Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İkinci proje: daha kârlı bir iş olursa, Anna Andreyevna’yı aldatıp onu yüzüstü bırakarak belgeyi general karısına, Andrakova’ya satmak. Bu işte Byoring’e de güveniliyordu. Ancak Lambert henüz general karısının karşısına çıkmamıştı, sadece onu izlemişti. Bunun için de yine beni bekliyorlardı. Evet, ben ona çok gerekliydim, yani ben değil de ona belge gerekliydi. Benim hesabıma da iki plan hazırlanmıştı: Birincisi, başka türlü hareket etmeye imkân olmazsa, beni de yanına ortak alarak öyle harekete geçecekti ama önce hem manevi hem maddî bakımdan bana hâkim olacaktı. Ama ikinci plan onun daha çok hoşuna gidiyordu; bu da şöyle bir şeydi: Beni bir çocuk gibi aldatıp belgeyi benden çalmak, yahut basbayağı kuvvet kullanarak elimden zorla almak düşüncesiydi. Bu planı oldukça beğenmiş, hayhâlinde canlandırıp işlemişti. Tekrar ediyorum, ortada öyle bir durum vardı ki, kullandığı takdirde ikinci planın başarı kazanacağından şüphe bile etmiyordu ama daha önce de söylediğim gibi, bunu sonra anlatacağım. Her ne olursa olsun beni içi titreyerek sabırsızlıkla bekliyordu. Her şey, atacağı her adım, vereceği her karar bana bağlıydı. Hastalığım sırasında beni görmek için eve gelmemişti, yalnız bir defa gelerek sadece Versilov ile görüşmüştü. Beni rahatsız etmiyor, korkutmuyordu. Dışarı çıkacağım güne, saate kadar karşımda tam bağımsız olduğunu gösterebildi. Belgeyi birisine verebileceğimi, bende olduğunu bildireceğimi yahut yok edebileceğimi düşünerek üzülmüyordu bile. Evindeyken söylediğim sözlerde sırrıma ne kadar değer verdiğimi, belgenin bende olduğunu bilmelerinden ne kadar korktuğumu anlamış olabilirdi, iyileştikten sonra geleceğimden şüphe etmiyordu. Darya Onisimovna biraz da onun emriyle bana gelmişti, artık bende hem merak hem de korku uyandırdığını, bu duyguları yenemeyeceğimi biliyordu… Hem zaten bütün önlemleri almıştı, hatta dışarı çıkacağım günü bile biliyordu, öyle ki istesem bile ondan uzaklaşamazdım. Ama mademki Lambert beni bekliyordu, öyleyse Anna Andreyevna’nın daha büyük bir sabırsızlıkla beklemesi gerekiyordu. Doğrusunu söyleyeyim, Lambert ona ihanet etmekte belki de haklıydı, çünkü suç kendisindeydi. Şüphe götürmeyen anlaşmaya rağmen -ne şekilde olduğunu bilmiyorum ama böyle bir anlaşma olduğundan şüphe etmiyorum- Anna Andreyevna son dakikaya kadar onunla açık konuşmamıştı. İçindekileri büsbütün dökmemişti. Her şeye razı olduğunu, bütün şartları kabul ettiğini sadece çıtlatarak anlatmak istemişti ama sadece çıtlatarak. Belki onun planlarını en ufak ayrıntılarına kadar dinlemiştir; ama susarak onaylamıştır. Böyle bir sonuca varmak için elimde kesin kanıtlar var, buna da sebep onun beni beklemiş olmasıydı. O alçak Lambert’la iş görmektense benimle iş yapmayı daha uygun bulmuştu. İşte benim için şüphe götürmeyen bir gerçek!.. Bunu anladım ama yanlış bir hareketi yüzünden bunu sonunda Lambert da anlamıştı. Anna Andreyevna’nın Lambert’ı atlatıp belgeyi benden alarak benimle anlaşması Lambert için çok elverişsiz bir şey olurdu. Üstelik de o zaman bu “işin” sağlam olmasına o da inandı. Onun yerinde başkası olsa korkar, hâlâ şüphe ederdi ama Lambert genç, atılgan, vurgun için hırsızlık içinde çırpınan bir adamdı, insanları az tanıyor, şüphesiz de alçak sanıyordu. Böyle bir adam şüphe edemezdi, çünkü Anna Andreyevna’nın ağzından bütün sözleri almıştı. Son ve oldukça önemli birkaç söz daha: O güne kadar Versilov da acaba bir şey biliyor muydu? O zaman uzaktan olsun Lambert’ın herhangi bir planına o da katılıyor muydu? Hayır, hayır, o zaman daha henüz işin içinde yoktu. Ama yeter, yeter, her şeyi zamanından önce anlatıyorum. Peki, ya ben bu sırada ne yapıyordum? Ben bir şey biliyor muydum? Evden çıkacağım güne kadar ne biliyordum? Bu entraefilet’ye başlarken, evden çıkacağım güne kadar hiçbir şey bilmediğimi, her şeyi çok daha geç, hatta her şey olup bittikten sonra öğrendiğimi söylemiştim. Bu doğru ama bakalım tam anlamı ile öyle mi? Hayır, öyle değil; hiç şüphe yok ki ben o zamana kadar bazı şeyler biliyordum ama nasıl? Öyleyse okuyucu, rüyamı hatırlasın! Mademki böyle bir rüya görebilmiştim, mademki bu şey kalbimden kopabilmiş, böyle bir şekil alabilmişti. Öyleyse birçok şeyleri bilmemekle birlikte, şimdi etraflıca anlattığım gibi önceden hissediyordum ama olanları gerçekten de ancak “her şey olup bittikten sonra” öğrenebildim. Bildiğim bir şey yoktu ama kalbim ona karşı hissettiklerimin etkisiyle çarpıyordu, kötü ruhlar da artık benim rüyalarıma hâkim olmuşlardı. İşte ne olacağım en ufak ayrıntılarına varıncaya kadar önceden bildiğim, bu adamın ne biçim bir insan olduğunu anladığım hâlde yine onu görmek için can atıyordum! Hem niçin can atıyordum sanki? Ne dersiniz, şimdi, işte tam bu dakikada bunları yazarken o zaman niçin onu görmeye can attığımı en ufak ayrıntısına kadar bildiğimi sanıyordum. Oysa yine de hiçbir şey bilmiyordum. Belki okuyucu bunu anlar. Şimdiyse iş başına! Olayları birbiri ardından sıralayacağım.. II
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.