Tolstoy'un kendi ideolojik ve inançsal sorgulamalarını içeren İtiraflarım, Tolstoy-severler için kesinlikle okunmaya değer bir eser. Tolstoy bilindiği gibi inanç konusunda birçok buhran yaşamış bir yazar. Hristiyanlığın; hayatın varlığı ve anlamına tatmin edici bir cevap getiremediğini düşündüğü için geleneksel Ortodoks Hristiyanlığına olan inancını yitirir. İtiraflarım ise bunun karar aşaması gibidir. Hayatın ne olduğunu, neden ve nasıl yaşanabileceğini ve ölümü seçmenin en doğru yol olup olmadığını sorgular. Tabii Tolstoy İtiraflarım'da her şeyin başına gidiyor; çocukluğuna.
Rus klasiklerinden aşina olduğumuz bazı durumlar vardır. Mesela o dönem Rusya'sında inanç konuları önemini büyük bir ölçüde yitirmiş, onların yerine nihilizm veya ateizm gibi Kilise'yi reddeden ideolojiler Rusya'yı sarmıştır. İşte Tolstoy'un çocukluğu da tam bu döneme denk geliyor. Bu dönemde inanç kavramı öylesine zayıflamış ki (bunu kötü anlamda söylemiyorum) örneğin -Tolstoy'un anlattığına göre- birinin yemekten önce ettiği duayı gören o kişinin ağabeyi "Bunu hala yapıyorsun ha?" dediği için o kişi inanç kavramına tutunmayı bırakmış. Belki de buna büyük bir oranda toplumsal zihin etkili olmuş. Bu oldukça geniş ve tartışmaya açık bir konu. Dolayısıyla bu kavram düşmesi ile büyüyen Tolstoy, inanç konusunda bir nevi tarafsız olarak yetişiyor.
Daha sonraları hayatın akışına kapılan Tolstoy için bu konu gün geliyor ona sıkıntı vermeye başlıyor. O da her şeyi en baştan sorgulamaya ve araştırmaya başlıyor. Bence bu nokta çok önemli. Herhangi bir olguyu bulmak adına tüm önyargılardan arınıp sorgulamaya başlamak ile sorgulama yapmak arasında büyük bir fark var. Taraflı bir sorgulama ne denli isabetli bir sorgulama olur? Tolstoy bu hataya düşmüyor, her şeyi kafasından silip en baştan kafasında sorular üretiyor ve bunları insanların inandığı şeylerle karşılaştırıyor; cevap almaya çalışıyor. Tolstoy'un bu açıdan tarafsızlığı ve azmi beni gerçekten hayran bıraktı.
İtiraflarım felsefi bir eser olmasının yanı sıra bana kalırsa aynı zamanda sosyolojik bir eser olarak da nitelendirilebilir. Çünkü Tolstoy eser boyunca yalnızca kendinden bahsetmiyor. Rus halkının ideolojik ve inançsal durumunu gözden geçiriyor. İnsanların bu durumlarını gözden geçirmek için de bir süre toplumdan uzaklaştığı da oluyor. Şöyle bir tabir vardır; toplumu en iyi anlayanlar toplumdan dışlanmış kişilerdir diye, belki de Tolstoy da bunun farkında idi. İnanç konusunu dıştan inceliyor belki de herhangi bir inancın etkisine kapılmamak için. Sonuç ise ne oluyor onu da yeni okuyacaklara bırakıyorum.
Tolstoy'un inançla ilgili iç sorgulamalardan oluşan İtiraflarım kesinlikle okumaya değer.