Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İspanyol Edebiyatı'ndan okuduğum ilk kitap olan Sis, varoluşçu yazar Miguel De Unamuno’nun 1914 yılında yayımlanmış ve oldukça farklı bir teknikle yazdığı romanıdır. Miguel de Unamuno, Madrid Üniversitesi'nde felsefe ve edebiyat üzerine eğitim almış ve bir süre de felsefe öğretmenliği yapmış bir düşünür ve yazardır. Salamanca Üniversitesi'nde Eski Yunan Dili Kürsüsü'nde profesör olmuş ve aynı üniversitede üç kez de rektörlük görevine getirilmiştir. Dogmatik düşünceye (asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma ya da araştırma ihtiyacı olmadığını savunan anlayış) karşı savaşmış ve bu uğurda Fransa'ya sürgüne dahi gönderilmiştir. Unamuno, her okuduğu kitabı aslından okumak için dil öğrenme hastalığına tutulmuş, Yunanca ve Latince dışında 16 dil öğrenmiştir. Gerçekten sıradışı bir yazar olan Unamuno'nun Sis kitabı da yazarımız gibi oldukça sıradışıydı. Roman, Victor Goti’ye ait bir önsözle başlıyor. İşin ilginç yanı ise, kitabı okumaya başladıktan ve birkaç bölüm ilerledikten sonra Victor Goti’nin, kitabın ana karakteri Agusto Perez’in yakın arkadaşı olduğunu öğreniyoruz. Bu aşamada Don Miguel Unamuno’nun, Victor Goti’den Agusto Perez’in gizemli ölümünü anlattığı kitabına önsöz yazmasını istemesinin nedenini anlamaya çalışıyor ve kafamızda Victor Goti kim? Gerçekten böyle biri var mı? gibi sorulara da cevap arıyoruz. Önsöz'ün ardından Unamuno'nun, Victor Goti'ye cevap niteliğinde yazdığında ikinci bir önsözde ise, "Burada kitabıma önsöz yazan Victor Goti'nin görüşlerinden birkaçı üzerinde biraz yakından durmak isterdim fakat onun (Goti'nin) hikmet-i vücudu bence malum olduğundan bu önsözde söylediği şeylerin bütün sorumluluğunu kendisine bırakmayı tercih ediyorum" cümlesi, yukarıda da bahsettiğim gibi Victor Goti'nin varlığını sorgulamamızı doğrular niteliktedir. Romanı bitirdiğinizde şu gerçekle karşılaşıyorsunuz aslında. Unamuno, romana kendisini kattığı gibi, roman kahramanını da (Victor'u) gerçek hayata aktarıyor. Romanın gerçekliği Unamuno’nun romana girmesiyle soru işaretine neden olduğu gibi, gerçek hayatta olmayan Victor’un yazdıkları da bu hayatın gerçekliğine dair soru işaretine neden oluyor. Romanın yazıldığı yılı düşünürsek (1914) bu gerçekten de çok zekice ve başarılı bir hamle olmuş. Kitabın konusuna gelecek olursam; roman Agusto’nun yağmurlu bir günde yürüyüşe çıkması ile başlıyor. Ana karakter Agusto Perez, hukuk eğitimi görmüş, aylak ve varlıklı biridir. Altı ay önce kendisine çok düşkün olan annesini kaybetmiştir. Evinde uşağı Domingo, uşağın karısı aynı zamanda da aşçısı Ludivina ve sokakta bulup sahiplendiği köpeği Orpheus ile beraber yaşamaktadır. Yaşamdaki varlığından şüpheli, yapacakları konusunda kararsız olan Augusto, yürümek istemesine rağmen nereye gideceğini bilmediğinden oradan geçen genç bir kızın peşine takılır ve kızı evine kadar takip eder. Kapıda evin hizmetçisinden bu kızın anne ve babası olmayan, halası ve eniştesiyle yaşayan, piyano öğretmeni Eugenia Domingo del Arco olduğunu öğrenir. Sadece gözlerini hatırlayabildiği bu genç kıza âşık olur. Kibirli, bencil ve memnuniyetsiz Eugenia'yla başlayan bu aşk Agusto Perez'in gözünün açılmasına, bugüne kadar yaşamadığı ve bilmediği duyguları öğrenmesine bunun yanında da birçok kavramı sorgulamasına sebep olacak ve onu gizemli bir sona sürükleyecektir. Romanın konusu, aşk, ihanet, sadakat, kıskançlık, yalan gibi genel temeller üzerine oturtulmuş. Kitapta olayın nasıl ilerleyeceğinden çok Agusto Perez’in ne yapacağını merak ediyorsunuz. Karakter analizleri çok iyiydi. Betimlemeden çok diyaloglar, monologlar ve bir de kitabın sonunda epilog yer alıyor. Kitapta karakterler ve çevresel faktörlerle ilgili hiç bir bilgi verilmemiş ve tamamen okuyucunun hayaline bırakılmış. Bunun dışında yazar, mantık, tesadüf, zaman, yolculuk, nesnelerin anlamı, aşk, aile, evlilik, yaşam, ölüm, yas, sonsuzluk, düş, umut, ruh, yaşlılık, bilim, dil, kadın, delilik, cinsellik, kuşku, bağlılık, sanat gibi birçok kavramı ve felsefi düşünceyi de kurguda büyük bir incelikle işlemiş ve okuyucunun da bu kavramlarla birlikte varoluşunu sorgulamasına da olanak sağlamıştır. Aynı zamanda yazar gerçeklikle kurmaca, gerçek kişiyle kurmaca kişinin hayatları, rüya ile gerçekliği de karşılaştırmış ve okuyucuya sunmuştur. Romanda bolca bahsi geçen Nivola aslında Novella sözcüğünden esinlenilen ve eserlerinin eleştirmenler tarafından roman sayılmaması üzerine Unamuno’nun eserlerine verdiği bir isimdir. Kitabın sonlarına doğru ana karakterin yazarla buluştuğu kısımda gerçekliğe ve varoluşa yönelik sorgulamaların olduğu dialoglar, sis kelimesinin tanımını ve yazarın amacını açıklar nitelikteydi. Sisi aslında başlıbaşına yaşam, yaşamımızdaki küçük olaylar, sorunlar, sıkıntılar ve üzüntüler olarak da açıklayabiliriz. "İnsan, kafasıyla düşünür, kalbiyle duyar ve midesiyle ister” ve "Başka yazarların neden bazı sözcükleri italik yazdığını anlayamıyorum. Sanırım o sözcüğe dikkat çekip önem artırmak istiyorlar. Hâlbuki, benim yazdığım her sözcük zaten önemlidir" diyecek kadar da cesur olan Unamuno'nun eserini anlamaya çalışarak, sorgulayarak büyük bir sabırla ve emekle okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın...
Sis
SisMiguel de Unamuno · Can Yayınları · 20194,830 okunma
··
1.441 görüntüleme
Pinus okurunun profil resmi
Bu çok iyi bir inceleme
Nihal Yurtseven okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. 🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.