Yıllar sonra bir kez daha okudum Zorba'yı.
Çoğu kişi gibi kitaptan çok filmiyle yer edinmiş zihnimde.
Nikos Kazancakis'in 1946 yılında yazdığı Zorba, en çok da bilinen kitabı sanırım.
Kitabın başında yer alan önsözde Nikos Kazancakis: " Eğer bugün, dünyada bir ruh kılavuzu, Hintlilerin dediği gibi bir 'guru', Aynaroz papazlarının dediği gibi bir 'yeronda' seçmem gerekseydi, kesinlikle Zorba'yı seçerdim." diyerek, Zorba'nın onun için ne denli önemli olduğunu belirtiyor.
Patron olarak bahsedilen entelektüelin ağzından anlatılan hikâye ilerledikçe, neden Zorba'nın ruh kılavuzu olarak seçilmiş olabileceğine dair pek çok fikriniz oluyor.
Zorba hayatı doyasıya yaşayan, yaşadıklarından dolayı pişmanlıkları olsa da kendini bu pişmanlıklara hapsetmeyen, düşüncelerini dile getirmekten çekinmeyen, hiçbir yere ait olmayan bir karakter.Yaşadığı an önemli Zorba için.
Vatan kavramı üzerine olan düşünceleri beni etkiledi diyebilirim.
Kadınlar üzerine düşünceleri ise yer yer sinirlendirdi.Ben herkesin aksine Kazancakis'e değil, Zorba'ya kızdım.
Zorbanın " kâğıt faresi" olarak nitelendirdiği Patron ise okuyan, düşünen belki de bu özellikleriyle yaşamı ıskalayan biri.
Yine yeniden zevkle okudum Zorba'yı.