Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

752 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
MÜKEMMELLL!
Evet bu güzide romana 10 verdim; lakin 20-30 olmadığı için... Şu yaşıma kadar okuduğum en iyi yerli roman oldu "Bir Gün Tek Başına"! Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan Vedat Türkali, uzun yıllar senaristlik ve oyun yazarlığı yaptıktan sonra edebiyat hayatına şiirle girdi. Romancılığı ise, bu döngünün son parçası; 1974'ten bu yana kısa bir sürede sekiz roman yayımlayarak dikkat çekti. Bu incelediğimi roman, Türkali'nin en dikkat çekici romanı olurken; tüm edebi özelliklerini bu esere yansıtıyor. Vedat Türkali'nin eserlerinde tüm görkemiyle, problemleriyle, farklılıklarıyla bir kent olgusu görünür. Günlük konuşma dilini benimsediği yalın üslubunda, bir roman karakterinin üzerine derinlemesine eğilir ve ülkede yaşananlara onların perspektifinden bakmayı sever. Tüm bunları gördüğümüz romanı "Bir Gün Tek Başına", yaklaşan 1960 askeri darbesi öncesi filizlenen bir aşkı gündemine alır. Aşk, devrim, güven ve tutku ön planda yer alırken; bu romanda Türkali karakterlerinin bize en net hissettirdiği duygu, bana göre "sıkışmışlık" hissidir. Roman karakterleri, tek tek baktığımızda, kendi bireysel hayatında bu sıkışmışlığı fazlasıyla hissetmektedir. Kenan, evli hayatına sıkışmış kalmış, eski devrimci günlerini özleyen ve Günsel'le birlikte o özlediği günlere dönen bir adam... Nermin, Kenan'a çok bağlı, her şeyi Kenan olarak gören ve tamamen Kenan'a sıkışmış bir ev hanımı.... Günsel devrimci hissiyatları ile gençlik ateşi ve tutkularının arasına sıkışmış bir üniversite öğrencisi... Ve romandaki türk halkı... Onlar da Demokrat Parti'nin aşırı katılaşmaya başlayan baskıcı tutumu ve CHP'nin vasıfsız muhalefet politikaları arasında sıkışmış, güvensiz durumdalar... Bu ikililik ve güvensizlik, romanı okurken net bir şekilde hissediliyor. Tüm bunların yanında, Baba karakteri de bence Vedat Türkali'nin bir yansıması... Yazarımız, düşüncelerini Baba üzerinden okuyucuya aktarıyor ve tatlı bir felsefe yapıyor. Romanın psikolojik ve felsefik özelliklerine, tutkuyu yansıtışına bayıldım. 1950'lerin nostaljik İstanbul'unda ana karakterlerimizden Kenan, eski bir devrimci... Sorgusu esnasında gördüğü şiddetten etkilenmiş, bu yoldan ayrılmış bir adam... Öncelikle edebiyat öğretmenliği yapıyor, sonra evleniyor, bir kızı oluyor ve öğretmenliğin ardından bir kitabevi açıp işletmeye başlıyor. Karısı Nermin, mutlu sandığı aile tablosunda Kenan'ı çok sevmektedir ve ona koşulsuz bağlıdır. Bu koşulsuz itaat, Kenan'ı sıkmakta ve Kenan, aşkın böyle bir boyunduruk olmadığını bilmektedir. O derin bir bunalımın içinde bulunmakta ve geçmişe, işe yaradığı günlere büyük özlem duymaktadır. İçsel muhakemesinde bunları sıklıkla görürüz. Bir içkili akşam buluşmasında, felsefe öğrencisi olan Günsel'le tanışır. Günsel idealleri olan, tüm kalbini devrimci karakteriyle birleştirmiş, gerçek sevgiyi tatmamış, tutkuları olan genç ve aydın bir kızdır. Mükemmel bir çiçektir adeta... O gece birbirlerinden etkilenmeye başlarlar ve tutkuları onları sürekli birbirine çeker. Aslında çok benzerler, ikisi de bir arayış ve kendini tamamlama içindedir. Günsel Kenan'ın eski devrimci karakterinden, olgunluğundan, onunla konuşabilmekten ve kendisini sevişinden etkilenir. Kenan ise, Günsel'le birlikte olarak eski günlerini hatırlamakta ve genç kıza daha çok bağlanmaktadır. Kenan, çok sevdiği Günsel'le birlik olup mücadele ederek hayatının tekrar bir anlam kazandığını hisseder. Değişik bağlantıları olan ve bana karanlık bir izlenim veren Rasim, Kenan'ın ne zaman başı sıkışsa onun yanındadır. Kenan'ı çok sever ve hep yardım eder. Yine böyle bir gün garsoniyerinin anahtarını Kenan'a verir. Böylelikle Kenan ve Günsel'in bir aşk yuvası olur. Demokrat Parti ve Adnan Menderes'in tutumu giderek şiddetlenirken, ikilinin aşkları da aynı oranda şiddetlenir. Kenan Nermin'den tamamen ayrılmak ve Günsel'le evlenip çocuk yapmak istiyor. Günsel bir yandan davası için yeni gençler arayıp bilgilendirirken, diğer yandan yeni keşfettiği tüm bedensel hazların keyfini Kenan'la çıkarmak istiyor. Adnan Menderes'in anayasaya aykırı kararlar alması sonucu yapılan yürüyüş, 1960'a giden yolu daha da hızlandırıyor. Kenan, Rasim aracılığıyla iki kez Günsel'i polislerden kurtarıyor. Günsel hem bedenen hem mental anlamda yorgun; psikolojik bir boşluk anında kanına girmeleri sonucu Kenan'ın tavırlarını yanlış değerlendiriyor. İkilimiz, birbirinden yıldırım hızıyla uzaklaşırken kötü günler kapıyı çalmaya hazırlanıyor. Soluksuz okuduğum bir romandı. Kenan-Günsel aşkını, aile oluşlarını daha fazla okumak isterdim.. Rasim'in karmaşık bağlantıları ve Nermin'in ailesinin çirkeflikleri de daha fazla gün yüzüne çıkmalıydı. Kesinlikle şu yıllarda bir film olarak çekilmeli, dijital platformlar duyun sesimi!
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 20195,2bin okunma
··
1.336 görüntüleme
Persephone️ okurunun profil resmi
Harika bir roman, sadece roman değil dönemin tarihi👍🏻
Batuhan Babaoğlu okurunun profil resmi
fazlasıyla katılıyorumm
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.