Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
Yaşını başını almışlarla sohbet etmeyi ben de severim. Belki bizim de geçeceğimiz yolun yolcusu olmuşlardan bunun neye benzediğini öğrenmeliyiz. Adaletle ve dindarlıkla geçirmiş biri için şair; insanın yüreğini neşelendiren ve ahir ömrünü besleyen tatlı bir refakatçi, fanilerin değişken zihninin hakimi, yoldaş umut. Adalet, herkese kendine uygun olanı vermektir. Yetenekli biçimde koruyan kişi, aynı zamanda o şey çalma konusunda da ustadır. Adil insan parayı korumada, usta ise çalmada da usta olabilir. Adalet, bir çeşit hırsızlık gibi bir şey. Ama dostların yararına düşmanların zararına olmak şartıyla. Hem iyi görünen hem de iyi olan dosttur. İnsanlar da kendilerine kötülük edildiğinde insana ait ayırıcı bir özellikten dolayı kötüleşir. Kötülük gören insanlar, eskisinden daha adaletsiz olur. Bilgi kişiyi terk ettiğinde kişi artık usta değildir. Hekimlik, Hekimliğin menfaatini değil; bedeninin menfaatini düşünmeli. Yönetici, yaptığı ve söylediği her şeyde gözlerini; yönettiklerinin menfaatine diker. Adalet ve adil kelimesi kelimesine, başkasının yararına olandır; Güçlünün, yöneticinin yararı; fakat kendisine itaat ve hizmet eden tüm tebaanın zararıdır adalet. Yönetici, kelimenin tam anlamıyla, aşağı olanları kendileri için değil; güçlünün menfaatine, güçlüyü mutlu etmek üzere yönetir. Paylaşmaya gelince; adaletsiz çok kazanır, adil ise hiçbir şey. Yönetim hizmetine karşılık açıkça para almayı kendilerine "ücretli uşak" adı takılacak diye, kurumlar vasıtasıyla gizlice almayı ise "hırsız" diye anılacaklar diye istemezler. Bir kimsenin görevi, kendiliğinden ve zorlanmayı beklemeden istemesi belki de bu yüzden utanç verici sayılmıştır. Yönetimi ve işleri üstlenmezse kişinin göreceği en büyük ceza, daha kötü birisi tarafından yönetilmektir. Sonuna kadar varan, eksiksiz adaletsizlik; sonuna kadar varan adaletten daha kazançlıdır. En asil budalalık iyi kalpliliktir. Adil insan, kendisine benzeyenin değil, benzemeyenin çıkarını ele geçirmek ister; adaletsiz ise hem benzeyenin hem de benzemeyenin çıkarını. Adalet, mükafatları hatırına ve ün yapmak düşüncesiyle uygulanması ama bir dert olarak kendisinden uzak durulması gereken zahmetli şeylerin sınıfına girer. Adil davrananların adaleti "iyi" bir şey değil "gerekli" bir şeydir. Adaletsizlik bilgisizliktir. İnsan adalet yolunu ancak kanunun zorlamasıyla gider. Hiç kimse kendi isteğiyle adil değildir, herkes zorlamadan dolayı adil davranır. Tanrılar ve insanlarca, adaletsiz adam için hazırlanan hayat, adil adamı bekleyenden çok daha iyidir. Ölçülülük ve dürüstlük güzel ve onurlu ama aynı zamanda tatsız ve zahmetlidir. Nasıl olur da tanrılar, bir sürü adama felaketler ve kötü bir hayat verirken kötülere tam tersini bahşeder. Haksızlık eden insanın sürekli saklanması kolay değildir. Ne sır saklanabilir, ne de güç kullanılabilir tanrılara karşı. kentin gerçek kurucusu, ihtiyaçlarımızdır. Hikâyeler de iki çeşittir, biri gerçek ve diğeri uydurma. İyi yapılmış ve en iyi durumda olanlar, zamanla ve diğer etkilerle değiştirilmeye en az yatkın olanlardır. Tanrıların kötülüğünü anlatırken aynı zamanda çocuklarını Ödlekleştirirler. Tanrı ve Tanrısallık yalandan azadedir. Tanrı, sözünde ve işinde tamamen saf ve doğrudur. Tanrılar şekil değiştiren sihirbazlar değildir ve yalanlarla bizi yanıltmazlar. Bir insan öte dünyanın gerçekliğine ve dehşetine inanıyorsa ölüme karşı korkusuz olur mu ve ölmeyi, yenilgiye ve esarete tercih eder mi savaşta? İnsan kendi kendine yeterlidir ve başka birine herkesten daha az ihtiyaç duymasıyla diğer insanlardan ayrılır. Kentin yöneticileri, devletin faydası için düşmanların veya vatandaşların hesabına, uygun biçimde yalan söyleyebilirler, lakin halktan birisi için yöneticilere yalan söylemenin büyük bir günah olduğunu ileri sürmeliyiz. Hediyeler tanrıları etkiler ve korkunç kralları ikna eder. Masalcılar ya da şairler tarafından söylenen her şey, ya geçmişe ya bugüne ya da geleceğe ait şeylerdir. Gençlikten itibaren uzun zaman devam eden taklitler alışkanlıklara yerleşir ve vücutta, konuşmada, düşüncede kişinin ikinci tabiatı olur. Müzisyen, karşısındaki kişinin ruhunda bir kusur varsa onu sevmez ama kusur, bedenindeyse buna aldırmaz. Bir koruyucunun koruyucuya ihtiyaç duyması gülünç. Bir kentte ahlaksızlık ve hastalık çoğaldığında bir sürü mahkeme ve hastaneler açılmaz mı? Ve çok sayıda hür insan da avukatlık ve hekimlik sanatını üstlenir. Üstelik bu sanatlar da insanlara çalım verir. En iyi insanlar, gençliklerinde saf kalpli gibi görünür ve kötüler tarafından kolaylıkla kandırılırlar. Çünkü onların içlerinde, kötünün eğilimlerini cevaplandıracak modeller yoktur. Kurnaz kişi, kötülükten şüphelenmekte hızlıdır. Kendisi de bir sürü adaletsiz işler yapmış olan ve kendini açıkgöz sanan kişi, kendi huyuna benzer kişilerle karşılaştığında zeki görünür. Çünkü kendini savunmakta ve gözlerini kendi içindeki kötülük örneklerine dikmekte ustadır. Ama ne zaman ki iyi ve kendisinden yaşlı kişilerin arasına katılma zamanı gelir, o zaman aptallaşır. Yerli yersiz şüphelenir ve iyi şeyleri fark edemez. Bu dünyada iyilerden çok kötülerle karşılaştığı için bu kurnaz adaletsiz, kendi gözünde de, başkalarının gözünde de budaladan çok akıllı gibi görünür. Doğamızdaki coşkunluktan kaynaklanan bir niteliktir ki doğru eğitilirse cesarete; ama fazla zorlanırsa da sertliğe ve kabalığa dönüşür. Kişi en çok, sevdiği şey için dikkatli olur. Aldatan her şey, zihni büyüler. Tanrı, yönetimi elinde tutmaya uygun olanlarınızı yaratırken onların soyuna, en değerliler onlar için altın katmıştır. Yardımcıların soyuna gümüş ve çiftçiler ve diğer zanaatkârlarınkine ise demir ve pirinç. Adalet nerede, adaletsizlik nerede, bunlar birbirlerinden nerede ayrılıyor, durumu tüm tanrılar ve insanlarca bilinsin ya da bilinmesine kişi, mutlu olmak için bunların hangisine sahip olmalıdır. Eğer iki şey -ister biri daha büyük, ister daha küçük olsun- aynı isimle anılıyorsa, bunlar birbirine benzer midir, yoksa farklı mıdır? Adil bir adam da, adaletin yapısı bakımından adil bir kentten farksızdır. Güzel şeyler zordur. Bölgeye atfedilecek olan bilgi sevgisi, yahut Fenikelilerde ve Mısır halkında bulunan para sevgisi... Öyle ya da böyle diye sıfatlar niteliğe aittir. Ruhlarında içmelerini emreden bir şey ve bir de bundan men eden, bu tür eylemlerin dizginlenmesi, aklın hesaplarından kaynaklanır; ama çeken sürükleyen dürtüler, tutkulardan ve hastalıktan gelir. Ruhun içinde, hesaplayan ve muhakeme eden kısmı rasyonel; seven, acıkan, susayan ve diğer isteklerin heyecanını hisseden kısmı ise irrasyonel kısım ya da arzu kısmı. Devlet neden dolayı bilge ise birey de ondan dolayı bilgedir. Yöneticiler sınıfı arasında, üstün değerden bir kişi yükselir ve yönetimi eline alırsa krallık; birden fazlası yükselirse aristokrasi olur. Aynı olmayan doğalar aynı uğraşları paylaşmamalı. Çıplak kadınlarla alay eden adam, kahkahanın "boş meyvesini" toplar ve öyle görünüyor ki ne kahkahasının sonunu bilir, ne de ne olacağını. Çünkü söylemiş ve söylenecek en güzel söz şudur; yararlı güzel, zararlı olan çirkindir. Kurnazca kuralar tasarlanmalı ki alt dereceden olan insanlar, her birleşmede yöneticileri değil, kaderi suçlayabilsin. Demek ki bu öyle bir devlet türü olacak ki vatandaşlarından herhangi biri, iyiliğin ve kötülüğün zerresini çektiğinde, diğerleri de acı çeken parçadan sanki kendisinin parçasıymış gibi bahsedecek ve bir bütün olarak acıyı ve zevki paylaşacak. Yarım bazen bütünden fazladır. Çatışmayı, sadece masumların çektiklerinin baskısı ile suçluyu, adaleti yerine getirmek üzere zorlama noktasına taşıyacaklar. kentlerimizde kötü yönetilen şey nedir ve de bu kentleri iyi yönetilmekten alıkoyan şey nedir? Bize bir şeyler katacak insanlar, bizim tam tersimizi düşünenler olacaktır. Bilinebilir olan bir şey zannedilebilir olandan başka bir şeydir. Zan bilgili birinin elinde aydınlığa, bilgisiz birinin elinde karanlıkta kalır. Var olan bir şey de zannedilebilir, varolmayan da ta ki onu bulup ya da bulamayana kadar. Yine çift olan şeylerin çoğu, aynı zamanda iki yarım değil midir? Yokluktan daha karanlık yer yoktur. İnsanda istekler kuvvetlice tek bir şeye yöneldiğinde, diğer şeyler için duyulan istek güçsüzleşir. Kusuru bulan kıskançlık duygusudur. Tecrübesizlik bizi doğrudan uzaklaşır. Bilge kişilerin zenginlerin kapılarına gitmesi doğal değildir. Dini suçlayanların dini suçlama sebebi din adamlarıdır. ölçülülük ile birleştirilmiş sağlıklı ve adil bir mizaç, doğruluğun peşinden gidebilir. Sözde iyilikler de ruhu mahveder. İster bitki olsun, ister hayvan, her tohum ya da ürün, ne kadar sağlam ise kendisine uyan besinden, mevsimden ve yerden mahrum kaldığı zaman kusursuzluk halinden o kadar çabuk düşer. Çünkü kötülük, iyi olmayan çok iyiye zıttır. En iyi biçimde yaratılmış ruhlar da, kötü bir eğitim altında diğerlerinden daha kötü olurlar. Yoksa ben büyük suçları ve katıksız kötülükleri, yetiştirilmeleri yüzünden bozulmuş sağlam kişilerin değil de sıradan mizaçlı kişilerin işlediğini mi sanıyorsun? Zayıf bir mizaç, ister iyilik ister kötülük için olsun önemli şeylerin sebebi olamaz. Mizaç eğer uygun eğitimi alırsa, gelişir ve eksiksiz mükemmelliğe erişir. Ama buna karşılık kötü bir çerçevede ekilir, dikilir ve yetiştirilirse netice bunun tam tersi olur. Bağları, düğümler sayesinde olan şeyler vardır. Gerçekler daima tehlikelidir. Kusurlu olan bir şey, hiçbir şeyin ölçüsü değildir. Halk, hazzın iyilik olduğuna inanır. üstün ruhlu kişiler içinse iyilik, bilgi ve akıldır. Güneş, görme gücünün kendisi değil ama görmenin sebebidir. Ruh, doğruluğun ve gerçekliğin göz alıcı biçimde aydınlattığı alana gözlerini keskince diktiği zaman oradan şeyleri anlar, bilir ve ruhun bir akla sahip olduğu ortaya çıkar. Ama karanlık içinde karışıp kalmış alana, gelip geçenler dünyasına yöneldiğinde; bilemez, sadece zanneder, keskinliği körelir, zanlarını bir öyle bir böyle değiştirir ve yine sanki aklını kaybetmiş gibi görünür. Bilgi nesnelerine kendi doğruluklarını ve bilene de bilme gücünü veren bu gerçeklik, iyilik ideasıdır ve iyilik ideası, bilginin ve bilinebildiği ölçüde doğruluğun sebebidir. Bütün vücudunuzu çevirmedikçe gözünüzü karanlıktan aydınlığa çeviremezsin. Akılla kavranabilen her şeyin sonu vardır. Tiranlığın da demokrasiden gelen bir kökeni vardır. Oligarşinin çözülmesinin sebebi de doymak bilmeyen zenginlik ihtirası ve para kazanmak uğruna başka her şeyi ihmal etmek. Güç ekonomiyle orantılıdır. Baba çocuğa benzemeye, oğullarından çekinmeye alışır; buna karşılık oğul da kendini babaya benzetir, ana babasından hiç çekinmez, korkmaz, böylece gerçekten özgür bir adam olabilir. Öğretmen öğrencilerden çekinir, onların hoşuna gitmeye çalışır; öğrencilerse öğretmenlerine ya da gözetmenlerine hiç önem vermez. Yaşlılar kendilerini gençlere uydurarak neşe ve bağışlayıcılıkla dolarken, can sıkıcı ve otoriter oldukları düşünülmesin diye gençlere benzemeye çalışırken; gençler de büyüklerini taklit eder ve onlarla sözlü ve fiilî olarak rekabet ederlerler. Demokratik bir kent özgürlüğe susadığında, liderleri için kötü sakiler edinir ve bu katışıksız şarabı çok fazla içmekten sarhoş olur. Sözde yöneticileri son derece sakin ve yumuşak değillerse ve özgürlüğü sınırlamadan dağıtmıyorlarsa kent onları" melun oligarklar" olmakla suçlar ve cezalandırır. Oligarşide olduğu gibi demokraside de doğan hangi hastalık demokrasiyi köleleştirir? -Aylak ve müsrif insanlar grubu idi. Bunların arasındaki en girişken ve kuvvetli kısım lider olur, daha az yürekli olanlarsa onları takip eder. Tiran; Başlangıçta, ilk günlerde, herkese gülümser, karşılaştığı herkesi selamlar, bir tiran olduğunu inkâr eder, birçok şey vaat eder. İnsanları borçlarından kurtarır, halka ve kendi yakınlarına, ortaklarına toprak dağıttır, herkese merhametli ve kibar davranır. Sürgün edilmiş düşmanlarından bazılarıyla anlaşmaya varıp diğerlerini yendiğinde, daima bir savaş çıkarır ki halk bir lidere ihtiyaç duysun. Halk savaş vergileriyle yoksullaştırıldığı için kendini günlük işlere adayacak ve halkın tirana karşı koyması pek muhtemel olmayacaktır. Tiranlar bilgelerle söyleşe söyleşe bilge olurlar. Kalabalıkları bir araya toplayarak; güzel, gür ve inandırıcı sesleri kiralayarak devletleri tiranlığa ya da demokrasiye sürüklerler. Tiranı doğuran halk, onu ve dostlarını beslemek zorunda kalacak. İyi: o an yapması gereken neyse onu yapmaktır. Zorunlu olmayan isteklerimizin ve arzularımızın bazıları yasaya aykırıdır. İstekler, tutkunun çevresinde vızıldayarak tütsülerle, kokularla, çelenklerle ve şaraplarla donanır. Kötü insan tipi; O, rüya halindeyken bulunan istekleri uyanıkken de taşıyan kişidir. Tiran ruhu da daima ihtiyaç içindedir, tatmin edilmemiş isteklerden dolayı acı çekmektedir. Şereften veya bilgiden gelen zevkler, para kazandırmadığı müddetçe kazanca kıyasla değersizdir. Taklitçi ya da görüntü yaratıcısı; gerçekliğe dair hiçbir şey bilmez, sadece görüntüyü bilir. Her şeyle ilgili olarak üç tane sanat vardır; kullananın sanatı, yapanın sanatı ve taklit edenin sanatı. Akıl, aynı şey hakkında aynı anda birbiriyle çelişen iki ayrı kanaat taşımaz. Popüler olmak isteğe taklitçi şair, ruhu etkilemeyi ve memnun etmeyi diler ama ruhun kolayca etkilenen tutkulu ve karmaşık yanını etkilemeyi tercih eder. Çok az inşa düşünür. Tanrılara adanan ilahiler ve ünlü insanlar için yapılan övgüler olacağına ilişkin kuralımızda sıkı durmalıyız. Çünkü ister lirik, ister epik formda olsun, tatlı ilham perisinin kente girmesine izin verirsen; bundan sonra kentimizin hakimi, en değerli varlıklarımız olan akıl ve kanun değil, acı ve neşe olur. Ebediyetle karşılaştırıldığında inşa ömrü şüphesiz ki kısacık bir zaman dilimidir. Her şey kent içinde hem iyilik hem de kötülük barındırır. Göz iltihabı, göz için; hastalıklar, tüm vücut için; küf, hububat için; çürüme, ahşap için; pas, demir ve bakır için kötüdür. Her şey ya da hemen hemen her şey, hastalık ya da zarar barındıran bir asla sahiptir. Her şeyi kendi içindeki kötülük yok eder; eğer o yok etmezse bir daha dışarıdan yok edecek bir şey yoktur. Ölümsüz şeylerin artması ancak ölümlü şeylerin eklenmesiyle olabilir.
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Antik Yayınları · 201426,6bin okunma
·
610 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.