Doğru söylemek gerekirse, kitapların arka kapak yazılarını okumak gibi bir alışkanlığım yok. Genel olarak her şeyi okuma ve kendi fikrimi geliştirme eğilimim olduğu için de bu tutum beni hiç pişman etmedi. Hatta aksine, hiç beklenti duymadan bir kitaba başlamak, kitabı beğenme düzeyini kat be kat artırabiliyor. İşte Işık Bahçeleri de o düzeyin çok yükselmesini sağlayan kitaplardan biri.
Maniheizm’in ortaya çıkışını anlatıyor kitap. Mani’nin kişiliği, doğduğu ve yetiştiği düzende onu o “o” yapan her şey var kitapta. Bir ideal anlatılıyor aslında, bir insanlık ideali. Hiçbir sınıflandırmaya giremeyecek güzellikte bakış açıları ile ufuk açılıyor gerçekten. Mani ile gerçekleştirilen diyaloglar da o kadar güzeldi ki, zihnimi hala süslüyorlar. Daha fazla söylenebilecek bir şey yok, bu denli iç açıcı bir kitabı okuyarak kendinize iyilik yaparsınız diyebilirim sadece.