Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tecritte büyüyen (ve dili hiç duymamış) çocukların dile sahip olup olmadıklarıyla ilgili ilginç bir soru duruyor ortada. (Dinleyiciler araya giriyor) Pardon? Ormanda tek başına büyüyen kurt-çocuklar pek iyi bir örnek değil. Tecritte büyüyen çocuklarla ilgili bazı böyle gerçek olaylar var. Ancak bu çocuklar o denli psikozlu ve onlarla ilgili yanlış giden o denli şey var ki dilleriyle ilgili olarak ne söyleyeceğinizi bilemiyorsunuz. En iyi çalışılmış örnek, adı Genie konulan bir kızın hikayesi. Onunla ilgili bir kitap var. On iki ya da on üç yaşındayken bir tavan arasında bulunmuştu. Sanırım iki yaşındayken onu oraya kilitlemiş olan akli dengesi bozuk bir babası vardı. Bir sandalyeye bağlanmıştı ve ara sıra ona yemek atıyordu; kız böylece hayatta kalmış. Ancak görünüşüne göre, bu kız belki pencereden gelenler dışında iki yaşından itibaren dile hiç maruz kalmadı. Bir sosyal hizmet görevlisi onu bulup dışarı çıkardı. Hastaneye kondu ve insanlar ona yardım etmeye çalıştı. Onun neler yapabildiğiyle ilgili çalışmalar yapıldı ve buradan çıkan bazı ilginç sonuçlar var. Ancak doğal olarak psikozlu olduğu için bu sonuçların tam olarak ne anlama geldiğini bilemiyorsunuz. O kadar çok psikolojik sorunlar vardı ki hangisinin dille ilgili olduğuna karar veremiyorsunuz. Dilbilgisine benzer bir şeyi hiç edinemedi. Sözcükleri öğreniyor ve bir şekilde iletişim kurabiliyordu, ancak dilbilgisi yapısı diyebileceğiniz hiçbir şey öğrenemedi. Ancak çok fazla sorunlar olduğu için bunun ne anlama geldiğini bilemiyorsunuz. Bu bir bilgisayarı alıp, çekiçle kırıp parçaladıktan sonra, bilgisayarın nasıl çalıştığını anlamayı denemeye benziyor. Deney böyle yapılmaz. Öte yandan bu soruyu biraz olsun aydınlatabilecek başka bir doğal deney var. Bu, kuzen olan üç işitme-engelli çocukla ilgili. Birlikte sürekli oyun oynuyorlarmış. Aileleri, ne yazık ki (şimdikinden farklı olarak eskiden çok kabul gören) işaret dilinin işitme-engelli çocuklar için kötü olduğu ve çocukların dudak okumayı öğrenmeleri gerektiği fikrine kapılmışlar. Aileleri buna inandırılmışlardı ve çocuklara işaret bile yapmamaları gerektiği söylenmişti. Yani onlara, el işaretleri yapmayın yoksa onu işaret dili öğrenmek için kullanırlar denmişti. Görünüşe göre aileler de bu öneriye tamamen uygun davranmış. Bu nedenle, çocuklar işitme-engelli oldukları için hiçbir şey duymamışlar ve işaret ya da işaret dili gibi şeyleri hiç görmemişler. Buna rağmen çocukların kendi işaret dillerini oluşturdukları ortaya çıktı. Çocuklar bunu kendi aralarında kullandıkları için aileler bunu bilmiyordu. Bu ortaya çıkınca birkaç iyi psikolog -Lila Gleitman ve öğrencileri- bunu yakından incelemeye başladılar. Oluşturdukları sistemin çok ilginç olduğu çıktı ortaya. Pek çok açıdan normal insan diline benziyordu. Bir tür yalın-özegeçişli dile benziyordu ve doğal bir ortamdaki çocuklarınkine yaklaşık olarak aynı gelişim ve karmaşıklığa sahipti. Yani onlar elbette kendi kanallarıyla doğal bir dil geliştirmişler gibi görünüyordu. Deney o noktada sona erdi, çünkü çocuklar bulundukları anda, onlara işaret dili öğretildi. Bu doğal bir dilin zihinsel gelişimini sağlamak için uyartı bakımından çok fazla şeye ihtiyaç olmadığını gösteren olaylardan biri. Doğrudan deneylerle çözülebilecek pek çok ilginç soru çıkıyor ortaya; ancak bunlar elbette etik gerekçelerle yapılamaz. O nedenle de daha dolaylı yollara başvurulması gerekiyor.
·
220 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.