Cunta günlerinde kitabın kendisi, "siyasiliğin" bir belirtisi olduğundan, yurtdışına çıkarken ancak bir iki kitap alabilmiştim yanıma. Sınırdan sağ salim geçmek isteyen, en küçük ayrıntıya bile dikkat etmeliydi. Eli kalem tutanın orta parmağındaki nasır bile tehlikeli olabilirken, kitaplar haydi haydi tehlikeliydi. Hoş, tersi bile olsa faşizmin hışmından, arkadaşların evine sakladığım kitaplarımın ne kadarını getirebilirdim ki? Saklamadıklarım ise haberim olmadan zaten kapanın elinde kalmışken... Kısaca Duisburg'a geldiğimde, bir gün kitaplarına kavuşma umudunu henüz yitirmemiş, kitaba acıkmış, bir kitap fakiriydim.