Unamuno ,enteresan bir adam .
Yaşamı,mücadelesi,ürettikleri ,fikir dünyası.
Kendi yazım türünü icat etmesi,önsöze cevap yazması ,karakterleriyle kavgası hem yüz komik,hem zihin açıcı , hem de Unamuno’nun bir derdi anlatma isteğini gözler önüne seriyor.
Başlarken, Aylak Adam ‘ın bir Dostoyevski romanına uğradığını düşündürten çokça nüans olsa da ;Sis , kendi tarzını öyle güzel bir yerden oluşturup biricik bir nivolaya dönüşmüş.
Augusto Perez’imiz aslında bir bakışın peşinden sokaklar arasında sürüklenirken ve sonunda kendini keşfederken,hayat amacını ararken ;aslında çok sevdiği ve önüne çıkan tüm dikenleri tek tek temizleyen annesinin o saf ve temiz sevgisini arıyor baktığı her yerde.
Her kadında.
Özellikle kitap boyu kahramanımızın karşılaştığı karakterlerle birlikte sorguladığı ikili ilişkiler,evlilik,kadın erkek ilişkileri,tuzaklar,zaferler,yenilgiler ve varolma sancılarıyla kitabın felsefi tabanı da çok güçlü .Sis metaforu çok başarılı ve etkileyici kullanılmış.Hayattaki sislerle başa çıkarken sanatın iyileştirici ve ebedi gücünden faydalanmak gerektiği vurgulanıyor.
Orpheus’un son sözü çok duygusaldı ve son olarak Augusto Perez iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı.
İnsanlara fazla güveniyordu.
Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu.
Eğer geri dönüp söyleyebilseydim söylerdim.
Augusto derdim her ihanet sevgi ile başlar.