“Basit bir soru ama, merakıma engel olamıyorum... Neden
anarşist oldunuz? Sosyalizmi ya da sizin isyanınızla uyuşan
ve bu denli uzak olmayan herhangi bir ilerici hareketi
seçebilirdiniz... Söylediklerinizden (ve bunun da iyi bir tanım
olduğu kanısındayım) anarşizmden, bütün uzlaşmalara, bütün
toplumsal çözümlere isyanı, aynı zamanda da bunların
tümünü ortadan kaldırma arzu ve iradesini anladığınız
sonucunu çıkarıyorum.”
“Çok haklısınız.”
“Peki, o halde bu aşırı çözümü niçin seçtiniz de diğer
yollardan birini, diyelim... ara bir yolu seçmediniz?”
“Anlatayım. Bunun üzerinde çok düşündüm. Okuduğum
broşürlerde tüm bu kuramlar vardı elbette. Anarşist kuramı –
gayet iyi ifade ettiğiniz gibi, bu uç kuramı– savunmamın
nedenlerini size, iki kelimeyle açıklayacağım.”
Bir an bakışları boşluğa takıldı. Sonra bana doğru döndü.
“En büyük kötülük, daha doğrusu tek kötülük, doğal
gerçekliklere gelip yapışan toplumsal uzlaşma ve kurgulardır
– evet, tüm kurguları kast ediyorum; aileden paraya, dinden
devlete kadar hepsini... İnsan, ya erkek doğar ya da kadın.
Demek istediğim, insan yetişkin olduğunda erkek ya da kadın
olmak üzere doğar; doğal olarak, bir eş olmak için, zengin ya
da yoksul olmak için doğmaz, hele Katolik ya da Protestan
olmak, İngiliz ya da Portekizli olmak için hiç doğmaz.
Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur. Peki ya bu
toplumsal kurgular neden kötüdür? Çünkü bunlar kurgudur,
çünkü doğal değillerdir. Para devletten daha iyi değildir, aile
dinlerden daha iyi değildir. Bunların yerine başka kurgular
olsaydı, bunlar da o kadar kötü olurdu, çünkü bunlar da yine
kurgu olurdu, çünkü bunlar da sırası geldiğinde doğal
gerçeklerin üzerine gelip yapışır ve onları boğarlardı.
Dolayısıyla, istisnasız tüm kurguların ortadan kaldırılmasını
hedefleyen saf anarşist sistemden başka her sistem, tüm diğer
sistemler birer kurgudur. Tüm enerjimizi, tüm çabamızı, tüm
zekâmızı, bir toplumsal kurgunun yerine bir diğerini
yerleştirmeye ya da yerleştirme çabasına adamak bir
saçmalıktır, hatta bir suçtur, çünkü bu, toplumu olduğu gibi
bırakmayı açıktan açığa hedefleyerek toplumsal bir kargaşa
yaratmaktır. Madem insandaki doğalı ezen ve bastıran
toplumsal kurguları adaletsiz buluyoruz, o halde niçin
enerjimizi, bu kurguların yerine başkalarını koymakta
kullanıyoruz? Aynı enerjiyi bu kurguların tümünü yok
etmekte kullanabiliriz.”
“İnandırıcı gözüküyor. Ama varsayalım ki olmadı;
varsayalım ki tüm bunların çok hoş olduğu ama anarşist
sistemin hayata geçirilemeyeceği itirazı yapıldı bize. Sorunun
biraz da bu yanını inceleyelim.”
“Anarşist sistem niçin hayata geçirilemesin? Biz ilericiler,
yalnızca var olan sistemin adaletsiz olduğu ilkesinden değil,
dahası, adalet var olduğuna göre daha adil bir başka sistemi,
var olan sistemin yerine koymanın avantajlı olacağı
ilkesinden de yola çıkıyoruz. Eğer farklı düşünürsek ilerici
değil burjuva oluruz. İyi de bu adalet kavramı bize nereden
gelmekte? Toplumsal kurgu ve sözleşmelerden oluşan bu
yalanların tersine doğal ve sahici olandan. Doğal olan ise yarı
yarıya, dörtte bir ya da sekizde bir değil tamamen doğaldır.
Dolayısıyla, şu iki şeyden biri doğrudur: Ya doğal olanı
toplumsal düzlemde gerçekleştirebiliriz ya da
gerçekleştiremeyiz; başka deyişle toplum ya doğal olabilir ya
da özü bakımından kurgudur ve hiçbir durumda doğal olamaz.
Eğer toplum doğal olabilirse bu durumda anarşist toplum,
yani özgür toplum kusursuz bir biçimde var olabilir; hatta bir
yerlerde var olması da gerekir, çünkü tamamen doğal olan tek
toplum budur. Ama eğer tersine, toplum doğal halinde var
olamıyorsa ve eğer herhangi bir nedenle mutlak anlamda
kurgulara dayanmak zorundaysa, bu durumda kötünün iyisini
seçelim: Bu kaçınılmaz kurgular çerçevesinde toplumu
mümkün olduğunca doğal kılalım, böylelikle mümkün
olduğunca adil de kılmış oluruz.
Peki ya en doğal kurgu hangisidir? Hiçbiri doğal değildir,
çünkü kurgudur. Mevcut durumda en doğalı, hangisi en doğal
görülüyor, hissediliyor ise odur. Peki bu hangisidir? Eh, zaten
alışkın olduğumuz kurgudur bu. (Anlıyor musunuz: Doğal
olan şey, içgüdüden kaynaklanandır; içgüdü yoksa içgüdüye
en fazla benzeyen şey alışkanlıktır. Sigara içmenin doğal
hiçbir yanı yoktur, içgüdüsel bir ihtiyaç değildir ama eğer
alışkanlık edinilirse sigara içmek, gerçekten içgüdüsel bir
ihtiyaç olarak hissedilen doğal bir edim olur.) Pekâlâ. En
alışkın olduğumuz toplumsal kurgu hangisidir? Şimdiki
sistemdir elbette, burjuva sistemi. Sonuç olarak doğru bir
mantıkla, ya doğal toplumu olanaklı görürüz ve anarşizm
yandaşıyızdır ya da olanaksız görürüz; işte o zaman da
burjuva sisteminin yandaşı oluruz. Ara çözüm yoktur.
Anlaştık mı?”