Galiba 1982 idi. Levent postanesindeydim. Küçücük bir tek katlı binaydı. Üç koldan, bankın gerisindeki memurların önünde kuyruktaydık. Yan kuyrukta Cüneyt Arkın vardı. Benden daha önlerde. Hepimizin gözü de ondaydı elbet. Sıra ona geldi. "Bir paket gelmiş olmalı bana" diye elindeki kağıdı verdi memura. Memur, kağıdı okudu, yerinden kalktı, arka masadan kısa bir aramadan sonra bir paketle döndü. "Nüfus cüzdanınız lütfen" dedi. Cüneyt Arkın, sol eliyle çenesini tutu, yüzünü ileri doğru uzattıp "Bizim yüzümüz kimlik hanfendi" dedi "yok vallahi cüzdan yanımda" Kadın sinirlendi. "Olur mu beyfendi, yüzden cüzdan mı olurmuş, nüfus cüzdanı olmadan veremem paketi" dedi. Birkaç laf daha sarfedildi karşılıklı işe yaramayan. Cüzdansız paketi alamayacağını anlayan Cüneyt Arkın, hırsla uzaklaşıp kuyruktan kapıya yöneldi. Tam o sırada önümde duran genç bir çocuk "Cüneyt abi" diye seslendi. Tüm bakışlar çocukla Cüneyt Arkın arasında mekik dokumaya başladı. Sesin kaynağını ilkin anlamayan Cüneyt Arkın, umutla döndü ve durdu kapının sahanlığında. Çocuk "Abi ya, niye buzdolaplarına tekme atıyorsun" dedi "komik olmuyor mu" Cüneyt Arkın TV reklamlarında çıkıyordu o aralar. Profilo reklamında. Buz dolaplarına karate yapıp havada uçup tekme atıyordu. Pakete sinirlenmiş olan sanatçı, sesin sahibine baktı ilkin. Sonra "Ha iksir lan" diyip tekrar kapıya yöneldi. Memure hanımın "Bugün 1 Nisan Cüneyt Bey" demesi postaneyi bayram yerine çevirdi.
Sizinki de o denli çarpıcıydı. Ta ki konuyu anlayıncaya kadar, dudağımı bükmüştüm ben de. Sağlıcakla