Santiago'nun yerinde olsam gördüğüm rüyanın peşinden gidermiyim diye düşündüm. Hayır gitmezdim açıkçası alt tarafı bir rüya diye geçiştirip unutup giderdim. Kitabın her sayfasında hissettirdiği kişisel menkıbesini bıkmadan usanmadan takip ederek hazinesine ulaşıyor. Yazar, santiagoya değil de bize bir şeyler öğretmeye çalışıyor gibi sürekli nasihat verir nitelikte olduğu için kitabın karakteriymişsin gibi hissediliyor. Roman bahsedildiği gibi güzel ama beklediğimin altında olması üzdü beni. Beni rahatsız eden başka bir konu ise romanın her sayfasında başka bir öyküye geçiş gibi olması halbuki, başka bir öykü gibi görünen bir başka öykünün devamı olmasıydı bu olmasaydı daha iyi olabilirdi.
+ Okumayı nasıl öğrendiniz?
- Herkes gibi, okulda.
+ Peki ama okuma bildiğinize göre niçin çobanlık yapıyorsunuz?
......................
- Basit bir çobanın neden okuma bildiğini, açıklamak niyetindeydi: Ana babası, onun din adamı olmasını istemişlerdi; tıpkı koyunlar gibi yalnızca su ve yiyecek için çalışan yoksul bir köylü ailesi için gurur kaynağıydı böyle bir şey.
Ama, daha küçüklüğünden itibaren dünyayı tanımayı hayal etmişti. Tanrıyı ya da insanların günahlarını öğrenmekten çok daha önemliydi böyle bir şey.
Hayallerimizin peşinden gitmeyi öğretti sizde pes etmeyin.
Keyifli okumalar