Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

800 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çağ Açıp Çağ Kapayan Entelektüel Hükümdar
Franz Babinger, bu eseri İstanbul'un Devlet-i Aliyye'ye geçişinin 500. yılında hazırladığı için ekstra bir dikkat çekmiş olmasıyla hasebiyle ayrı bir göze çarpan bir yapıt oluşturmuştur. Keşke faydalandığı tüm kaynakları da paylaşsaydı da daha rahat bir şekilde inceleme imkanımız olsaydı. Lakin yine de çok değerli olan bu eserin muhakkak okunması gerektiğini düşünüyorum. Osmanlı tarihi çok fazla ilgimi çekmeyen bir dönem olsa da bu dönemin istisnaları mevcut ve bunların başını da II. Mehmed veya nam-ı diğer Fatih Sultan Mehmed Han diyebiliriz. Osmanoğlu hanedanlığının en çok ilgi çeken ve hakkında bir çok spekülatif bilgilerinde olduğu bu kişi hakkında bilgi almak için bakılması gereken bu eser sayesinde Mehmed hakkında bilgi sahibi olma imkanı bulabilirsiniz. İstanbul Kuşatması çok detaylı işlenmemiş olup, onun için
Kritovulos Tarihi 1451-1467
Kritovulos Tarihi 1451-1467
bu eseri okumanız daha yararlı olacaktır. Babinger de bu eserden alıntılar yapmış olup, sadece o alana merakı olanların o kitabı okumaları tavsiye edilir. Tekrar bu esere dönecek olursak, 2. Murad döneminden anlatılmaya başlanan kitap ile 2. Murad ile 2. Mehmed arasındaki farklılıkları da çok rahat görebilirsiniz. Bir tarafta toplumunun huzuru ve refahı için genelde barışı savunan ama gerektiğinde de savaşan bir lider, diğer yandan ise hırslı, zeki, Avrupa hakkında bilgi sahibi olan ve orayı yakından takip eden, dünya hakkında tek devlet, tek lider olması gerektiğini düşünen bir lider. Biri halk tarafından daha çok sevilirken diğerinden daha çok korku hükümdarlığının söz konusu olduğu da ortaya çıkmaktadır. 2. Mehmed, günümüze yaklaştıkça olmayan bir Mehmed varmışçasına bir imaj çizilerek sempati kazanmasına rağmen, döneminde o kadar sevildiği söylenemez. Çünkü, halkından sürekli yüksek vergiler alıp bunları seferlerde kullanması ve hastalık zamanları hariç sürekli sefere çıkması bu durumun doğmasında bir etken olarak görülebilir. Gut hastalığının olması ve dönem dönem bu hastalığının sefere çıkmasına engel olması sebebiyle seferlere ara vermesi askerlere ve halka biraz daha rahat nefes alma imkanı tanıyor diyebiliriz. Bu dönemlerinde sarayında veya kaldığı av köşklerinde çevresine topladığı alimlerle sohbetler edip zaman geçirdiği bir dönemdir. İstanbul'un alınmasından sonraki kısım pek anlatılmaz aslında, ben biraz da bu konuya değinmek istiyorum. İstanbul 1453 yazında o kadar harabe hâldeydi ki şehirde insan kalmamış ve terk edilmiş bir şehir izlenimi veriyordu. Mehmed, bu durumu değiştirmek için, imar ve göç faaliyetlerine başlamak zorunda kalmış ve şehri canlandırmaya çalışmıştır. Seferde ele geçirdiği kişilerin hepsini veya bir kısmını İstanbul'a götürüp şehrin nüfusunu arttırmaya çalışmıştır. Şehir harabe durumda olduğu için öyle kolay kolay gelip yaşamak isteyen kişiler bulmak zor olduğundan bu durum başlarda zorla yapılarak elde edilmeye çalışılmıştır. Mehmed şehri almasına rağmen uzun bir süre şehirde uzun müddet kalmayıp, daha çok Edirne de kalmayı tercih etmiş, yazın da sağlığı el verdiği dönemlerde Avrupa'ya veya Anadolu'ya sefere çıkmıştır. Çanakkale'yi kapatması ile Karadeniz'deki Cenovalıların ticaretlerine büyük darbe indirmiş ve Anadolu'nun Kuzeyi ve Kırım bölgesini almasıyla da Karadeniz ticaretini tamamen ele geçirmesi ve orayı Türk Gölü yapması ile Avrupa'nın Karadeniz ticareti tamamen sona ermiş ve Avrupa'lıların alternatif deniz ticaret yolu bulmalarına zemin hazırlanmış olmuştur. Önceden Tuna Nehri üzerinden kısmen devam eden ticaret Kırım'dan sonra o olayını da kaybetmiştir. Coğrafi Keşifleri anlamak için bu döneminde iyice bilinmesi gerekir. 2. Mehmed, deniz gücüne de önem verirdi ve onun döneminde başlayan deniz kuvvetlerine verilen ağırlık ve gücün sayesinde Akdeniz hakimiyeti süreci de başlamış olur. Bu durum İnebahtı Savaşına kadar devam etmiştir. Doğu Akdeniz'in kontrolünde artık Osmanlı vardır ve bu Devlet-i Aliyye için oldukça önemli bir konudur. Kendisi belki de hükümdarlar arasında vizyonu en geniş ve entelektüel birikimi en fazla olan lider olabilir. Avrupa'daki çekişmeleri iyi takip edip, oradaki gelişmelere göre hareket etmeyi sürdürmüş ve başarılar elde etmiştir. Tabi sadece iyi yanları anlatıyormuş gibi durmaması için şu konuya da değinmek gerekir ki, Bu seferler sırasında çok sayıda askerlerin ölmesi ve yenilgilerin alınması da olmuştur. Belgrad kuşatması bunlardan en fazla bilineni de olsa da tek o değildir. Yenilgisiz hükümdar denecek seviyede bir hükümdar zaten az bulunabilen bir şey ve Osmanlı'da bulunabilecek bir şey değil. Savaşların olduğu hükümdarlar döneminde zaferler olduğu gibi mağlubiyetlerde oluyordu. Tabi Mehmed, bu yenilgiler sırasında fazlasıyla asabi olup çevresindekilerin can sağlığının garantisi diye bir şey olmayıp çok sayıda kişinin canını alabiliyordu. Bir Orta Çağ hükümdarında görünebilecek bu acımasızlık ve kan gölü ortamları o dönemdeki çoğu bölgede görünen bir durumdur. Çoğu hükümdar gücünü büyük ölçüde korkudan alıyordu ve onu kontrol etmeye çalışıyordu. Korku demişken, o dönemin iç konularında biri ve Mehmed'in korku duyduğu bir konu da tarikatlar konusu ve bu tarikatlar içinde gözüne en fazla çarpan Halveti Tarikatı idi. Halk arasında sempati toplayan ve güç kazanan bu tarikata karşı Mehmed önlemler alıp, onları ülke dışına göndermiş ve bazıları da Uzun Hasan'ın topraklarına gitmiştir. Tabi bunların içinden biri de vakti zamanında bir sonraki hükümdar vizyonsuz Bayezid'in yanına gidip veziriazamlığa kadar yükselmiştir. Bayezid, gençlik döneminde afyon kullanan biriyken, babasının uyarıları sonrası aşırı sofu olan ve İspanya'dan gelen göçmenleri getirmek dışında başka bir vasfı olmadığı için o kısmı çok uzatmadan Mehmed ile devam ediyorum. Mehmed'in Batı'da Skenderbeg, 3. İvan nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda gibi daha güçlü denebilecek rakipleri varken, Doğu'da kendisine denk denebilecek tek güç Uzun Hasan idi ve Anadolu'nun kontrolü için kaçınılmaz olarak savaşmalarının gerektiği dönemlerde olmuştur. Doğu'da daha başarılı işler başarılıyordu çünkü Batı'daki kadar güçlü surlar ve top teknolojisi yoktu. O yüzden Mehmed'in nihai hedefi de Avrupa olduğu için Anadolu'da işlerini çabuk tutmaya çalışıp hep batıya dönmeye gayret etmiştir. Kendisini Roma İmparatoru olarak görüyordu. Çünkü Konstantinopolis'in sahibi Roma'nın sahibi olmalıydı. Ülke sınırlarını genişletme politikası da genelde bu yönde devam ediyordu. Belgrad yenilgisinden sonra yönünü daha çok Balkanlar ve Arnavutluk kısımlarına yöneltip oradan İtalya'ya gitmeye çalışıyordu. Akıncılar sayesinde başarılı yağmalamalar olsa da yenilgilerinde bol olduğu bu sahada savaşın kazananı net belli olmuyor ve çok fazla taraf değiştiriyordu. Venedikliler ile Osmanlı savaş yaptığı zaman çok fazla maddi zarara uğruyor ve kazanç ve elde edemiyordu ve böylece İtalya'da güç kaybetmeye başlıyordu. İtalya'da çok fazla şehir devletleri olup ve bunlar da kendi içinde sürekli rekabet halinde olduğu için bu durum kaçınılmaz olarak Mehmed'in işine geliyordu. Papa, bu durumu engellemeye çalışsa da pek bir başarı elde ettiği söylenemezdi. Fransa ve İngiltere ise tehditi kendinden çok uzakta gördüğü için ilgilenmiyordu bile. Mehmed'in sağlık koşuları el verseydi belki de İtalya'yı ele geçirebilirdi. Ama belki ve varsayımlar üzerinden tarih konuşulmayacağı için bu kısmı da pas geçiyorum. Entelektüel taraflarına değinmek gerekirse, Mehmed, sarayında olduğu zaman alimleri etrafına toplar ve onlarla sohbet etmeyi çok sevdiği için, bilime ve sanata ekstra önem verdiğini ve bunun için ne kadar toplayabiliyorsa o kadar alimin hamiliğini yapmaya çalışıyordu. Mehmed'in, İtalyanca, Farsça, Arapça, Sırpça dillerine de hakimiyeti vardı. Kendisinin sanata da ayrı bir merakı vardı ve o zamanlarda resme karşı olan düşüncelere rağmen İtalya'dan meşhur Bellini'yi getirtip portresini yaptırmıştır. Tabi malum vizyonsuz kişi babası öldükten sonra o portreyi çok ucuza elden çıkarmış ve yakın bir zamana kadar yurtdışında kalmıştır. Mehmed'in bilinen 3 oğlu vardır. Bunlar, Bayezid, Mustafa ve Cem. Mehmed bunlardan en çok Mustafa'yı seviyordu ve onun ölümü üzerine ağıtlar yaktığı ve çok üzüldüğü söylenir. Benim düşünceme göre kalan iki oğlundan birini tahta geçmesini istese bu kişi Cem olurdu. Bayezid ile araları daha kötü olduğuna yönelik bilgilere kitaptan erişeblirsiniz. Hatta ölümü ile ilgili hâlâ net bilgiye sahip değiliz ve zehirlendiğine yönelik söylemler ortada olduğunu düşünürsek bu zehirleme durumuna en uygun profil Bayezid olup kendisi de oğlu tarafından devre dışı bırakılmıştır zaten. 1451 yılındaki hükümdarlığından itibaren alırsak 30 yıllı hükümdarlığı döneminde, bir çok başarıları ve başarısızlıkları olan, döneminde pek sevilmeyen ama sonraları ayrı bir yene konan, 15. yüzyıla damgasını vurmuş hükümdarlardan biri olan 2. Mehmed, nev-i şahsına münhasır biri olduğu ortada bir kişidir. Bu kitapta daha önce hiç bikmediğim bir kız kardeşinden bahsedilmiştir. Adı geçmemiş olsa da oralarda kaynak göstermediği için araştırma olanağını da kaybettiğimiz bu kardeşin profili sadist bir kız kardeş olduğuna yöneliktir. Eseri okurken dikkatimi çeken bu kişi hakkında bilgisi olan var ise yardımcı olurlarsa sevinirim. Mehmed, anlat anlat bitmeyecek ve incelemenin sonu gelmeyecek biri karaktere ve hayata sahip olduğu için ben burada bitiriyorum. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar. Oldukça başarılı bir çalışma olmuş bu eser, dikkatle okunmayı hak ediyor.
Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı
Fatih Sultan Mehmed ve ZamanıFranz Babinger · Alfa Yayıncılık · 202184 okunma
··
774 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.