine “Anlamın anlamı nedir?” sorusunu sorduğunda vardığı uç noktalardan biridir. Anlamın çelişkili niteliği: Anlam bir yarıktır, onun aracılığıyla nesnelere ulaşırız ve onun aracılığıyla varoluş bizden kaçar. Anlam sürekli olarak şiiri zayıflatır; onun, duyuların bir nesnesi ve benzersiz bir şey olan gerçekliğini bir fikre, bir tanıma ya da bir “bildiri”ye indirgemeye çalışır. Şiiri anlamın tahribatlarından korumak için şairler dilin maddesel yönünü vurgularlar. Şiirde göstergenin fiziksel -işitsel ve görsel- özellikleri, anlamsal özelliklerinden daha az değil, daha çok önemlidir. Daha doğrusu, anlam sese geri dönüp onun hizmetkârı olur. Şair, gösterilenin gösterene duyduğu özlemi işler. Ponge’de bu süreç, düzyazı ile şiir arasındaki, olağandışı şeylere özgü humor ile sağduyu arasındaki sürekli oyunla sağlanır. Sonuç yeni bir oluştur: objeu (Fransızca objet (nesne) ve jeu (oyun) sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.) Bununla birlikte, anlamla alay edebilir, onu dağıtıp toz haline getirebiliriz, ancak anlamı yok edemeyiz: Bir bütün olarak ya da yaşayan fragmanlar halinde ve tıpkı bir yılanın bedenindeki boğumlar gibi kıvrılarak anlam yeniden belirir. Bir yandan, dünyanın yaratıcı betimlenişi dünyanın bir eleştirisine (ahlakçı olarak Ponge); öte yandan, şiirin başlangıcına dönüşür (précieux - hem "değerli”, “önemli”, hem de özellikle üslubu niteleyen bir sıfat olarak “yapmacık, özentili” anlamlarınagelmektedir-Ponge, bir tür nesnelerin Graciân'ı -XVII. yüzyıl İspanyol yazarı Balthasar Gracian, özentili bir üsluplayazılmış, ancak düşünsel ve ahlaksal derinliği olan eserler bırakmıştır ). Guillén’de dünyanın ve şeylerin kutsanması tarih, hiciv ve ağıtla, yani bir kez daha anlamla sonuçlanır. Williams’in dilin ikili doğasına -sözler nesne ve anlam dır- getirdiği çözüm farklıdır. Williams, ardında hazır kurulmuş bir tarih bulunan bir AvrupalI değil, önünde kurulacak bir tarihin uzandığı birisidir. Şiire, düzyazının ahlakçılığı ile biçim vermez ve humoru dizeler halindeki bir teslimiyeti öğreten bir öğretmene dönüştürmez. Tersine: Düzyazı şiirin serpildiği bir topraktır, humor ise imgelemin kamçısıdır. Williams şiir tohumları eken bir şairdir. Amerikan dili, ancak şiirsel imgelemle sulanıp onun güneş ışığını alarak meyve verebilecek toprağa gömülü bir tohumdur. Anlam ile nesne arasında, her zaman kısmi ve geçici olan, kısmi uzlaşma. Anlam -Guillén’de dünyanın, Ponge’da dilin eleştirisi- Williams’da nesnelerin hizmetinde olan etkin bir güç haline gelir. Anlam yapar, nesnelerin ebesidir. Williams’in sanatı “eğretileme aracılığıyla insanlarla kayaları uzlaştırmaya”, Amerikan insanı ile onu çevreleyen manzarayı, konuşan varlık ile dilsiz nesneyi uzlaştırmaya çalışır. Şiir, nesnelerin konuştuğu ve sözcüklerin, duyu ile algılanabilen nesneler haline gelmek için fikir olmayı bir yana bıraktıkları bir eğretilemedir. Göz ve Kulak: Duyulan nesne ile çizilen sözcük, ilkiyle bağlantılı olarak Williams Objectivists (Nesnelciler) adı verilen grubun ustası ve dostuydu: Zukofsky, Oppen; İkincisiyle bağlantılı olarak da Kara Dağ okulunun: Olson, Duncan, Creely. İmgelem görmekle kalmaz, duyar; duymakla kalmaz, söyler. Amerikan dili arayışında Williams temel ölçüyü bulur (duyar): Değişken tefileli, ancak üçlü vurgu temeline dayanan bir ölçü. “Tek bildiğimiz", der, “danstır: Tüm bildiğimiz ölçüdür” Nesne-şiir sözel bir nesnedir, ritmiktir. Ritmi, bir halkın dilinin dönüşüme uğramış halidir. Dil aracılığıyla Williams nesneden ve duyumdan dünya tarihine geçer.Paterson, bu endişelerin bir ürünüdür. Williams, nesne-şiirden nesneler sistemi olarak şiire geçer. Tekil ve çoğul sistem: İçinde tek bir insan olan şehir gibi tekil ve birçok çiçek olan bir kadın gibi çoğul. Paterson (Williams'ın șiiri) , Amerika Birleşik Devletlerinin endüstriyel doğusundaki bir şehrin yaşamöyküsü ve bir insanın tarihidir. Şehir ve insan, dağın kayalık ucundan sağır edici bir gürültüyle aşağı dökülen bir şelale imgesinde kaynaştırılmıştır. Paterson o dağın eteğinde kurulmuştur. Çağlayan dilin kendisidir, ne söylediklerini asla bilmeyen ve söylediklerinin anlamının arayışı içinde bir yerden ötekine dolaşan insanlardır. Çağlayan ve dağ, erkek ve kadın, şair ve insanlar, sanayi öncesi çağ ve sanayi çağı, şelalenin bütünlükten yoksun gürültüsü ve bir ölçü, bir anlam arayışı. Paterson, Aeneis ile ekonomi politikası üzerine bir inceleme, İlahi Komedya ile gazetecilik arasında gidip gelen, modern Amerikan şiirinin yarattığı bir şiir türüdür. En çarpıcı örneğini Pound’un Kantolarinin oluşturduğu dev fragmanlardan meydana gelen derlemeler. Amerikan gerçekliğini söylemek kadar onu yapmak arzusundan kaynaklanan saplantıyı içeren tüm bu şiirler Whitman’ın çağdaş varisleridirler ve hepsi şu ya da bu biçimde Leaves of Grass’ın (Çimen Yaprakları) kehanetini gerçekleştirmeye koyulurlar. Bir anlamda onu gerçekleştirirler de, ancak olumsuz olarak. Whitman’ın teması, Amerika’nın geleceğinin somutlaştırılmasıdır. Somut ile evrenselin, şimdiki zaman ile geleceğin birleşmesi: Amerikan demokrasisi, milliyet-bağımlı Avrupalı insanın evrenselleştirilmesi ve onun belirli bir toprak ve toplumda yeniden kök bulmasıdır. Buradaki özellik şudur: O toprak İle o toplum bir gelenek değil, geleceğe doğru ateşlenmiş bir şimdiki zamandır. Pound, Williams, hatta Hart Crane bu vaadin öteki yanıdırlar: Onların şiirleri bize bu tasarının kalıntılarını gösterir. Ötekiler denli büyük ve o denli çarpıcı kalıntılar. Katedraller, Hıristiyanlığa özgü sonsuzluğun; stupalar Budizme özgü keskin kavrayışın; Yunan tapınakları ise polis'in ve geometrinin kalıntılarıdır, buna karşın büyük Amerikan şehirleri ve onların varoşları geleceğin yaşayan kalıntılarını oluşturur. Bu dev endüstriyel çöplüklerde, ilerleme felsefesi ahlaki bir durgunluk noktasına gelmiştir. Modern dünyayla birlikte geleceğin dev boyutları gözler önüne serilmiş olur, onunla karşılaştırıldığında geçmişin dev boyutları -İnkalar, Romalılar, Çinliler, Mısırlılar çocukların yaptığı kumdan şatolar gibi görünür.Williams’in şiiri karmaşıktır ve eşit öğelerden oluşmaz. Son derece yoğun büyüsel ya da gerçekçi fragmanların yanı sıra, uzun bağlantısız öbekler vardır. The Waste Land (Çorak Ülke) ile Canfos'un (Kantolar) ışığında ve kimi zaman onlara karşı yazılan bu şiir, söz konusu iki yapıtla giriştiği polemikte denetimden çıkar. Bu onun temel sınırıdır: Paterson’u okumak başka okumalara bağlıdır, bu nedenle okurun yargısı kaçınılmaz olarak karşılaştırmayı temel alır. Pound ile Ellot’ın modern dünya görüşü karamsardı. Kötümserliklerinde içgüdüsel bir biçimde feodal özlemlerin ve sanayi öncesi kavramların payı vardır; bu nedenle onların para ve modernlikle ilgili haklı yargılamaları hemen tutucu ve Pound’un durumunda faşist tavırlara dönüşmüştür. Williams’in görüşü de iyimser olmamakla birlikte -nasıl olabilirdi ki?- onda başka çağların kalıntıları yoktur. Bu bir avantaj olabilirdi, ancak değildir: Williams’in felsefi ya da dini bir sistemi, fikirlerle inançlardan oluşan tutarlı bir bütünsel algılayışı yoktur. En yakın geleneğin (Whitman) ona sunduklarını kullanması olanaksızdı. Williams’in algılayışında, tam anlamıyla çağdaş Amerikan kültürüne özgü bir tür boşluk vardır (kısa şiirlerinde böyle bir boşluk söz konusu değildir). Çorak Ülke’nln Hıristiyanlığı yanıp kül olmuş bir gerçekliktir, kanımca yeniden filizlenecek de değildir; ancak o, tıpkı ölü bir yıldızın ışığı gibi bize hâlâ dokunan bir gerçekti. Paterson'da buna benzer hiçbir şey göremiyorum. Kantolar'la yapılan karşılaştırma da Williams’in lehine değildir. Amerika Birleşik Devletleri bir imparatorluk iktidarıdır ve Pound onun Vergilius’u olmasa da en azından Milton’ıydı: Teması büyük bir iktidarın çöküşüdür. Birleşik Devletler bir dünya kazanmış, ancak ruhunu, geleceğini yitirmiştir -Whitman’in inandığı evrensel geleceği. Belki de dürüstlüğü ve ahlaki tutumu nedeniyle, Williams ülkesinin imparatorluk yönünü, onun şeytani boyutunu görmemiştir. Paterson’da, ne Çorak Ülke'nin birliği ne de onun dinsel sahihliği vardır. -Eliot’ın dinsel duygusu olumsuz olsa da. Kantolara gelince, o da Williams’in şiiri ile karşılaştırılamayacak ölçüde geniş ve zengindir, Kantolar korkunç çağımıza karşı koyabilen az sayıdaki çağdaş metinlerden biridir. Öyleyse? Bir şairin büyüklüğü yapıtlarının kapsamı ile değil, yoğunluk ve kusursuzluğu ile ölçülür. Aynı zamanda canlılığı ile. Williams, en canlı modern Amerikan şiirlerinin yazarıdır. Yvor Winters haklı olarak şunları söylemektedir: “Herrick, Shakespeare kadar büyük olmamakla birlikte, olasılıkla ondan daha az incelikli bir yazar değildir ve onun kadar kalıcı olacaktır... Williams hemen hemen Herrick kadar yıkılmaz olacaktır; yüzyılın sonunda, onun Wallace Stevens ile birlikte, kuşağının en iyi iki şairinden biri olduğunun teslim edildiğini göreceğiz” Kehanet, Winters’in beklediğinden daha önce gerçeklik kazandı. Yeni Dünya şiiri hakkındaki fikirlerine gelince, o gerçekten de çağının şairleri arasında en Amerikalı olanı mıdır? Bunu ne biliyorum ne de bilmek istiyorum. Öte yandan, onun en diri, en berrak şair olduğunu biliyorum. İçme suyunun akışı gibi diri ve aynı suyun Nantucket’teki duvarları beyaza boyanmış bir odada cilasız tahta bir masa üzerindeki cam sürahide duruşu kadar berrak. Bir zamanlar Wallace Stevens onu “bir tür çağdaş şiirin Diogenes'i” olarak tanımlamıştı. Güpegündüz yanan feneri, kendi ışığının yarattığı küçük bir güneştir. Güneşin ikizi ve onun çürütülmesi: O fener, doğal ışığa yasak alanları aydınlatmaktadır. 1970 yazında Churchill College’de (Cambridge) Williams’in altı şiirini çevirdim. Daha sonra, Veracruz ve Zihuatanejo’ya tığım iki kaçamak sırasında başka şiirlerini çevirdim. Benim yaptıklarım sözcüğü sözcüğüne çeviriler değildir. Sözcüğü sözcüğüne çeviri olanaklı olmadığı gibi, istenmeyen bir şeydir de. Bu çeviriler yeniden yaratımlar da değildir (keşke olsalardı!): Özgün metinlere yaklaşımlar, zaman zaman da onların yeni bir kültüre aktarımıdır. En üzüldüğüm nokta, İspanyolcada Williams’ınkine eşdeğer bir ritim bulamamam olmuştur. Ancak, şiir çevirisi gibi sonsuz bir konunun açmazlarına dalmaktansa, onunla nasıl tanıştığımı anlatmak istiyorum. Donald Ailen bana bir şiirimin İngilizce çevirisini göndermişti (“Yıkıntılar Arasında İlahi”). Çeviri beni iki nedenden ötürü etkilemişti: Mükemmel bir çeviriydi ve çevirmeni William Carlos Williams’di. Onunla tanışmayı kafama koydum ve New York’a yaptığım seyahatlerden birinde, beni daha önce cummings’le tanıştırmış olan Donald Allen’dan beni Williams’la tanıştırmasını istedim. Bir öğleden sonra onu Rutherford’daki evinde' ziyaret ettik. O zaman da yarı felçli durumdaydı. Evi, Amerika’daki çoğu ev gibi ahşap bir evdi ve bir yazarın evinden çok bir doktorun evini andırıyordu. Onun kadar yapmacıksız bir insana rastlamamışımdır -bir kâhinin tam tersi. Şair kimliğiyle değil, şiirle dopdoluydu. Latin Amerikalı yazarların onca yoksun olduğu espri, sakinlik ve o kendini ciddiye almayış. Her Fransız, İtalyan, İspanyol ve Latin Amerikalı yazarda -özellikle tanrıtanımaz ve devrimci ise- bir rahip gizlidir; Amerikalılar arasında, yalınlık, duygudaşlık ve demokratik insancıllık -kelimenin gerçek anlam ıyla- mesleki kabuğu kırar. Birleşik Devletler’deki kadar güç bir ilişkiler evreninin içinde, nezaketin sürekli olarak tükenmez bir kaynaktan fışkıran su gibi önce çıkması beni hep şaşırtmıştır. Belki de bunun, Amerikan demokrasisinin dinsel kökenleriyle bir bağlantısı vardır; Amerikan demokrasisi, dinsel cemaatin siyasal alana, Kilise’nin kapalı alanının ise halk meydanının açık alanına aktarılmasıydı. Protestanlığın dinsel demokrasisi siyasal demokrasiden önce gelmiştir. Bizde demokrasi kökeni açısından din karşıtıydı ve başlangıcından itibaren hükümet karşısında toplumu değil, kilise karşısında hükümeti güçlendirme eğiliminde oldu. Williams, cummings kadar konuşkan değildi ve konuşması, insanı ona hayran olmaktan çok onu sevmeye yönlendiriyordu. Meksika’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden söz ettik. Doğal olarak, kökenler hakkında konuşmaya başladık. Ona, köklerin ve geçmişlerin çokluğunun bizi ezdiğini, oysa onların çökmekte olan geleceğin büyük ağırlığı altında ezilmekte olduğunu söyledim. Görüşüme katıldı ve bana genç bir şairin bir süre önce yayımladığı ve önsözünü kendisinin yazmış olduğu bir kitapçığı verdi: Kitap, Allen Ginsberg’ün Howl’uydu (Uluma). Williams’i yıllar sonra, ölümünden kısa bir süre önce tekrar gördüm. Bozulan sağlığı onu oldukça çökertmiş olmasına karşın, mizacı ve beyni eskisi gibiydi. Genel üç, dört, yedi farklı Amerika’dan söz ettik: Kırmızı, beyaz, siyah, yeşil, mor... Karısı Flossie bizimle birlikteydi. Konuşurken, onun büyük aşk şiiri “Asphode!'i düşündüm. Şimdi, o konuşmayı anımsayıp bunları yazarken, zihnimde renksiz çiçeği kavrayıp, kokusunu içime çekiyorum. “Tuhaf bir koku”, diyor şair, “ahlaki bir koku” Gerçek anlamda bir koku değil üstelik, “yalnızca imgelemdeki bir koku” Şiirin en iyi tanımı değil mi bu: İmgelem dışında hiçbir şeye herhangi bir şey söylemeyen bir dil. Bir başka şiirinde de şöyle diyor: “Taşkıran, benim taşları kıran çiçeğimdir” Gerçeklik üzerinde etkisini gösteren imgelemsel çiçekler, insanlar ile nesneler arasında anlık köprüler. Bu yolla şair dünyayı yaşanır kılıyor.
Sayfa 22 - pdfKitabı okudu
·
723 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.