Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

218 syf.
·
Puan vermedi
Paranın İki Atlısı: Hayal ve Hakikat Bağlamında Ferdi ve Şürekâsı Modern Türk Romanının babası sayılan Halid Ziya Uşaklıgil’in Ferdi ve Şürekâsı adlı eseri, İzmir devresi romanlarının sonuncusu ve en hacimlisidir. 1892 yılında Hizmet Gazetesi’nde tefrika edilmiş, 1895 yılında ise kitap halinde basılmıştır. Eser Mehmet Rauf tarafından üç perdelik piyes haline getirilerek Mehasin Dergisi’nde Ekim 1908’de yayımlanmıştır. Ferdi ve Şürekâsı romanı 21 bölümden oluşur. Statü ve Mekan olarak Para Daha birinci bölümde karşımıza çıkan bir hesap hatası ile para fonksiyonu olaya dahil olur. Ferdi Efendi’nin ticarethanesinde otuz iki kuruşluk açığı bulmak için on iki saatten beri çalışmaktadırlar. Yoğun bir çalışmanın ardından açığı bulabilirler. İş yerinde dört kişi çalışmaktadır. Bunlar roman kahramanı İsmail Tayfur, hayatını Ferdi ve Ortakları Şirketi’nde hesap işlerine bakarak geçirmiş olan Hasan Tahsin Efendi, oldukça geri plânda kalmış olan Osman Şevket ve Mehmet Rıfkı’dır. ‘‘Şimdi hepsi başlarını kaldırmışlardı. Nasıl? Saat on ikiye gelmiş mi? Demek on iki saatten beri burada işliyorlardı. Yalnız İsmail Tayfur vaziyetini değiştirmemişti. Saatte bakmaya ne gerek var? Saatin ikiyi çalması, farkın bulunması demek değildi. Bu akşam farkı bulmaya mahkûm değil miydi? Eğer bulunmayacak olursa yarın kesin hesap cetveli düzenlenmeyecekti. Şimdi artık canı sıkılıyor, acele ediyordu; ağrımaya başlayan boğazını zorluyordu.’’ (syf.14) Ferdi ve Şürekâsı Ticarethanesi için yıllarca emek veren Hasan Tahsin Efendi ağaran saçlarına, bükülen beline rağmen hâlâ çalışmakta ve bir rakam hatasının sebep olduğu küçük meblağlı açığı aramaktadır. Ferdi Efendi ile bir noktada gönül bağı olabileceğini dahi düşünebileceğimiz Hasan Tahsin Efendi ondan için ‘‘Ah, kadir bilmez adam!’’ der. Burada, sevgi dahi beslemediği bir insanın yanında yıllarca çalışmış, rakamların üzerinde son nefesini vereceğinden keder duyan duyan Hasan Tahsin Efendi’nin paraya duyduğu ihtiyaç, mesleği, yaşı arasında bir tezat bir hayal- hakikat çatışması vardır. ‘‘Para işi! Pis iş!’’ (syf.19) ‘‘Burada tam on sekiz sene yaşadık; bu on sekiz senelik hayat, ciğerlerimizi kuruttu, şakaklarımızda beyaz teller çıkardı, vaktinde tıraş olmamaya alışmış sakallarımıza kır düşürdü de ne oldu bilir misiniz? Maaşlarımız on iki liraya, Hüseyin İlhami ve Şürekâsı Ticarethanesi’nin serveti altmış bin liraya çıktı!’’ (syf.18) ‘‘Ah, bir muhasebecinin hayatında rakamın ne demek olduğunu bilse! O hayat artık bir hayat, o insan artık bir insan değildir.’’ (syf.20) diyen Hasan Tahsin’in hayatında yine statü ve para hakikati kendini hissettirir. Karnım aç diyecek yerde dört kere dört on altı diyecek kadar hayatın hakikati onu paranın, bu ticarethanenin, rakamların arasına atar ve değirmen gibi öğütür. Bir ticarethanenin çatısı altında geçen, hatta ev ile iş yerini aynı çatı altında birleştiren romanda, elbette paranın fonksiyonu gözle görülür biçimde hissedilecektir. Yine ev ve iş yerini aynı çatı altında birleştiren lehim fonksiyon para olmuştur ve bunda da tezatlık kendini hissettirir. İnsanın en mahrem alanı olan ev, artık dünyanın her kirli nesnesi olan paranın konuşulduğu bir ticarethane ile aynı ciğerden soluk almaya başlar ve elbette yıkımlar, hastalıklar da beraberinde gelecektir. Yine baş karakterlerin hayatındaki en büyük çatışma mekansal olarak karşımıza çıkar ve buna gebe olan paradır. İsmail Tayfur’unda odası duvarlarda tablo, yerde seccade olan hayali kurulsa da alınamayan kütüphanesi ve hayalleri ile doludur. Hayata yenildiği her an kendini bu düşünce cenneti olarak nitelediği odasında bulur.Hacer ise odanın bir tarafını kaplayan yatağı, uzun beyaz perdeleri, kanatlarını açmış garip kuş figürleri olan bir miras tezahürü odasında Çin saksılarının içinde kendisini sevmeyen adama sahip olmaktan öte şeyler düşünmez. Hacer’in çeyizlerine yardım için giden Saniha’nın konaktaki devasa aynaların karşısında duyduğu şaşkınlık, aynanın yanıltıcı şaşası karşısında Hacer’in duygusal gedikliği bir tezat oluşturmaktadır. Oğlunun düğününde, düğün evinde bir köşede sessizce oturan anne, paranın sağlayamadığı statünün eksikliğinden ileri gelen bir köşeye çekilme şekli, bir yetersizliktir. Karakter Olarak Para Romanın bir bireyi gibi insanların kaderlerini eğip büken para, eser boyunca bir kahraman gibi nefes alır, elini kolunu sallayarak kişilerin hayatında dolanır. Adeta roman kahramanlarımızın alınyazısı patrodur. ‘‘... ince uzun boylu, içinde yuvarlandığı altınların rengini almış gibi sarı saçlı....’’ Ticarethanenin patronu Ferdi Efendi’nin tasviri de para üzerinden, paraya (altın) benzetilerek yapılmıştır. Bu da yine romanın iplerini elinde bulunduran Ferdi Efendi’nin materyelist gücünü, her şeye sahip olan ya da olabileceğini düşünen bir karakteri ortaya çıkarmıştır ki yazarın ondan için ‘‘sezgileri parayla sınırlı’’ ibaresini kullanması bunu doğrular niteliktedir. Aile Bağı Olarak Para Babasından miras kalan ticarethanenin işlerini yürüten Ferdi Bey’in hayatında aile kavramı büyük yer edinmiştir. En azından mal varlığını ailesine borçludur. Onun hayatında para vücuda kan pompalar. Tek varlığı, gözünden sakındığı kızı dahi onun için paradan sonra gelirdi. ‘‘Ferdi Efendi parasından sonra kızını severdi. Ferdi Efendi’nin Hacer’e olan şefkatinde gelecekteki yüz bin liralık bir servet sahibine karşı saygıdan bir eser vardı.’’ (syf.26) İsmail Tayfur’un bu hayatta payına miras olarak babası Abdülgafur’un yıllarca emek verdiği ticarethanede çalışmak ve ondan geriye kalan küçük ailesine ekmek götürmek düşmüştü. Patron işçi tezadı olarak da görebiliriz bu para olgusunu. “İsmail Tayfur, okuldayken neler düşünür, neler olmak isterdi! Ara sıra önemli bir gazetenin başyazarı, ara sıra bir bakanlığın önemli bir memuru, ara sıra zamanın büyük bir edebiyat adamı olurdu. O zaman kendisini çok büyük bir yazı masasının önünde kağıtlar içinde dalmış, ya parlak bir arabanın köşesinde kürküne sarılmış, ya da duvarları dolu bir kitaplığın içinde halkın yayımlanmasını beklediği bir esere son düzeltmeleri yapmaya başlamış görürdü. Kader, bu umutlarla eğlenmiş, genç adamı tutup Ferdi ve Ortakları Ticaretevi’nin muhasebe odasına atmıştı.”(syf. 46) İsmail Tayfur’un bir akşam babasının çamurlar içinde getirdiği Saniha da para fonksiyonunun mağdur ettiği bir isimdir. Onun karşısında nazlanarak büyüyen Hacer bir kadın tezadıdır. İsmail Tayfur’un hayalleri güzel ancak, hayat çetindir. Bu çetinlik karşısında hayalleri fazla ayakta duramaz. Bir başka deyişle İsmail Tayfur hayatın zor şartları ile mücadele edecek yapıda değildir. İsmail Tayfur duygusal ve içe dönük bir şahsiyettir. Hayatın acımasızlığından haberi yoktur. Babası ölmeden önce hayattan uzak adeta sırça bir köşkte umutları ve hayalleri ile yaşamaktadır. Bu hayalleri arasında beraber büyüdükleri ve sevdiği kız Saniha da vardır. Lâkin babası ölünce hayatın gerçekliği karşısında bocalar. Paranın hayat hakikatlerini beraberinde getirdiği bir diğer örnektir bu da. Geleceğe dönük tasarılarında, ekonomik koşulların tutsağı olduğunun bilincindedir, ayrıca Türk romanında başına geleceklerin de bilincinde olan ilk kişidir. Ferdi ve Şürekâsıyla Türk romanı, orta sınıftan gelme kişileri gerçek bireyler olarak düşünme sürecine girer... İsmail Tayfur, romantik güdülerini dışlar, kendini paranın tutsağı haline getirir. Bu konuda, annesi ile Saniha onu desteklerler, o ne olsa bu evliliğin aileye sağlayacağı yararlar, aşka dayalı bir evliliğin geçici doyumuyla kıyaslanamaz... Bir Güç/Güçsüzlük Olarak Para Kızının defterini okuyup İsmail Tayfur’a hisler beslediğini öğrenen baba Ferdi Bey, kızının sevdiği adamı adeta para ile satın alabileceğini düşünerek evlerine haberci gönderir. Anne Besime Hanım konuklar gittikten sonra, oğlu adına zenginlik düşlerine kapılır ve bu evliliği gerçekleştirmeye çaba harcar. Burada, iki toplumsal sınıfın karşılaşması son derece ilginçtir. İsmail Tayfur’un ailesiyle Ferdi Efendi’nin evinin arasındaki ilişkiler resmiyete ve inceliğe dayanır. İsmail Tayfur’un bir tüccar evine damat girişi pek olağan sayılmasa da, Osmanlı toplumundaki sınıf yapısının belli bir esnekliği olduğunu yansıtması bakımından önemlidir. İsmail, bir üst sınıfa tırmanmakta güçlük çekmez, yetenekleri yolu açmaya yetmektedir. Hiç kuşkusuz, kendi küçük evleriyle, Ferdi’nin tavanlara yükselen paha biçilmez döşemelerle dolup taşan evi arasında büyük bir uçurum vardır. Yine de bu uçurum, asla aşılamaz türden değildir. Romandaki kişilerden hiçbiri, bu evliliğin toplumsal anlamda uygunluğunu tartışmazlar; odak, İsmail Tayfur’un aşk ile para arasında yapmak zorunda kaldığı seçmeye kayar. Bu roman köle-efendi ilişkisinin yerine toplumdaki ekonomik farklılıkları bilinçle koyan ilk yapıttır. İsmail Tayfur bu evlilik teklifini kabul etmeyi düşünmez. Hasan Tahsin Efendi onu ikna etmeye çalışır. Hacer, kendisi için yoksul hayattan kurtulmak demektir. Hasan Tahsin Efendi, kendisinin yaşayamadığı zengin hayatı, İsmail Tayfur’un yaşamasını ister. Bir nevi kendisinin satın alındığını düşünen İsmail Tayfur, ısrarla evliliği reddeder. Diğer taraftan Hacer’in mürebbiyesi Nerime Hanım ve hizmetçi Melekzat, İsmail Tayfur’un evine gelerek nişan müjdesini verirler. Olaydan haberi olmayan İsmail Tayfur’un annesi Besime Hanım için bu haber müjde olurken Saniha yıkılır. Saniha, Besime Hanım’ın bu evliliği istediğini anlar ve İsmail Tayfur’un hayatından çekilmeye karar verir. Sevgisini kalbine gömer. İsmail Tayfur’a bundan böyle iyi bir kardeş olacaktır. İsmail Tayfur, Saniha’nın bu tutumuna şaşırsa da Saniha’nın bu tutumu, onu Hacer’le evlenmeye sürüklemektedir. Saniha duygularıyla çelişmiş, kendine ket vurmuş ve paranın egemenliği altında refah bir hayat süreceğini düşündüğü ve ailesi saydığı haneyi düşünerek bu evliliğin gerçekleşmesi konusunda ısrarcı ve yapıcı olmuştur.Bu da aşk-para-hakikat çatışması olarak değerlendirilebilir. Bir Yeniliş Olarak Para Ferdi Efendi’nin evine iç güveyi giren İsmail Tayfur ruhen çökmüştür. Hacer de zamanla İsmail Tayfur’un kendisini sevmediğini anlar. Hacer, umduğunu bulamaz, mutsuzdur. Bir gece uyanır ve İsmail Tayfur’u yanında bulamaz. Bunun üzerine İsmail Tayfur’u aramak için odadan çıkar. Bir kuvvet onu Saniha’nın kapısının önüne götürür. İsmail Tayfur’un sesinin duyar. İsmail Tayfur, bilinçsiz bir şekilde konuşmakta Saniha’ya yalvarmaktadır. Saniha’yı sevdiğini, Hacer’den nefret ettiğini söylemektedir. Genç adamın hayal ile hakikatleri yine karşı karşıya gelmiştir. Kaçıp gitmekten bahsetmektedir. Her şeyi anlayan Hacer intikam duygusuyla odaya çıkar. İsmail Tayfur, odaya geldiği zaman kapıyı kilitler. Odayı ateşe verir. Hacer yanarak can verir. Konak ve şaşalı hayat birden küller arasında yitip giderken İsmail Tayfur da aklını yitirir. Belki de ona paradan daha çok verecek olan aklını, sevgisini, onurunu sanki o yangına atmıştır. Roman bir yıl sonra Hasan Tahsin Efendi’nin pişmanlığını ifade eden şu satırla son bulur: “...Bütün bu felaket yok mu?... Öyle sanıyorum ki, buna iki kişi yol açtı: Annesiyle ben! Annesi, oğlunu zengin görmek istedi. Ben de, hayatım boyunca çalışarak meydana gelmesine katkıda bulunduğum bu zenginliğin, hiç olmazsa bizden birine geçmesini istemiştim. Her ikimiz de zenginliğin mutluluk getireceğini, ama kalbi başka bir emelle dolu bir adamın bunu yeterli bulmayacağını düşünmemiştik. Sonunda...” Bu temelsiz evliliğe sebep olan Hasan Tahsin Efendi’nin başta kurduğu hayalin böyle hazin bir son bulması yine bir hayal-hakikat çatışması olarak karşımıza çıkar. Toparlayacak olursak; İsmail Tayfur’un çatışmanın merkezine oturtulduğu romanda, aslında İsmail Tayfur’un tercihi de verilir. Lakin toplumun değerleri onun tercihini arka plana iter. Yahut hayatın gerçekleri de denebilir. Duygusal, hassas bir insan olan İsmail Tayfur’un duygularına bir süreliğine de olsa ket vurması, paranın ve statünün acımasız hakikati olarak romanın daha ilk sayfalarından yangın sahnesine kadar kendini hissettirir ve bir arınma biçimi olarak yangın, Hacer’in şımarık duygularını besleyen babasına da bir ders olur. Romanın zeminini oluşturan para ve paranın verdiği güce yeniklik, kişilerin hayat karşısındaki hayallerin hakikat duvarına çarpmasıyla son bulur.
Ferdi ve Şürekâsı
Ferdi ve ŞürekâsıHalid Ziya Uşaklıgil · Can Yayınları · 2016824 okunma
·
848 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.