Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

X Mevlâna Hazretlerinin ilk kitabı olarak Mecalis-i Seb'a biliniyor. Bir yüzü açık açık fıkha ve onun ilmine, öbür yüzü gizli gizli ledün bilgisine bakan konuşmaların derlenişi. Divan-ı Kebir, Mevlâna'nın, âdeta kendinden geçerek ve sanki yine kendine söylediği şiirler. Mesnevi, hazır ve gaibteki, şimdiki zaman ve gelecekteki dostlara, öğrencilere, kardeşlere, derli toplu, bir görüşü, temsiller, hikâyeler, mazmunlarla sunmak ve öğretmek için, bir nehir gibi akan çağrışımlar zinciri ve halkalarıyla uzamış temel kitap. Mecalis-i Seb'a ise, belli bir topluluğa, mecliste ya da camide, bir toplantı yerinde sesleniş, yedi vaaz ve nasihat bütünü. Medreseden gönüle, gönülden kürsüye tutulan yedi ayna. Topluluğa dolaysız bakış ve onunla diyaloga geçiş. Onun sorusuna cevap veriş. Bu sınavdan geçen ya da geçirilen Mevlâna, teklere hitap edecek, hatta doğrudan doğruya Allah'a seslenecek yürek gücüne erecektir sonunda. Yedi Meclis, Mevlâna'nın, bizi, dünyanın yedi ikliminde, tarihin yedi döneminde, Beni israil günlerinde, Peygamber Efendimiz zamanlarında ve bizzat kendi döneminde, yedi renkli mânevi âlemlerde, anlamlar diyarında dolaştırması, nice büyüklerle, ulularla buluşturmasıdır. Diyelim ki, biz de o vaazlarda bulunduk. Camide bir sütunun arkasında Mevlâna'nın kutlu yüzüne dalıp gittik. Aklımızı susturduk, gönlümüzle teslim olduk. O Hızır oldu, biz de itiraz etmeyen Musa. Zaman ve mekânları geriye ve ileriye doğru aşarak, karanlık perdeleri delerek, ışıktan daha güçlü ışıklara devr olarak yürüdük ve gittik. Yıllar ve yüzyıllar geçti. Sonra döndük ve aynı noktaya geldik. Mevlâna sözünü bitirdi ve sustu. Biz sütunu önümüzde yeniden bulduk. Bu böylece yedi kere tekrarlandı. Alenî ve toplu zikir, nasıl bizi gizli ve tek başına zikre götürürse, Mecalis-i Seb'a da, Mevlâna'yı da, bizi de, Mesnevice ve Divan-ı Kebir'e götürecektir. O'nu, onları ortaya koymaya, bizi de onlardan yararlanmaya. Öyleyse, Mecalis-i Seb'a, tüm Mevlâna külliyatı ve düşüncelerinin bir fihristi, bir özeti, bir fragmanlar demetidir. Eserin ve hizmetin Elif, Lâm, Mim'idir. Giriş dersi, kuşbakışı panoramasıdır. Mahremiyetler konağının avlusundan sokağa yarı açık avlu kapısı, ya da göz kırpan penceresidir. Büyük senfoniye başlayış ya da Ayin-i Şerife giriş taksimidir. Ney sesleri ve semâ yükselişleri henüz işitilmeyen sessiz bir müziğe mahsus bir taksim. Senai'den, Attar'dan şiirler, zenci ve ayna hikâyesi, Barsisa'nın hikâyesi ve nice misaller; temmuz sıcağında kar satma örneği, sevgili imajı, bizi yavaş yavaş yeni bir dilin sonsuz dünyasına alıştırmaktadır. Mesnevi'nin ve Divan-ı Kebir'in dünyasına. Evet, Mecalis-i Seb'a, diğer bir açıdan, nesirden şiire, konuşmadan yazmaya geçişidir Mevlâna'nın. Daha doğrusu, konuşmasının yazı, yazısının da şiir haline gelişi. "Ben şiir söylemiyorum, benim konuşmam böyledir" diyecek hâle gelişi. Yedi toplantı, yedi toplanış, yedi toplayış... Hangi açıdan bakarsanız bakın bazı âyetlerin ve kırk kadar hadisin ışığında, insanoğlunun yürüyüşü değerlendiriliyor, yargılanıyor, tartılıyor, biçiliyor, uçurumlar ve kurtuluş yolları, korku ve muştu çizgileri gösteriliyor, belirtiliyor. Görüyorsunuz, Mevlâna bir meş'ale elinde, karanlıkları yara yara ilerliyor, biz de bu ışık ve aydınlıkta, ardından gidiyoruz. Nereye gidiyoruz? Bengisuyu bulmaya. Karanlıklar içerisindeki Bengisuyu. Tıpkı Iskender-i Zülkarneyn ile Hızır'ın gidişi gibi bir gidiş bu. Kimbilir belki ufukta ateş çizgileri, ışıltılar göreceğiz. Mesnevi ve Divan-ı Kebir ışıltılarıdır bunlar. Cem ve fark ışıltıları. Cemden sonraki fark, ikinci fark ışıltıları...
Sayfa 58 - Diriliş Yayınları 5.baskı - İstanbul- Şubat 2012Kitabı okudu
·
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.