Güz gelmiştir artık. Soğumuştur havalar. Günlere kömür kokusu, haftasonlarına telaş ve tuhaf bir hüzün sinmiştir. Babalar kahvede oyundadır. Kendini rahatsız edecek çocuğuna kızmaya hazır. Abiler akranlarıyla sigara, bira yapmakta. Ablalar gizli sevdalının sokaktan geçmesini gözlemekte. "Kız gelsene pencerenin önünden." Anneler dışarıda taş kesen çamaşırları soba demirlerine asmada. Gevşeyen elbiseler, cızırdayan sular. Az sonra üç kez sabunlanılıp taslarla su dökülecek baş aşağı. Ödevler kontrol edilecek. İçimizde büyümenin bilgisi. Dallas başlıycak az sonra. Sokaktan bir araba geçecek belki. İçinde Nilgün, Erol, Yusuf, Affan, Selim ve Filiz olacak. Biz çok okumayacağız, babamız ceketini satmayacak. Selçuk Baran geçecek dünya sokağından, komşumuz belki ; hasta olacak. Annem çorba yollayacak. Sırtında işlemeli kazak, burnu silmekten kırmızı. Corbayı alacak, bir dakka diyip bir kitap getirecek. Güz Gelmeden. Okuyacağım. Dunya ve icindeki her türlü saçmalık duracak. Etraf hayat kokacak, çocukluğum hep sokaklarda oynayacak.